- 302 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Mi'safir
Genç bir kadınla genç bir adam gidiyorlar... Farklı yollarda. Farklı arabalarda... İkisi de habersiz gelecekten, gidiyorlar kararsız. Kadın hüzünlü ve buruk; en sevdiğini kaybetmişçesine... Adamsa buruk ama hüzünlü; bir şeyleri unutamamışçasına... İkisi de ha ağladı ha ağlayacak! İkisi de yürüyor mecazi bir geleceğe doğru, yollarının kesişeceğini bilmeden... Oysa her gün geliyorlar karşı karşıya. Ve değiyor her gün gözleri gözlerine... Bilmiyorlar! Bilselerdi yitirirlerdi akıllarını... Oysa biliyor Levh’i Mahfuz’da yazılmış kader çıkmazı. Biliyor ve geliyor dört nala kadınla adama. Adam bilse yıllardır arananın kendisi olduğunu; bırakmazdı asla kadının ellerini onun mutluluğu için. Kadın bilse kaçmaklı olurdu her an. -Korktuğu için toplumdan- ve korktuğu için yüreğine yapılmış tüm baskılardan. Bilse, adama beni kurtar diye diye kaçardı kadın. Kaçardı adamdan, adamın ellerine son durakmışçasına tutunup. Kadın kaçardı nazlı - nazlı bir zeytin dalına bürünüp. Adam eğer kavuşamazsa, görürdü baktığı her yüzde kadını. Adam görürdü; kadın habersiz ardında bıraktığı tablodan... Kadın yanardı; adam habersiz bıraktığı tüm izlerden. Ve olurken tüm bunlar, çıktı yola gelmekte kader... Gelecekse bekler sabırlı/sabırsız. Gelecek bekliyor, adamla kadının kendine gelmesini. Gelecek bekliyor daima. Gelecek bekliyor yorgun bir misafir edasıyla.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.