Yaklaşan Kadınlar Gününde Kadın Olmaktan Çok Anne Olanlara
İki yarı sarhoşun kolları arasında boş bir çuval gibi giriş salonuna atılan babamın leş misali içki kokan nefesi çocukluk günlerimin baba hayalinde silinmemiş,iz bırakmış derinlerde ki anlaşılan babam yıllar önce içkiyi bırakmış biri olsa da o manzaranın etkisi hâlâ tüylerimi ürpertip,gözlerimi yaşartmayı başarıyor.Neydi acep onu bu hale sürükleyen sebep? Zevk mi? Zinhâr ihtimal bile vermiyorum.Bir kaç gün evvel annemin mutfakta boş tavayı vura vura bağırması mıydı? Yoksa bağırırken dilinden dökülen zehir zemberek serzenişler miydi? Neydi onu bu hale sürükleyen ? Ne demişti ki annem? O günlerde bilmiyordum ama yıllar sonra öğrendiğimde herkesin kocasının o günkü pazardan elleri dolu dolu gelip annemin deyimiyle babamın sallana sallana bomboş mahallemizin evimize bakan köşesinde gözükmesi üzerine çılgına dönen annemin gözyaşları mıydı? Kıyamazdı babam anneme, hele gözyaşına hiç dayanamazdı .Severek evlenmislerdi bütün istemeyenlere inat.(Sanki kızlarının kaderi annelerininkiyle aynı olurmuş derler ya hissetmiscesine beni) O gün annemi mutfak tezgahına boş tavayı vura vura ağlarken gören babam kimbilir cebindeki son parayı da ickiye vermişti belki de arkadasları ısmarlamıştı..evin girişine pestil gibi yığılan baba mı toparlamak gene anneme düşmüştü bizim çocuksu saşkın bakışlarımız arasında.Bir taraftan da söyleniyordu annem " evine sebze alacak parayı bulamaz ama zıkkımlanmaya her zaman parası vardır" kimbilir o gün hiçbir zaman tadını unutamadığım o meshur soğan kavurması için iki baş soğanı mı yoktu yoksa onu kavuracak yağı mı? Oysa babam bir aylık sahibiydi konu komşunun dilinde. Memurdu, sıhhıye idi ,elinden her şey gelirdi , çitçiydi yeri geldiğinde reçberdi, çalışkan dı babam,herkesin yarasına merhem olmaya çalışan ,cümle alemin yardımına koşan biriydi.Sırtında kamburları pek çoktu.Cebe girmeden biten bir aylığın idarecisi,ailesinin reisiydi. Tir tir titrerdim karşısında saygı ile beraber.Ağzı iyi laf yapardı beni etkilerdi her konuşması.O yüzden babam benim gözümde adamın dibiydi.Vefakardı,cefakardı ama hilekâr değildi.Saftı , çabuk inanırdı, çok çalışırdı.Alınteri ile kazanır, söke söke almayı beceremezdi hakkını.Ezmezdi, ezdirmezdi ama bizleri özellikle de annemi yoklukla bezdirirdi...Yiyici çoktu etrafında sıra bize gelmiyordu anlaşılan...anneme de gelmedi o sıra...o yüzden hep annem her şeye açtı..giyime_ kuşama, kaba_kacağa .Şimdi bile basit bir mutfak esyası alsak dünyalar onun olur,çocuklar gibi sevinir ...Anneme geldik Annem mi?
Akıllı kadındı, fedakârdı.Çocukları için her şeye katlanacak annelerin şahin bakışlarına, kartal kanatlarına sahipti.Şefkatinden ezilirdim çoğu zaman. Merhametsiz gibi gelirdi Merhametinin hepsini çocuklarına harcadığı günü görene kadar.. O gün o gün ne mi oldu?
Alay konusunda dillere pelesenk olan abime bir mahalle eskiyası musallat olmuş , günlerden bir gün abimi gene ağzı burnu kan revan içinde bırakmış, zavallım ağlayarak geliyor .( gücüm yetmiyor daha küçüğüm 7_8 yaslarımdayım ,annemin ardından koşuyorum sadece) ama yetismek ne mümkün ? Abimi öyle görür görmez bir hışımla sokağa fırlayan annemi buduğumuzda mahalle kanalına düşen serseri annemin kartal pençeleri arası nda adeta can çekişiyor.Can çekişmek şöyle dursun yalvarıyor abimimkini aratmayacak kan revan içindeki ağzından şu cümleler dökülüyor; " Bir daha son, bir daha son" vallah billah bir daha sataşmıycam" diye yalvarıyor, annemse veriyor veristiriyor; Nedir benim senden çektiğim d...uzun dölü☺ yettin artık canıma tak etti senin gibi ipsize sapsıza kurban edecek cocuk yok bende" " ben sokakta mı buldum onları ha" deyip deyip vuruyor...etrafa toplanmış mahallelinin " ohhh benim için de vur gecen gün benim göbellere de yaptıydı bu gavur " tezahuratları arasında "ohh ohh!" dedikce annem hırsını alamıyor bir daha ,bir daha..nice sonra bizi farkediyor kalabalık arasında kendine geliyor annem öyle büyüyor öyle büyüyor ki gözümde hele bir de o kalabalığı yarıp bizi sımsıkı ( sanki başka kimsesi yokmus gibi😢) bağrına basarken iki zımzıklayıp, iki de popomuza yalancıktan tekme vurup " b.. işiniz mi var burda diyerek( aslında bu lafı orda toplanan kuru kalabalığa etmisti de işte biz bahanesi olmuştuk) bizi bagrına sarmalayıp evin yolunu tutuşu vardı ki görülmeye değerdi..
O gün kahramanım oldu annem.
Nasıl olmasın ki?
Okul hayatımız boyunca bize kul köle olan annem bakmayın babamın da kulu kölesiydi ..ama dikdatörlük gene annemin elindeydi.Ben babama hayrandım, ama gizli kahramanım annemdi.Babama içkiyi bıraktıran da oydu, her daim bizim arkamızı toplayan da...
Yıllar sonra öğrendim ki kanalda ondan öldüresiye dayak yiyen serseri bile özür dilemis annemden cocuklarınla çok uğrastım diye..Zaten o gün annesi bile " iyi etmişsin, eline sağlık, biz gücümüzü yetiremiyorduk sen nasıl yetirdin" demisti annem bizimle beraber çocuğu dövdükten sonra zafer kazanmış kumandan edasıyla ailesinin kapısını çalıp " toplayın pisliğinizi kanalda yatıyor ben çocuklarımı sokakta bulmadım" dediğinde.
Ah anam! Ahh! Beş ile onbir yaşları arasında olan dört sabiydik o zamanlar.Şimdi en büyüğü 45 , en küçüğü 38 yaşında..
Hepsi güya aklı başında,
İlerlemiş yaşında.
Ama hiçbirisi senin kadar yürekli değil,
Hiçbirisi canı pahasına fedakar değil.
Kiminin rahat yaşama uğruna para kazanma hırsı, kiminin reklam ugruna işkolik olma hırsı, kiminin de anasının babasının eline bu konuda su dökemeyeceğini farketmeden ideal anne baba olma hırsı.
Nakit var vakit yok..
Sevilmeye hak var, sevmeye vakit yok.
Banker bilo misali görülen analıklar,babalıklar var atalıklar yok.
Ele verip talkımı, kendi yutup salkımı akıl vermeye vakit var, yarenlik yapmaya vakit yok
Hal_ hatır sormaya vakit yok.
Bunu anlayacak evlat yok, herkes kendi telasında aşında, işinin başında.
Bahanesi çooooook.
6 mart 2016 ( dünya kadınlar günü münasebetiyle)
Ülkü Kara / Bursa
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.