- 1491 Okunma
- 19 Yorum
- 0 Beğeni
Dokunduğun Çiçekler Solmaz Sevgili / Ölmeyeceğim
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Güneş denize tutulduğunda öpmelisin beni
Ve ömrümün en uzun an’ı olmalı yaşanan.
Nabzımın duruşuyla öldüğümü sanma sevgili
Umut, küçük bir teknenin gölgesiyle taşır beni hayata
Hem dokunduğun çiçekler solmaz ki
Akşamın gölgesi vursa da üzerime
Allah şahidim olsun ki
Vuslatsız açan gülün’sem ölmeyeceğim…
Ölmeyeceğim korkma…
Ellerini her duaya kaldırışında, kadehler kanıyor dudaklarımda. Gözlerinin üzüm bağlarından toplanmış hüzünlerden yapılan şarapları yudumluyorum kadehin dudak kıvrımlarından. Senli mutlulukların sarhoşuyum düşler boyu, bilmiyorsun. Zor günlerin acısını çıkartırcasına vuruyorum udumun tellerine her gece, coşuyor mızrabım çok sevdiğin ellerimi kanatırcasına... Çevremi sardığında yıldızlar, gözlerini görüyorum ansızın, yüzün yüzümdeyken ölüm oluyor sensizlik. Ve ben en çok ölümden sonra yaşıyorum seni. Sakın üzülme olur mu… Kirpiklerin titremesin gönlümün gülü, başımı yere eğmiyorum.
Gözlerimi diktim yalnızlığa, elimden ne gelir sevgili... O gülmeyen, vefasız kader gamzelerime çöreklendi de dinlemedi suskun yakarışlarımı… İçime basa basa geçti de karayazımı silemedi… Ufukların uzun mesafelerine yenik düşüp, gözlerimin çağlayan ırmaklarıyla gülümsedim. Bu gülüş pek iğreti kaldı dudaklarımda. Yine de kaybetmedim umutlarımı, sana (sevdana) yenilmişliğimi doldurdum da gözlerime. Kader, düşlerimde bile dönüp bakmadı halime. Olur şey değildi nedensizliğin… Olmadı da…
Tarifsiz mutluluğum, hoş gelmiştin oysa… Çiçekler getirmiştin gecelerce içimdeki korkuları aydınlatan… Düş değildin aynı yolda yürüyorsak. Ellerin saçlarıma dolanıyorsa rüzgar değildin. Yeşeriyorsam yaprak yaprak hazan değildim ben de. Şimdiki zamandı aramızdaki. Ben de başlıyor, sende bitmiyordu yaşayamadıklarımız. Soruyordum… “Aşk” diyordun “Kırmızı… Kan gibi…” Peşinden geldiğin sorgusuz bir ölüme teslim ediyordun kalan ömrünü bir ayrılık parkında.
“Hayat” diyordun…
Sen yoktun orada… Ben yoktum… “Biz” vardık sevgili…
Yanlışıyla, doğrusuyla…
O ayrılık parkında kırmak istemiştim gönlümün zincirlerini. İsmin ne zaman ıslansa dudağımda “canım” diyordun. Sol yanım acıyordu gözlerine değdiğinde gözlerim. Unuttum… Sahi ne renkti senin gözlerin, gözlerime düş/tüğünde hüzünlerin.
Hiç beklemediğim bir anda çocuk parkında oynuyordu düşlerimiz hani. Hayat kanıyordu sözlerimizde, aşk kırmızıya boyanıyor, damarlarımıza dolanıyordu. En çok gamzelerimi öpmek istediğinde sana coşmak istiyordu yüreğim. Gerçeklerin sınır dışına koşmak istediğimde yüreğim kor’du, biliyordum zordu dizlerimde derman yoktu. Geri dönüş yolları bir kordan da öteydi yüreklerimizde. Zaman haince eriyordu ellerimizde ve tüm kararları avuçlarıma bırakıyordun ikimize dair.
Nabzım sustuğunda hayata az kalırdım senden habersiz. Oysa elini yüreğime koyduğunda başlardı ömrüm. Sesin çınlarken kulaklarımda, gözlerimi açardım gecenin ışıklı çiçeklerine. Ellerinin değdiği her çiçek yokluğunda aydınlatıyor odamı yar. Solunca yenilerini alacaktın ya hani. Yaprak yaprak çoğalıp yeşeriyor hepsi. Ellerinin değdiği hiçbir çiçek solmaz ki sevgili.
Günlerden düşertesiydi…
“Elimi tut derin bir kordan geçiyoruz” dedim içimden…
Duymadın…
“Yüreğimize kadar yanacağız sokul bana
Gözlerime bak ve yüreğime ak sorgusuzca
Birlikte boğulmak istiyorum” dedim…
Duymadın kalbimin sesini.
Gittin..
Beni yanına almadan…
“Gitme” diyemedim.
Çıkmazdı buralarda sokaklar…
Gelemedim.
Gözlerimi sulara bıraktım…
Dokunduğun bir çiçektim
Ölmedim sevgili
Ö-le-me-dim…
Temmuz 2008
Ayşegül TEZCAN
YORUMLAR
uzun zamandır bi'şeyler okumuyorum.aslında gözlerimde pek kelime seçmemeye başladı.ama bi bakayım dedim Ayşegül abla ne yazmış.kırmadım kendimi okudum bu güzel yazını.şimdi ise bir başka yazara geçiyorum aklımda yazın.o yazarı okuduğumda iki yazı birden aklımda kalacak.belkide...
bu arada bunu çok beğendim...Ellerini her duaya kaldırışında, kadehler kanıyor dudaklarımda. Gözlerinin üzüm bağlarından toplanmış hüzünlerden yapılan şarapları yudumluyorum kadehin dudak kıvrımlarından.
sevgiyle...dotça...bülent yalçınkaya...
bir acı var şimdi...
sen soluyan yanım...
ve bu saatten sonra bütün kuşlar tepe taklak...
bütün otobüsler bilmez varacağı durağı...
sen yoksun ya...
sokaklarda anlamaz benim dilimden...
buluştuğumuz bu şehirde adın kaldı mı hiç yadigar...
ya da tenin, kokun, dokunuşun bir anlık...
duyguların deli bir tay gibi şaha kalktığı bir yazı okudum...
yüreğinin güzelliği, içindeki volkan sayfana yansımış ayşegül...
kutluyorum arkadaşım seni...
Hani hiç beklenmedik bir anda ve bir yerde aklınıza birisi gelir. "Aaa keşke burda olsaydı veya burda olsa kesin bunu söylerdi, şunu yapardı" diye düşünürüz. İşte sen ordaydın ve bu kareler senin için çekildi... Teşekkür ederim sohbetlerin için, teşekkür ederim kadir, kıymet bildiğin için...
Teşekkür ediyorum gerçekten kapılarak okudum ve akabinde hemen yazıyorum.yüreğin sevgilere açık sevgiyle kal.
Mükemmel bir anlatımla hüzün denizinde yol aldı gözlerimiz...defalarca okunacak güzellikteydi...
En çok sevindiren de Türkçe'nin kusursuz kullanımıydı ve hakkıylâ günün yazısı oldu...
Öpüyorum sevgi dolu yüreğinizden...
Sevgi ve selâmlarımla...
cemrece tarafından 8/6/2008 12:06:12 PM zamanında düzenlenmiştir.
Günün yazısı ve sevdiğim bir imza hatta marka...
Giriş böümü beni mest etti Ayşegül hanım...
Güneş denize tutulduğunda öpmelisin beni
Ve ömrümün en uzun an’ı olmalı yaşanan.
Nabzımın duruşuyla öldüğümü sanma sevgili
Umut, küçük bir teknenin gölgesiyle taşır beni hayata
Hem dokunduğun çiçekler solmaz ki
Akşamın gölgesi vursa da üzerime
Allah şahidim olsun ki
Vuslatsız açan gülün’sem ölmeyeceğim…
Ölmeyeceğim korkma…
Tebrikler...
saygı,sevgi,kocaman selâmlar gönderiyorum size...
Maziyi Taşıyan Düşleri Söyleyen
O Şarkılar Neyi Anlatır? Rüzgârı Dinlemek Zamanı Şimdi
bir tren geçebilir böyle anlardan
sürükleyip tünel korkularımı, peşinde sinsi hayaletler
yanı başımda koşturur eflatun bir deniz
dalgalanır kıyıları
o şehrin saklı hüzünlerine, karışır ah gizli hazinem
buğulanır gözlerimde hasreti yitirilmiş sevinç…
fonda bir rüzgâr söyler şimdi o eski zamanları
bir bakmışsın
yakamoz olmuşum, kıyıyı bekleyen sis
sabırsız bir vapur düdüğünde heyecan
bakarsın, uçuşurmuş ardımda güvercin etekliğim
kırmızı kirazlar tatlanırmış hasır şapkamda
serçe yüklü bulutlara sevinmiş mavi kanatlı kelebekler
takmışım bileklerime sevinçleri
bir bakmışsın
tebessüm olurmuş susam taneleri dudaklarımda
çınlarmış gar kubbeleri martı çığlıklarına karışıp
maviler alırmışım, mavileri kulaklarıma takıp dönermişim
dönermişim, dönermişim…
İstanbul olurmuş
çocukluğum İstanbul
düşleriyle
…
eskitilmiş gözlerini yumduğunda kadınlar
yorgun düşmüş gün siler yaşlarını
usulca uzanır biri, söndürür ışığını zamanın nihayet
vagon sesleriyle yiter uzaklara… o eski zaman şarkıları
S:K
Uzun zaman oldu okumayalı ve öyle bir geliş ki müthiş oldu. Okumak yetmiyor sayın Tezcan.ı kaydetmek gerekiyor tekrar okumak için.
Kutladım hemde çokca.
Sevgiyle.
Şimdiki zamandı aramızdaki. Ben de başlıyor, sende bitmiyordu yaşayamadıklarımız. Soruyordum… “Aşk” diyordun “Kırmızı… Kan gibi…” Peşinden geldiğin sorgusuz bir ölüme teslim ediyordun kalan ömrünü bir ayrılık parkında.
“Hayat” diyordun…
Sen yoktun orada… Ben yoktum… “Biz” vardık sevgili…
Yanlışıyla, doğrusuyla…
ayşegül hanım çok etkiledi bu satırlarınız..zaman ne çok şeye gebe ve ne çok şey alıp götürüyor..Muhteşemdi su gibi aktı bitmesin istedim okurken gönlünüze sağlık..kutluyorum yürekten
Tarifsiz mutluluğum, hoş gelmiştin oysa… Çiçekler getirmiştin gecelerce içimdeki korkuları aydınlatan… Düş değildin aynı yolda yürüyorsak. Ellerin saçlarıma dolanıyorsa rüzgar değildin. Yeşeriyorsam yaprak yaprak hazan değildim ben de. Şimdiki zamandı aramızdaki. Ben de başlıyor, sende bitmiyordu yaşayamadıklarımız. Soruyordum… “Aşk” diyordun “Kırmızı… Kan gibi…” Peşinden geldiğin sorgusuz bir ölüme teslim ediyordun kalan ömrünü bir ayrılık parkında.
“Hayat” diyordun…
Sen yoktun orada… Ben yoktum… “Biz” vardık sevgili…
Yanlışıyla, doğrusuyla…
O ayrılık parkında kırmak istemiştim gönlümün zincirlerini. İsmin ne zaman ıslansa dudağımda “canım” diyordun. Sol yanım acıyordu gözlerine değdiğinde gözlerim. Unuttum… Sahi ne renkti senin gözlerin, gözlerime düş/tüğünde hüzünlerin.
.....................
Doğruların yorgun gözkapaklarında hayatı ve yaşamı paylaşırken sevda süreriz gönlümüze, bir yudum su gibi dökülür sözcükler yüreğimize. Issız bir yaşamın zor ütopyalarında çoğalır sevgi, göğsümüzde fırtına mevsimleri çöreklenirken biz zemheri düşünüşlerimizin göz göz olmuş yürek geçişleriyle bir mutluluk adasını düşleriz. Her sevda bir sağanaktır, içimizdeki 'biz'lerin yaman ağrılarıyla mutluluk pastilleri dilimizdeki en güzel özne'dir...
Tebriklerimle Ayşegül Tezcan...
Yine kaleminden mükemmel bir anlatı resitaliydi.
Günün ve günümün şiirine kurdelayı taktım bile...
Kutlarım.