Ölüler Diyarı 13. Bölüm
Kendine bir bak… Ne görüyorsun. Ben kimseyi affetmedim. Annem olsa gülümser ve bağışlardı. Ben şimdi karanlığın içinden çevirdiğim göğsümü ve hırıltılarımı bir kenara bırakıp senin için yürüyorum. Öğrenmek istediğimden değil.
Ama adam öğrenmeliydi. Ve herkes gerçekleri görmeliydi.
***
T. Andara gri taşların oluşturduğu tepeden, çaresizce zindanların önünde dolaşan Galionu izliyordu. Gözlerini kısıp, “Acaba onu da öldürmeli miydim?” diye düşündü. Hemen sonra bundan vazgeçti. “Bradon daha iyisini yapacaktır.” Diyerek gülümsedi. Yanında duran Rektaya baktı. “Bakalım sırada ne var görelim.”
***
Biz -Dead Kitten- mezarlığına geldiğinde önünde durdu. Şeklini değiştirip mavi şeffaf bir dumana dönüştü. Bekçi kulübesine doğru süzüldü. İçeride kendi kendine konuşan bir ihtiyar vardı. Biraz konuştuktan sonra elindeki kahve bardağını duvara fırlattı. Biz adamın davranışlarını izliyordu. Kulübeye girmesi gerekiyordu .ünkü Bay O “kulübede” demişti. Biz bir süre daha bekledikten sonra kulübenin kapısını tıklatıp yok oldu. Bekçi sinirli tavırla kapıya yönelip hızlıca açtı. Kimseyi göremeyince, “Lanet serseriler. Defolun gidin buradan!” diye bağırdı. Biz o sırada içeri girmişti. İçerisini bir gaz lambası aydınlatıyordu. Duvarların sıvaları rutubetten dökülmüştü. Bekçinin masasında bir sürü not kağıdı vardı. Kağıtlarda arapça harflerden oluşan tılsımlar vardı. Biz bir an duraksadı. “Acaba bu olabilir mi?” Aklına Rashed Bin Huttah geldi. Bisadeklerin lideri…Cin padişahı…
Bekçi söylenerek içeri girdi. Sakin bir tavırla etrafı kokladı. Bir adım geri atıp duvarları süzdü. Biz onu görmediğinden emindi. Bekçi sanki bir şeyler içerideymişçesine odanın içini süzüyordu. Bir an durdu. Yüzündeki telaş belirtisi tebessüme dönüştü. Eliyle yüzündeki deriyi bir kısmını yırtıp “Ben de seni bekliyordum Biz!” dedi.
Biz ne olduğuna anlam veremeden bekçi yüzündeki deriyi tamamen sıyırdı. Balık derisi gibi grimsi pullarla çevrili gerçek yüzü ortaya çıktı. Gözleri bembeyazdı. Yüzünü iki parçaya bölen ince bir yarık izi vardı. Alnından çenesine kadar karşılıklı sivri dişleri iniyordu. “Artık görünebilirsin Biz. Ben hazırım.” Biz bekçinin yüzünü görünce anladı. “Bu olamaz. Bay O bana tuzak mı kurdu!!!”
***
Bay O ve Sam kilisenin önüne geldiklerinde henüz basamakları çıkmadan kapı kendiliğinden açıldı. Önce Bay O hemen arkasından da Sam içeri girdiler. Sandalyelerin ilerisinde iki tane adam vardı. Sam Bay O’ya seslenerek, “Bay O. Bunlar Ben ve Sen değiller!” Panik yapmıştı.
Bay O Sam’e bakmadan, “Çeneni kapalı tut.”
İçerideki adlar ‘Lifestyle for Man’ dergisinden çıkmış gibiydiler. İri, kaslı vücutlarıyla İsa heykelinin yanında duruyorlardı. Bay O yaklaşınca, “Gözlerimi kamaştırıyorsunuz çocuklar.” Diyerek gülümsedi. Sam şaşkın bir şekilde adamları izliyordu.
-“Ne oldu Sam. Tanıyamadın mı?” Bay O yüzünü Sam’e dönerek kaşlarıyla arkasını işaret etti. “Biraz sihirle yapamayacağın şey yoktur Sam. Ben ve Sen’i görüyorsun.”
Sam iç çekerek,
+Keşke ben de öyle olsaydı. Ben gibi.
-İstersen olabilirsin. Hatta şu bahsettiğin süper kahraman zırvalıkları gibi bile olabilirsin. Ne var ki sana sadece öyle olman için gereken sihirleri öğretmelerine izin vermeyeceğim.
+Hadi ama Bay O. Elimde bir şans var ve bunu bana çok mu göreceksin.
Bay O sevecen bir tavırla gözlerini kilisenin duvarına dikti. “Diğer taraftaki yansımanı görebiliyor gibiyim. Oraya geçtiğinde kendini görünce inan bana buradakilerin bir hiç olduğunu anlayacaksın Sam.”
+İnanasım gelmiyor ama inanmak da ister gibiyim. Sana inanamıyorum Bay O. İnan bana bu dünyada…
Sam sözünü bitirmeden Ben başını iki yana sallayıp Sen’e bakarak, “Çok fazla -inanmak- kelimesini kullanmadı mı?” Sen gülümseyerek, “Gereksiz bir şekilde kullandığını söyleyebilirim. Daha gerekli yerlerde kullanılabilecek bir kelimeyi saçma sapan bir cümlede heba etti.”
Sam durup Sen’e baktı. “Ne var bilmiyorum ama kendimi sana yakın hissediyorum.” Ben ve Bay O gülüştüler.
Bay O eliyle Sam’i işaret ederek Ben’e baktı. “ Artık başlasanız iyi olur. Yeterince oyalandık. Geri döndüğümde Sam artık Sam olmasın.”
+ “Nereye gidiyorsun Bay O?” Sam çekinerek sordu.
-Bütün bu koşuşturma beni acıktırdı biliyor musun Sam. Gidip pizza yemeliyim. Sen de ister misin?
+Çok iyi olur. Midemde aç bırakılmış bir Demol var sanki. Sahi Demol nerede, gelemedi.?
-Bay O dişlerini gıcırdatarak Ben ve Sen’e bakıp, “Şu gerizekalının karnını doyurun sonra da yapmanız gerekeni yapın.”
Dedikten sonra kapıdan çıkıp gitti.
Sam kapıyı yüzüne çarpılmış gibi hissetti. Ben ve Sen’e dönerek, “Sizce de Bay O biraz garip davranmıyor mu?”
"Biraz garip mi? Henüz onu tanımıyorsun Sam. Emin ol." Deyip Ben elini Sam’in omzuna koydu. “Hadi içeri geçip hazırlıklara başlayalım. Bir miktar kanına ihtiyacımız olacak.”
Sam yutkunarak, “Kan mı…”
***
T. Andara yeşil toprakların olduğu bölgeye geldiğinde bir süre bir noktayı arıyormuş gibi etrafı izledi. Piram şehrinde yeşil topraklar vahşi Piram hayvanlarının barındığı yerdi. Üzerinde biten otlar canlı ve düşünebiliyorlardı. Çoğu kaybolmuş ruhların karanlıklarıyla beslenirdi. T. Andara gözüne kestirdiği yere doğru ilerledi. Durduğunda cebinden küçük bir kutu çıkardı. Kutuyu açıp tek parmağını içindeki toza bandırdı. Parmağını dudaklarına yaklaştırıp güçlü bir nefesle üfledi. Havalanan tozlar Piram’ın gecesinde rengarek parlayarak yere doğru inişe geçtiler. Havada hiç toz kalmayınca T.Andara’nın bulunduğu toprağın çevresi hafifçe sarsılıp önündeki toprağın bir bölümü içeri çöktü. T.Andara eğilip Rektayı yerden aldı. Yavaş adımlarla Çöken toprağın içine doğru ilerledi. Aşağı doğru hızlıca inip tahta zemine atladı. Kutuyu çıkartıp tekrar üflediğinde çöken toprak yukarı doğru havalanıp eski haline geri döndü.
Mekanına geldiğinde Rektayı kenarı bırakıp oturdu. Peçesini yüzünden sıyırıp derin bir nefes aldı. Rektaya bakıp, “Sonunda buradasın…”
Devam Edecek…
Bahattin BERKDİNÇ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.