- 1156 Okunma
- 8 Yorum
- 1 Beğeni
BEŞ MEZHEP !
Bilmem içinizde hiç hatırlayan var mıdır? Eskiden destancılar vardı. Özellikle de oldukça acıklı cinayet haberleri üzerine oturur destanlar yazar, bu destanları bir matbaada bastırır toplamda dört sayfa olan bu kağıt parçalarını kalabalık yerlerde ağlaya sızlaya okuyarak 25 kuruştan satarlardı.
O zamanlar çocuktuk tabii ki. Destana konu olan olayların çoğunu destancının kendisinin uydurduğunu bilmezdik.
Destancı başlardı ağlayıp sızlamaya.
‘’Babası tarafından öldürülen zavallı kızın destanı’’
Sonra da bir kaç kıta okurdu. Mesela şöyle bir şey.
Taze bir gül idim nasıl da kıydın?
Goncanı nasıl da soldurdun baba?
Sen beni elinle tabuta koydun.
Kızını nasıl da öldürdün baba?
İki elimiz kanda olsa bile ne yapar ne eder bir yerlerden bulurduk bir yirmi beş kuruş ve o destanı mutlaka alırdık. Çünkü o destanlar zamanın en önemli magazin haberciliği idi. Bir günlük gazetenin ülkenin doğusuna ulaşması üç günü buluyordu. İlçelerde henüz elektrik yoktu. Radyo bile ‘’Kalantor’’ denilen bir kaç kişinin evinde vardı.
Bu destanların yanı sıra şifacılar da gelirdi ilçe pazarlarına zaman zaman. Mesela bildiğin kenger sakızını ‘’ Her derde deva ilaç’’ diye satarlardı. Efendim o sakızı çiğnedikçe insanın ciğerlerinde biriken zift dökülüp gidiyor, böylece zamanın en önemli illeti olan veremden bile sadece ve sadece 25 Kuruşa kutulabiliyordunuz(!) Veyahut romatizmanız mı var? Hemen gelirdi birileri ve başlardı: ‘’ Ilıca ılıca gezdim, kaplıca kaplıca dolaştım, yine de dizlerime derman bulamadım diyen ağabeylerim ablalarım ! İşte dermanınız geldi. Bilmem nerenin bilmem hangi tarlalarında yetişen şu eşek soğanları derdinizin dermanıdır.’’ Anında kapış kapış giderdi.
Bir de ‘’ Allah’ın rızası parayla satılmaz, gönlünden ne koparsa’’cılar vardı. Bunlar en kolay, kısa ve kestirme yollardan cennete nasıl gideceğimiz konusunda rehber olan satıcılardı(!) Sattıkları şeylerin başında da hiç unutmam ‘’Bal Tevili’’ Diye bir şey gelirdi.
Bir gün ben de aldım o Bal Tevilinden.
Şimdi gelin Bal Tevilinde neler yazıyordu önce ona bakalım:
BAL TEVİLİ ( Tevil: Yorumlama)
BİSMİLLAHİRRAHMANİRRAHİM...
Bal Tevili (Muhabbetten Muhammed s.a.s Hasıl oldu)
Bir gün Hz. Ömer, Hz. Ebubekir, Hz. Osman Efendilerimiz, imam Ali efendilerimizin hanesine gelip,’’Gazan mübarek olsun "Ey Allah’ın Aslanı" dediler.Hz Ali bir kalaylı tas ile bal getirdi ve önlerine koydu.Buyurun ettiler.Hz Ebubekir mübarek elini uzattı gördü ki tasın içinde bir kara kıl var,elini uzattı kılı almak istedi,Hz Ömer kılı aldırmadı ve dedi ki: "Bizler Resulu Ekrem’in vezirleriyiz,Fatımatüzzehra belki bizleri tecrübe için kılı koymuştur.Dördümüz üçer tevil edelim,münasip olmaz mı?" .
O anda Hz Ebubekir efendimiz buyurdu:‘’Namaz kılanların kalbi bu tastan nurludur. Dünya endişesini kalbine gönlüne getirmeden namaz kılmak bu baldan tatlıdır.İkiyüz türlü mahrubattan pak olup Hak tealaya teveccüh bu kıldan incedir.’’
Hz.Ömer: ‘’Misafir seven hane sahiplerinin kalbi bu tasdan nurludur. Misafir ile sohbet etmek bu baldan talıdır. Misafirlerin kalbi bu kıldan incedir.’’
Hz Osman: ‘’Alimlerin kalbi bu tasdan nurludur. Alimler ile sohbet etmek bu baldan tatlıdır. Kuranın manasını vermek bu kıldan incedir.’’
Hz Ali: ‘’Gazaya giden gazilerin kalbi bu tasdan nurludur.Al kanlar ile boyanıp kafir ile cenk etmek bu baldan tatlıdır. Kul hakkı üzerine geçirmeden hanesine dönmek bu kıldan incedir...’’
Ondan sonra Hz Fatıma ‘’Bir tevil de ben yapayım.’’ Dedi ve buyurdu;
‘’Erkeğini hoşnut eden hanımların kalbi bu tasdan nurludur. Erine cefa etmeden güzelce geçinmek bu baldan tatlıdır. Kocasının hakkını yerine getirmesi ve kendinden razı etmesi bu kıldan incedir.
Sonra Resulu Ekrem efendimize haber saldılar ve teşrif etti. ‘’Ben de bir tevil edeyim.’’ Dedi ve buyurdu: ’’Ümmetimin kalbi bu tasdan nurludur. Kevser şarabı bu baldan tatlıdır. Şeriatımın yolu bu kıldan incedir.
Ondan sonra da Cenab-ı Hak, Cebraili gönderdi,Allahu Teala şöyle buyurdu:‘’Dostum ya Muhammed ! Senin mübüvvet mühürün bu tasdan nurludur. Yarın kıyamet gününde ümmetine şefaat etmek bu baldan tatlıdır. Sırat köprüsü bu kıldan incedir.’’
Ondan sonra Resul-u Ekrem el kaldırıp huzurunda dua ettiler: ’’Yarabbi bu bal tevilini okuyana,dinleyene,ikiyüz peygamber sevabı isterim senden’’ Dediler.Hepsi amin dedi. Allah’tan hitap geldi; "Ya Muhammed ! Her kim bu bal tevilini okusa,okutsa,yahut yazdırıp yanında taşır ve yazdırıp ümmetine hediye ederse, İzzet ve Celalım hakkı için ben o kimselere iki yüz peygamber sevabı veririm"
Bal tevilinde yazanlar bunlardı ve son olarak bir not ilave ediliyordu: ‘’Bir kimse kendine adet edinip hergün okusa ve okumaya devam etse katiyyen dünya darlığı görmez. Fakr-u zarurete düşmez.Ölürken hüsnü hatime nasip olur.Ahirette iman ile gider. Gelecek kaza ve belalardan kendini Cenabı Hak muhafaza eder.’’
Bu öyle bir olaydı ki satan da alan da kârdaydı (!) Satan, kapış kapış sattığı bu kağıt parçaları dolayısıyla kârdaydı. ‘’ Gönlünden ne koparsa’’ Diye satmakla beraber önüne 25 kuruş attığınızda ‘’Seni cennete götürecek bir belgeye biçtiğin fiyat bu mu?’’ Sorusuna muhatap olmamak için alıcı haliyle kesenin ağzını açıyordu. Yani hem dünyada darlık görmeyeceksiniz, hem de ahrette cenneti garanti ediyorsunuz. Cimri davranmamak gerekir. Üstelik çok önemli bir husus daha var(!) Bu belgeyi her gün okuduğunuz takdirde artık oruç, zekat, hac ve özellikle namaz ibadetini öyle kafanıza takmanız da gerekmiyor. Öyle ya bir kere oku iki yüz peygamber sevabı. Bir senede her gün oku 365 x 200 = 73.000 ( Yetmiş üç bin ) peygamber sevabı. Bu kadar sevapla insan cennetin en baş köşesine oturmaz mı? Baş köşesine oturacağı cennet için biraz masraf yapılmaz mı? Saman çamur karışımı iki göz oda yapmak bile bayağı bir para gerektirirken altından bal nehirleri akan bir köşkü bu kadar ucuza alıyorsunuz(!) Biraz cömert davranmak gerekir değil mi?
Çocukken ben de almıştım bu bal tevilinden bir tane. Oldukça uzun bir süre hem bizim evde hem de komşularımızda günlerce okuduk. Hatta ezberledik.
Gaz lambası ışığı altında ve de komşularımızın göz yaşları arasında tek göz çamurdan yapılmış kiralık bir evde neredeyse her gece okuduk bu bal tevilini. Dahası hasta olana, borcu olana, hatta kısmeti kapalı yaşları hayli ilerlemiş komşu kızlarına bile okuduk darlık ve sıkıntıdan kurtulmaları için.
Ben okudukça komşulardan bazılarının kafası karışırdı. Ben ‘’ Bunu okuyan 200 peygamber sevabı kazanıyor’’ Dedikçe parmaklarıyla saymaya başlarlardı: , Adem,İdris, Nuh, Hud, Salih, İbrahim, Lût, İshak, Yakup, Yusuf, Eyyub, Şuayb, Musa, Harun, Davud,.Süleyman, Zülkifl, Yunus, İlyas, Elyesa, Zekeriyâ, Yahya,İsa,Muhammed… Sayı 200 e tamamlanmazdı ama ‘’Hadislere göre Allah-ü Teala 124.000 Peygamber göndermiştir.’’ Diyerek bu konuya açıklık getirirlerdi. Yani bal tevili okunacak olursa adı Kur’anda yazan peygamberlerin sevabına sahip olduğumuz gibi yüz yetmiş beş de adını bilmediğimiz peygamber sevabına nail oluyorduk(!)
Benim de kafamı karıştırıyordu bu ik yüz peygamber sevabı meselesi.
O dönemlerde ilk okul dört ya da beşinci sınıfa gidiyordum. Din derslerimize okul müdürümüz Şemsi Bey giriyordu. Bana göre dünyanın en iyi insanlarından biriydi Şemsi Bey, çünkü her Ramazan ve Kurban Bayramında evine gidip elini öptüğümde mutlaka bana para, mendil ve şeker verdiği gibi büyük adam muamelesi yapar çay bile ikram ederdi. Lakin İlçe halkı nedense sevmezlerdi Şemsi Bey’i ve ona ‘’ Beş Mezhep’’ Derlerdi.
Mezhepleri biliyordum: Hanefi, Şafi, Maliki ve Hanbeli…Toplamda dört tane. Peki millet niçin ‘’ Beş Mezhep’’ Derdi Şemsi Beye? İşte onu bir türlü anlayamıyordum. Beşinci mezhep hangisiydi?
Beş mezhep- on mezhep, neticede bizim din dersi öğretmenimiz oydu ve ancak ona sorabilirdim kafamdaki soruyu.
Bir gün din dersinde sordum :
-Öğretmenim ! İki yüz peygamber sevabı kaç rekat namaz eder?
Şaşkın şaşkın yüzüme baktı
-Bu nasıl saçma bir soru böyle. Nereden çıkardın bu soruyu?
Önlüğümün cebinden Bal Tevilini çıkarıp Şemsi Bey’e uzattım.
-Burada öyle yazıyor. Bunu okuyan 200 Peygamber sevabı kazanıyormuş. Namaz kılmak da sevap olduğuna göre biz bunu okuduğumuz zaman kaç rekat namazın sevabını kazanmış oluyoruz?
Şemsi Bey elimdeki kağıdı alıp okudu ve cevap verdi:
- Böyle saçma sapan şeylerle beynini yorma. Sen akıllı bir çocuksun. Bu tür şeyler cahillerin işi. Hz. Muhammed adına hadis uydurmak çok büyük bir günahtır. İki yüz peygamber sevabı kazanayım derken günaha girer bunu okuyan.
Fena halde bozulmuştum. Ben günlerdir saçma sapan bir şey mi okuyordum yani? Hele hele de ik yüz peygamber sevabı kazanayım derken günah mı işliyordum yani?
Akşam evde bal tevili okuma saati geldiğinde yine toplandı komşular. Bedava sirke baldan tatlı olur da bedava cennet daha tatlı olmaz mı? İki dakika bal tevili dinleyip iki yüz peygamber sevabını cukkaya atacaklardı. İlle velakin benim kafam allak bullaktı.
Herkes ‘’ Haydi daa. Ne beklirsen?’’ Der gibi yüzüme bakıyordu. Yavaşça yerimden kalktım ve ‘’ Ben bir daha okumayacağım bunu.’’ Dedim. O anda o eve bomba atsam o kadar hayretle karşılanmazdı. Herkes dondu adeta. Ev sahibi Durmuş Amca merakla sordu?
-Ola dadaş ! Niye ohumirsen?
Okulda din dersi öğretmenimiz Şemsi Bey’in söylediklerini tek tek tekrarladım onlara.
Durmuş amcanın suratı asıldı ve öfkeyle cevap verdi.
-Ola dadaş ! Sen o gavata aldırmayasen. O gavata biz boşuna mı ‘’ Beş Mezhep’’ diyoh.
Bir tarafta bedavadan iki yüz peygamber sevabı almayı uman komşularımız, öte tarafta bu tür şeyleri okumanın aslında günah olduğunu söyleyen okul müdürü, din dersi öğretmenim.Tam bir ikilem içindeydim. Üstelik şimdi bir sorunum daha vardı: Daha önce de duyduğum halde kafama takmadığım ‘’ Beş Mezhep’’ neydi acaba?
Merakla sordum Durmuş Amca’ya.
-Durmuş Amca ! Beş mezhep ne demek?
Durmuş Amca cevap vereceğine bana bir soru sordu?
-Sen hangi mezheptensin?
O kadarını biliyordum. ‘’Hanefi mezhebindenim’’Diye cevap verdim
Durmuş Amca devam etti.
-İşte senin müdürün olacak o herifin bir mezhebi yoktur.
Kafam daha karışmıştı. Bize sureleri ezberlettiren, hatta namaz kılmayı öğreten öğretmenimizin nasıl olur da bir mezhebi olmazdı?
Çaresiz bal tevilini bir kez daha okudum. Dinleyen herkes iki yüz peygamber sevabı almanın rahatlığı ve huzuru ile kendi evlerine gitti. Benimse oldukça uzun bir süre kafama takılı kaldı ‘’ O herifin mezhebi yoktur’’ Sözleri.
Çok sonraları öğrendim ki bizim ilçe sakinleri, özellikle de bizim komşuların yüzyıllardır kendilerine ezberletilen ezberleri bozan, ya da bu ezberlere itiraz eden insanlara yakıştırdıkları bir tabirdi ‘’Beş Mezhep’’
Onlar sadece : ‘’Ve izâ kîle lehumuttebiû mâ enzelallâhu kâlû bel nettebiu mâ elfeynâ aleyhi âbâenâ e ve lev kâne âbâuhum lâ ya’kılûne şey’en ve lâ yehtedûn’’ u ezberlemişlerdi. Eğer manasının ‘’ Onlara, “Allah’ın indirdiğine uyun!” denildiğinde, “Hayır, biz, atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yol)a uyarız!” derler. Peki ama, ataları bir şey anlamayan, doğru yolu bulamayan kimseler olsalar da mı (onların yoluna uyacaklar?)’’ ( Bakara Suresi 170. Ayet ) Olduğunu bilselerdi kesinlikle böyle yakıştırmalar yapmazlardı.
O günler 1960 lı yıllardı. Üzerinden yarım asırdan fazla zaman geçti. Teknoloji bu kadar ilerledi. Bir tıkla internetten her türlü bilgi ve belgeye ulaşmak mümkün ve internetin girmediği ev neredeyse yok. Hal böyleyken hâla Bal Tevilinin reklamının yapılıp ‘’ Bunu okuyan iki yüz peygamber sevabına erişir ‘’ Demek belki belli amaçlara hizmet eden kötü düşünceli insanların işi olabilir. İlle velakin hâla böyle şeylerle cennette makam ve mevki sahibi olunabileceğine inanmak nasıl bir cehalettir işte onu anlayamıyorum.
Son olarak şunu ilave edeyim: Bal tevili diye anlatılan bu olay hiç bir İslami kaynakta mevcut değildir. Ama Şu hadis pek çok kaynakta mevcuttur:
‘’Kim Benim adıma yalan söylerse (hadis uydurursa) cehennemdeki yerine hazırlansın.” (Buhârî, İlim 38, Cenâiz 33, Enbiyâ, 50, Edeb 109; Müslim, Zühd 72; Ebû Dâvud, İlim 4; Tirmizî, Fiten 70, İlim 8, 13, Tefsir 1, Menâkıb 19; İbn Mâce, Mukaddime 4; Dârimî, Mukaddime 25, 46; Ahmed bin Hanbel, 2/47, 83, 133, 150, 159, 171)
YORUMLAR
Hocam bal tevilini bilmiyorum ama destan satanları biliyorum Teyp e çekerlerdi ve boyunlarına asıp dolaşırlardı ve dediğiniz gibi çokta alıcısı olurdu ben pek bir şey anlamasamda büyüklerimiz zman zaman ağlarlardı O zamanlar insanlar bu zamana göre daha bilinçsizdi çünkü köylünün yüzde sekseni okuma yazma bilmiyordu ve her denilene inanıyordu bal tevli dediğinize inandıkları gibi Çocukluğumu hatırladım bu yazınızda destanla beraber emeğinize sağlık saygılarımla
düşünmek sorgulamak ve öğrenmek
zor mesele
çok zor
kör kör inananlar kadar göre göre inanmayanlar kıyamete kadar böyle devam edecek gibi görünüyor...
gene koşaradım okudum
sağ olasın öğretmenim :-)
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
İşi sıkı tutmuşsun.Dört meshebin yanına sık sık bizim de kullandığımız beşinci meshebi yani (Onun meshebi yoktur)sözünü eklemişsin.Her şey çok güzel de gelelim bizim meseleye...Be kardeşim sen şimdi bu destan işini nereden çıkardın?Yıllardır içimde bir uktedir kaldı.Bir yaprak destan çıkarıpta boynumuzda teyple sokak sokak satamadık.Yuh olsun bize...Yine güzel şeyler yazmışsın ama yaramızı kanattın.Selamlarımla...
sami biberoğulları
O destancılar ve onların dönemi devam etmiş olsaydı sanırım bayağı bir paramız pukumuz olurdu. Neyimiz eksik o destancılardan? Lakin o dönem çoktan sona erdi maalesef.))))))))
Selam ve sevgilerimle.
Emeğinize sağılık sayın Sami hocam ilgi ve beğeni ile okudum. 'ayrıca evet ' insanlar kendilerini aklayacak günah keçileri her zaman olmasını istemişlerdir. 'sanırım böyle daha kolay oluyor işimize geldiği gibi ' günahlarımıza devam etmek ' yada inanacağımız meteryallerin bize ' kurtarıcı rolünün daha cazip kılması gibi
'İki yüz peygamber sevabı almak için İnançlarımızı yerinde ve zamanında yapmak ve en önemlisi ' dünya üzerinde bulunan ve aslında tüm dünyaya ışık tuta bilecek bir dine yani İslam dinine sahipken bunun kıymetini kavrayamamış olmamız çağlar boyu acılar
çekmemize neden olmuştur
Artı 'aydınlık ve medeniyetler dini olan İslamiyet bir avuç gerici zihniyetin ' karmaşık hurafeleri ' İslam dini emir ve yasakları bir birine karıştırıp işimize geldiği gibi hayatımıza sokmuşuz göz korkutan yada göz boyatan hacı hocaların ' yalan yanlış fetvaları ile ' medeniyettin aynası çok okumakta çok bilgilenilmekte ve yeniklere açık olmakta diyorum selam ve sevgilerim ile . huzurlu günlerler dilerim
Saygılar..
beren yılmaz tarafından 3/10/2016 8:58:41 AM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Bu ve benzeri bazı şeyler bana Hrıstiyanlıkta bir zamanlar var olan endülüjansı hatırlatıyor: Para karşılığında papadan ya da rahiplerden alınan günahtan kurtulma belgesi yani. Onlar bırakmış, biz başlamışız.
Selam ve sevgilerimle.
Bilmemiz gereken bir çok şeyi biliyor gibi davranmak, anlamamız gerek bir çok şeyi anlıyor gibi anlatmak, göremediğimiz bir çok şeyi görmüş gibi yaşamak, adetimiz gibi bir şey olmuş...
En çokta olgu ile olayı birbirine karıştırıyoruz. Ve birinin bittiğini anlamadan, diğerinin devam ettiğini sanıp, yanılıyoruz.
Sanırım dünya onu anlayamayacağımız kadar kısa ama onu yaşayabileceğimiz kadar da uzun..Öyleyse bunca kargaşaya neden olan hayat, bir kitaba göre düzenlenebilir mi?
Yine sanırım ki, beş mezhep bundan ötürü ortaya çıkmış. Lakin yine kargaşa devam etmiş ve ediyor...
Sanırım sadece okumak değil; okuduğunu anlamak için de çok ama çok daha fazla kafa yormakta gerekiyor.
saygılar Hoacam
sami biberoğulları
Selam ve sevgilerimle.
Yalanın en büyüğü Allah'a ve Peygamberlere atfedilen yalanlardır.
Hocam, şu yunan tanrılarını işleseniz bir ara. Mizahi lisanla tabi. Mizahi lisana da gerek yok aslında, baştan sona mizahlar zaten. İnsanın aklı duruyor okurken. Yazanlar kimse bu destanları, tahmin ediyorum ki tapınaklarının baş köşesinde oturup, şeytan efektlerini seyrederek halisünasyona dalarak yazmışlar. Başka türlüsü olamaz. :)))
CaNMaYBuLL
Ne gariptir ki o mitolojileri ortaya koyanlar bütün düşünce ögelerini ortaya koymuş ve felsefenin ''yani düşünen hayvanların'' nasıl canlılar olduğunu da ortaya koymuşlar...
En garibi ne biliyor musun ? Gerçekte Allah'ın varlığına inanan İslam toplumlarının aslında Tanrı'nın çıkarlarını bahane ederek nasıl da vahşileşebildikleri.
Bol Tanrısı olan toplumlarda ,bolca da korku mevcut...Birini kandırdıkların da diğeri devreye giriyor...Oysa bizdekiler . Önce inandıkları dini hiç'e sayıyor sonra kendilerini aklamak için ''şeytana uyduk, bütün suç onun' masalını dillerinden düşürmüyorlar..
Bence onların inançları alaya alıp anlatacağımıza ,kendi dinimizi yaşayan ,daha doğrusu yaşadığını sananları alaya almak en doğrusu...
Unutma...Medeniyetin aynası oradan doğdu..Ve hala ders kitaplarında onların düşünceleri verilmektedir.
Sizde ne var acaba ?
sami biberoğulları
Bir yazı yazabilmem için bir olayın az da olsa ucundan yakalamam lazım.
Yunan Tanrıları konusunda iki-üç sene önce genç bir arkadaş olan Sinem Ilgın Omay adlı arkadaşımız çok hoş bir şeyler yazmıştı. Ben de yazabilirim sanıyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Mücella Pakdemir
Dinimi, onu küçümseyen, hakaretaniz bir üslupla eleştiren, boş ve saçma iddialarla kötüleyen din düşmanı bir ateistle veya cahil art niyetli bir gayrimüslümle tartışmam. O yüzden yazınızın bu kısmına cavap vermeyeceğim.
Ben mitelojiden bahsediyorum, yani efsanelerden, yani uyduruk hikayelerden. Bunların ciddiye alınacak tarafları yok. Siz ciddiye alıyorsanız ya hiç okumamışsınız ya aklı rafa kaldırmışsınız ya da sırf muhalefet için böyle yazıyorsunuz.