YORUMLAR
Şimdi ne diyebilirim ki?
Sanki siyah beyaz bir filmdi izlediğimiz. Dışarıdan vuran güneş bize eski halının tozunun arkasında kalan Ev Sahibesi ile Alişan'ı bir perdenin arkasındaymış gibi hayal ettiriyor, okumak zorunda bırakıyordu.
Çok iyi bir Yazarsınız Usta.
Tebrik ederim.
Kemnur
Bir din alimi der ki : '' Bir kadın ve bir erkek başbaşa iseler orada üçüncü bir kişi daha vardır: Şeytan''
İşin içine alkol de girince kaçınılmaz son...
Selam ve sevgilerimle.
Kemnur
Kıymetli Kemal hocam.
İnsanın iç dünyası, zamanın, mekanın, değişen şartlarına göre farklı duygu hallerine geçebiliyor. Öykünün konusu bunu gösteren güzel bir örnek olmuş.
Öyküde anlatılana içerik olarak çok benzemese de, nicelik olarak benzer bir durumu geçmişte yaşamıştım.
Bekar olduğum yıllarda boş olan bir daireme biri kız (on dokuz), diğeri erkek (on beş) yaşlarında iki çocuğu olan eşi vefat etmiş dul bir hanım kiracı olarak talip oldu. Kızı türbanlı hanım hanımcık, oğlu öğrenci güleç yüzlü çocuklardı. Anne kız çarşının içinde bayan kuaförü işletiyorlardı. Gerçi kadın, kızının aksine dekolte diyebileceğim kıyafetler giyen birisiydi ama bu duruma çokta kafa yormadım. Nihayetinde yetimleri var diye düşündüm. Neyse evi verdim kiraya, bir süre sonra kadın sitede nereye gitsem peşimde. Kafeteryaya gidiyorum zırt yanıma da. Şezlongda güneşleniyorum hemen soluğu yanımda alıyor. Aslında gırgır şamata bir kadındı ama bu ilgisi site sakinlerinin bayağıda dikkatini çekiyordu. dolayısıyla hakkımda yanlış düşünülmesinden çekindim. Ve en sonunda dayanamadım bu yakın davranışının nedenini sordum o da açık açık duygularını ifade etti. Yani niyeti bozukmuş. Baktım olacak gibi değil bende kendisine böyle bir şeyin olamayacağını dini gerekçelerle bu tür bir ilişkinin prensiplerime aykırı olduğunu kaldı ki bedenime sahip olsa da ruhuma asla sahip olamayacağını açıkça söyledim. Fakat ben böyle söylediysem de,
- Başlatma lan ruhunu dan, bana bedenin lazım dedi. Çok uğraştıysa da bedenime de sahip olamadı. Nihayetinde birkaç ay sonra sonuç alamayınca evin çarşıya uzaklığını bahane ederek taşındı.
Son cümle önemli olan duygu geçişlerinin olduğu özel anlarda insanın kendini yani iradesini kontrol altında tutabilmesi, en azından bunun için çaba sarf etmesi gerekir diye düşünüyorum.
Sizin yazınızı okuyunca bu hatıra geldi aklıma.
Kaleminize emeğinize sağlık,
Saygı sevgilerimle
Kemnur
A§k bu söz mü dinler... âma aşk bu geldiği gibi de gider...Giderken iki aşığın birbirine sesleneceği şiirde benden...
bazen , içimden çıkıp gitmek istiyorum
sonra düşünüyorum
ya içim geçerse kendinden
bazen seni unutup gitmek istiyorum
sonra düşünüyorum
ya vazgeçmezsen senden
ağlıyorum, ağlıyorsun
sonra dönüp baktığımızda kendimize
ne ask kalmıştır yerli yerinde
ne aşığız daha birbirimize
sonra bir hikâye
bir şiir yazıyoruz
anısı taaa geçmişte
yaşımız geçmiştir, öylesine
bir ayagımız mezarın taa dibinde
Sevgiler Ustam
Kemnur
Alişan madam için "ne kadar da yalnız bir kadın" diyor ama aslında kendi de en az madam kadar yalnız.. Sanki bu aşka Alişan'ın daha bir ihtiyacı vardı. Belki de hayatının en zor döneminde Alişan'ın madamdan böyle bir yardım görmesi, madamın ise yalnız, soluk hayatına bu komşuluk ilişkisiyle yeniden renk gelmesi, onları ister istemez ortak noktada buluşturdu. Bu çerçeveden baktığımda öyküde abartılı romantizmle süslenmiş bir aşk tanımından ziyade hayatın gerçekleriyle daha da örtüşen bir aşk tanımının yapıldığını görüyorum.
Bu anlamda öykü aslında -insanların kafasında mitleştirdiği aşkı- gerçekçi bir bakış açısıyla sorguluyor da diyebiliriz.
Selamlar, başarılar..
Kemnur
Bu güzel öykünün başlarında ;
"Hadi be dostum bunları birbirine aşık et"
diye geçirdim içimden.
Sağ ol beni hayal kırıklığına uğratmadın.
AŞK ne güzel bir duygu değil mi?
Böyle güzel öyküleri okuyunca insanın aşık olası geliyor.
Ama hemen Tacettin Yıldırımın bir sözünü hatırlıyorum.
"Atta hüner çokta, dizde derman kalmadı"
Selamlarımla Dostum.