- 469 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
zamanım yok diyenlere duyurumdur. Ord.Prof.Dr. Ahmet Süheyl Ünver Hocamız
ZAMANIM YOK DİYENLERE DUYURUMDUR
(ORD.PROF.DR. AHMET SÜHEYL ÜNVER HOCAMIZ)
Hocamız 1898 yılında İstanbul’da dünyaya gelir. Babası Tırnovalı Mustafa Enver bey, hocamız 11 yaşında iken vefat eder. İlk ve orta tahsilini İstanbul’da görür ve 22 yaşında tıp fakültesini bitirir. Gureba ve Haseki hastanelerinde dahiliye, cildiye ve intaniye hekimliği yapar. 29-31 yaşlarında Paris’te Prof. Marcel LABBE’nin yanında ihtisas görür. 32 yaşında İstanbul Darülfünunu Tıp fakültesinde Tedavi ve Farmakodinami Kürsüsünde Doçent olarak çalışmaya devam eder.
41 yaşında Profesör, 56 yaşında ise Ordinaryus Profesör Dr. Ünvanını alır. Türk Tıp Tarihi Kurumu kuruculuğu, Türkiye Tıp Encümeni, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Milletlerarası Tıp Tarihi Cemiyeti gibi kuruluşlarda üyelikler yapar.
Hekimlik, tıp tarihi, deontoloji, ilimler tarihi, kültür ve süsleme sanatları, karakalem ve suluboya resimleri, monografi, makale ve Türk sanat tarihi konularında 2500 civarında esere imza atar.
69 yaşında Cerrahpaşa tıp fakültesinde ikinci bir Tıp Tarihi ve Deontoloji Kürsüsü kurar. Buradaki derslerini emekli olduğu 1973 yılına (75 yaş) kadar aralıksız sürdürür. Son nefesini verdiği 14 Şubat 1986 tarihine kadar (89 yaş), hem mesleki, hem de kültür, sanat, ilim, edebiyat, şairlik, konferans, seminer ve öğretmenlik görevlerini sürdürür.
Asıl mesleği olan Tıpbın yanında, Yeniköylü Nuri URUNAY beyden tezhip, Necmettin OKYAY efendiden ebru, eniştesi hattat Hasan Rıza Efendiden sülüs ve nesih yazılarını meşk eder. 1923 de Medresetü’l-Hattatinden tezhip ve ebru icazetnamesi alır. Ressam Üsküdarlı Hoca Ali Rıza beyden kara kalem ve sulu boya resimler yapmayı öğrenir.
Paris’e ihtisas için gittiğinde tıp uzmanlığı ile birlikte, Bibliotheque Nationale’de Şark Yazmaları Bölümünde bulunan eserlerdeki tezhip ve minyatürlerden Türk süslemesinin nadide örneklerini istinsah (yazma-çoğaltma) eder. Ayrıca Türk – İslam tıbbına ait yazma kitaplar üzerine çalışır.
Türkiye’ye döndüğünde tekrar üç aylığına Avusturya’ya gider ve Viyana kütüphanelerindeki yazma eserleri inceler. Müzelerdeki Türk-İslam eserlerini tespit eder. 1933’de Tıp Tarihi Enstitüsünü kurar. “Türk Tıp Tarihi Arşivi” dergisini çıkarır. Türk-İslam Tıbbına ilişkin temel kaynaklarının tercüme faaliyetlerini başlatır. Tıp tarihi derslerinin yanısıra, Türk Süslemeleri seminerleri derslerini yürütür. Çeşitli ülkelerde düzenlenen tıp tarihi kongrelerine katılır ve tebliğler sunar.
Başta İstanbul olmak üzere, gezdiği her şehir için “Seyahat Defterleri” hazırlamış, bu defterleri şahsi intibaları, notlar ve gazete kesitleri, fotoğraflar, karakalem ve suluboya resimlerle zenginleştirerek eserler üretmiştir. El yazması defterlerinde Evliya Çelebi ve Katip Çelebi’yi birleştirdiği, onlarda olmayan görsel malzemeyi defterlerine taşıdığı görülmektedir.
Birçok kütüphaneye bağışladığı sayısız kıymetli eserlerinin yanı sıra, kızı Gülbün Masera’da tamamlanmış defterler, dosyalar, tezhipler, minyatür, kara kalem ve sulu boya resimlerle tomarlar halinde tasnif edil(e)memiş zengin bir arşivi daha vardır.
Ünver hocamız, bir sanat tarihçisi sıfatıyla Türk Süslemesinin her dalı için özgün araştırmalar yapmıştır. Müzehhiplerden Baba Nakkaş, Kara Memi; minyatür ustalarından Ressam Levni, Ressam Nakşi; Hattatlardan Ahmet Karahisari ve Mehmet Refi Efendiye dair neşriyatı bu cümledendir.
Bir kültür tarihçisi olarak tıbbi folklorun kurucusu, araştırmacısı ve uygulayıcısıdır. Fatih Sultan Mehmet dönemi İstanbul’undan başlamak üzere, Selçuklu-Osmanlı Türk coğrafyasının tarihi her köşe taşı, mezarlık, cami, mescid, namazgah, hamam, çeşme, sebil, konak, ev; bütün bunlar hocamızın üzerine eğildiği araştırma konularıdır.
Osmanlı asırlarına damgasını vuran tasavvufi akımlarla, bunların temsilcileri, tekke adab ve erkanı yanında, dergahlarda kullanılan eşyalar üzerinde sosyal tarihimizin karanlıklar içinde kalmış köşelerine de yayınlarıyla ışık tutmuştur.
Aklıselimin rehberliğinde ilmi çalışmalarını sürdürürken, aynı zamanda “KALP” cephesini de tezyin (süsleme) etmiştir.
Ölümünden üç yıl öncesinde arkadaşları şaka babından derler ki: “Hocam Azrail sizi unuttu galiba”. Bir ok gibi fırlayarak; “Hayır Azrail beni unutmadı, ben onunla görüştüm. Bana bir şey dedi. Ne dedi hocam dediklerinde, alnımızın şakına çelikle kazınacak değerde bir söz söylemiştir: Bana dedi ki: BOŞ GÖRÜRSEM GÖTÜRÜRÜM”
Halbuki ne Azrail ile görüştüğü var ne de en ufak bir hüznü. Onun düşündüğü yalnızca çalışmak, üretmek ve gelecek nesillere yüksek kaliteli miraslar bırakmak.
Tıp tahsili ve akademisyenliği başlı başına bir zorluk iken, şiirde, edebiyatta, karakalem ve suluboya resimde, süsleme sanatında, sanat tarihinde, tarihi değerleri araştırıp gün yüzüne çıkarmada, tasavvufta, incelikte, mütevazılıkta, inaçlılıkta, sevgide, saygıda, yerine göre öğretmenliği, yerine göre de son nefesine kadar öğrenciliği en güzel ve kaliteli bir şekilde hayatına başarı ile uygulayarak, bizlere mükemmel bir örnek olmuştur merhum hocamız.
Rabbim sizlerden razı olsun değerli hocam. Yattığın yer nur, mekanın Cennet olsun inşallah. Biz acizlere de sizi ve sizin gibileri örnek almayı nasip etsin inşallah.
Not: Daha geniş bilgi için Bkz: Medeniyet Köprüsü Beş Şehirli. Kültür ve Turizm Bakanlığı. Ankara-2015.
Selam, sevgi ve dualarımla. Allah’a (cc) emanet olunuz.
12 Mart 2016 Saat: 08.30. Antalya
Yrd.Doç.Dr. Süleyman COŞKUNER
Kaliteli Yaşam Uzmanı
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.