- 582 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Güneşi Batırmak
Yeni bir gün... Güneşin doğuşuna kadar uyumamıştı adam. Güneşin doğuşuyla beraber arka fonda çalan kısık ve aynı frekansta ilerleyen, aslında kulağına sadece uğultu gibi gelen müziği duyuyordu. Müziği duymadığının, saatin yavaş yavaş ilerleyen tik-taklarından habersiz turuncuya çalan güneşi seyretmeye devam ediyordu. Umudun doğuşuydu belki de adam için. Her zaman izlemezdi ne de olsa güneşi. Güneşin varlığını bile unutmuş olduğu söylenebilirdi. Hafif depresif kişiliği yüzünden güneş doğmadan önce uyur güneş battıktan sonra uyanırdı. Sanki güneşi görmek istemiyormuşçasına karanlık saatlerde ayaktaydı hep. Güneşe küs sayılırdı belki de. Umut ettiklerinin olmayışı yüzünden, hayal ettiklerine ulaşamaması yüzünden güneşe dargındı adam. Dudağında çıkan ve kabuk bağlayan bir yara gibi ve o yarayla oynarken acıyan ve kanayan yara gibi, yüreğini kanatan güneşe küsmüştü adam.
"Bu sefer farklı" diye iç geçirdi adam. "Bu sefer beni üzemeyecek" diye düşünürken iyice sararmaya başlamış güneşe son defa baktı. Balkonun kapısını açtı ve bulunduğu yerden buz gibi mermere adımını atıp balkonun korkuluklarına doğru ilerlerdi. Derin bir nefes aldı adam. Adeta son nefesini alır gibi, adeta hayatta olduğunu hissetmek ister gibi, ciğerleri acıyana kadar oksijeni içine çekti ve ciğerlerinde kısa bir süre gezdirdikten sonra yavaşça dışarıya üfledi. Sonra hızlı bir hamleyle kendini aşağı bıraktı. Vücudunun ağırlığı ve yer çekimi onun havada fazla süzülmesine izin vermeden, beş katı hızlıca inmesine sebep oldu. Adama dair son şey ise bedeninin asfalta çarparken çıkardığı ses, kırılan kemikler, ve ince ince akan kanın asfaltı ele geçirmesiydi.
Yıllarca kandırılmış, umut çiçekleri koparılmış bir adamın intikamıydı bu. Yere yapışmış, son nefesini veren beden öyle olduğunu söylüyordu. Güneşin kendisini kandırmasına bu sefer izin vermemişti adam. O güzel turuncuya çalan ışığıyla kandırmak istemişti yine onu ama güneşin gerçek yüzünü anlayan adam, bu sefer ona izin vermemişti. Ve faili meçhullere, aslında güneşin işlediği cinayetlere bir yenisi eklenmişti. Kimsenin bilmediği, yalnız ölmek zorunda bırakılan ruhlara bir tane daha eklenmişti.
En yukarıdan en aşağıya inebilmek, en yüksekten en alçağa inebilmek, umut dolu bir hayata sahipken, çiçekler gibi uçsuz bucaksız bir orman gibi bir hayata sahipken, teker teker solmak, çürümek...
Sararmış güneş tekrar turuncuya dönmüştü. Bu sefer doğmak için değil batmak için. Bulutlar koyulaşmış, gökyüzünün ışığı azalmıştı. Güneşi doğuşun ve batışı her gün tekrarlanacak. Adama dair hatırlanacak tek şey ise, asfaltta bıraktığı kurumuş kan izleri sadece.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.