- 523 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
APARTMAN
Sabah, öğlen, akşam günün hangi vakti olursa olsun fark etmez. On katlı binanın dış kapısından girip çıkarken az çok tanıdıklarımıza dudaklarımız kımıldamadan başımızla selâm verip komşuluk ilişkilerinden kopulmadığı belirtilir. Karşılıklı baş sallamalar, adeta seni unutmadım anlamını yansıtıyor olsa da özünde dostlar alışverişte görsünler demektir. Yani aslı astarı olmayan bir selamlaşma. Çoğunlukla da kafalar, burun istikametinde dışarıya atar kendilerini. Selam versem ne olacak vermesem ne olacak dercesine. İçten içe kin bile beslenildiği olur, apartman sakinleri arasında. Kim kime kızmış, niye kızmış, hangi numara(daire), hangi numaraya gidip kimden dert yanmış, bir süre sonra fısıltı gazetesiyle gün yüzüne çıkmıştır bile.
Dedi kodu kültürü, bizim parçamız sanki. Onla besleniyor, adeta onunla hayat buluyoruz. Şu beton binalarda neler dönüyor, neler dönmüyor olduğu gibi masaya yatırılır. Herkes FBI ya da mevta olmuş KGB ajanı gibi.
Birinci katta oturanın onuncu kattakinden ne haberi olacakmış demeyin. Vallahi de billahi de osursa kaç şiddetinde olduğunu ölçecek duyargalarına sahiptir. Bakmayın siz, polislik işi olduğunda hiçbir şeyden haberim yok denildiğinde. Zaten toplum olarak üç maymunu oynamaya bayılırız: “ Görmedim, duymadım, bilmiyorum,” diye kıvırmaya.
Hepsini de bal gibi de biliyoruz. Hodri meydan, işte ispatı.
Onuncu kat yirmi numaradakilerin çocuğu, özürlü olduğu için Doğu Karadeniz’deki illerden birinde işe girdi. Babasının elli milyarlık arabası varmış, anası ve babasının köyde arazileri varmış. Vay be!
Gelelim on dokuz numaraya. Kadın kocasından ayrı yaşıyor. Boşanmış mı ne? İki oğlundan biri İngiltere’de mastırda. İkincisi Üniversitede. Helal olsun kadına. Parayı iyi yetiştiriyor ama apartman aidatları dört ayı geçtiği halde yan çiziyor.
On sekiz numaradakiler sorunlu. Üç öğrenci diye girdiler. Gelip gidenlerin hattı hesabı yok. Posta kutularına yapıştırılan alacaklı kağıtlarına bile dokunmuyorlar. Dolandırıcılar mı yoksa kadın mı satıyorlar belli değiller.
On yedi numara. Her akşam zil zurna sarhoş.Fitil gibi mübarek. Herkes tedirgin! Arabasını park ederken benimkine mi vuracak, diye pencerelerin perdeleri yukarı kalkıyor.
On altı numara. Çocukları tarafından terk edilmiş, tek yaşayan altmış yaşlarındaki kadın mutluluğu ikinci baharında arıyor. Yalnızlık ne püsküllü belaymış be. Erkek kadın hiç fark etmiyor. Hemen sığınacak bir liman aranıyor.
On beş numara. Kocasından boşanmış tek kızıyla yaşayan bir öğretmen bayan. Gülümsüyor, hayattan kopmadığını belirtircesine beden diliyle iletişim kuruyor. Fuat Avni sevdalısı. Ne zaman hangi twit attığını hemen söyleyebilir.
On dört numara. Kaçıncı evliliğini yapıyor, diye sayarken yorgun düşersin. Her yeni koca, eskisinden kalanları hatırlamamak için daireyi baştan sona tadilattan geçiriyor. Bina, uyku nedir unuttu uzun zamandır.
Yeni kocalar da saatli bombalar gibi mübarekler. Bir şey söylesen gözünün üzerine yumruğu patlatacaklar sanki. Allah sabırlar versin aparman sakinlerine.
On üç ve on dört numaralar, diyet hastaları, sabah ezanıyla birlikte ayaklanıp homurdana homurdana, patır kütür merdivenlerden inerek kendilerini dışarıya atıp, parkta soluğu alıyorlar. Her gün bir tur fazla atarak,sıhhat bulmaya çalışıyorlar ömürlerinin son demlerinde. Gençliklerinizde neredeydiniz beyler?
On bir, on iki numaralar da ayrı bir alem. Birbirleriyle sürekli karakolluk oluyorlar ya neyin nesi neyin fesi anlaşılmış değil. Belki de kapı önlerine konan ayakkabılar yüzündendir.
Dokuz numara. Bekar, gençten erkek doktorlar. İki kişiler. Gecenin belirli saatlerinde güzel hatunlar girip çıkıyorlar ama kime ne. Altındaki yedi numara gürültüler geliyor, diye yukarı çıkıp kapılarını tıklatmış ya keşke tıklamasaymış. “ Seks yapıyoruz, gel sen de katıl güzelim” demezler mi. Tövbe tövbe.
Sekiz numara. Keyfi gıcır. Üç dört tane apartmanı var. Gelir yerinde. Kimseyle muhatap olmuyor ki borç istemesinler diye. Karısının çalımından geçilmiyor. Market arabalarıyla dolu dolu geldikçe etrafına çalım atıyor. Allah Allah ne bu ya. Allah, kimseyi başkasına muhtaç etmesin.
Yedi numara. Sürekli dini kitaplar okuyor. Tasavvuf üzerine yazdığı kitaplar var ama bastıracak parası yok. Vesveseli. Selam versen altından çapanoğlu çıkar mı diye araştırıyor. Muhalif olmayı seven tiplerden. Eski yöneticinin yolsuzluğunu bulunca adama evini sattırıp şutlamıştı. Bilmediği hiçbir şey yok. Evden sadece gazete almaya çıkar, apartmanı dedektif gibi dinler. Kanun maddelerini konuşturarak hak peşinde haklılığını gösterir.
Altı numara. Koruma polisi. Sabah çıkıp akşam eve yorgun argın dönüyor. O da bizden biri. Evlenecek. İmza attıracak kefil(enayi) arıyor yana döne.
Beş numara. Altın kızlar yaşıyor. İki bacılar. Hiç evlenmemişler. Biri seksen diğeri yetmiş beş yaşında ama senden benden dinçler. Çöp gibiler, parkta günlük attığı turların sayısı altı. Her tur, sekiz yüz metre olduğuna göre hesaplayın. Oldukça kibarlar ve hanımefendiler. Günlük gazetelerini okuyorlar, ülke ve dünya siyasetinden haberdarlar.
Dört numara.Pazarları koşuşturmaktan eve girdiği yok. Çocukları okutup kurtaracağım diye sokaklarda imanı gevriyor eşi ile birlikte. Yirmi dört saat birlikte olan çift kim denilse birinci gelecek kişilerden sayılırlar. Kocası okuma hastası, yazdığı romanları da var. İsmi duyulmamış olsa da o hayıflanmıyor. Cüssem kadar gölgem var diye kapris yapmıyor. Yazdıklarımı benden başka bir kişi okursa ne mutlu bana, diye gülümsüyor.
Üç numara. Cümbül cemaat Ümre’ye gidip geldiler. Öğretmen kızı, bir çocuktan sonra boşandı. Kanserle uzun süre boğuştu. Eski sağlığına kavuşmuş hallerinde kendinden emin yürüyüşleri var. Hayattan kopmadı. Kızlarının en küçüğü otuz yaşına geldi hâlâ bekâr ya hadi hayırlısı. Şimdi bekarlık moda oldu. Evlenmeye kimse yanaşmıyor. Bu işin bir de diğer tarafı var. Ya geçinemeyip boşanma olursa. En iyisi mi başına buyruk. Kafa bozuldu mu sepet koluna herkes yoluna.
İki numara. Sürekli kavga sesleri çıkıyor yukarı kata. Kız, kırkını geçti ama evde. Niye evlenemedi. Yıldızları mı barışmadı yoksa kısmetimi çıkmadı. Evlenememek de ayrı bir dert. İnsanın psikolojisi bozuluyor. Yaşlı bir anası var ya, kadının her şeyden haberi var. Bastonuyla asansöre binince çalmadığı kapı kalmıyor.
Bir numara. Aşçı elbiseleriyle çıkıyor evden. İnsanların mutlulukları mutfaktan geçermiş diyorlar ya hani insan çalıştığı lokantaya davet eder, değil mi. Böyle komşuluk olmaz canım. Bak o kadar kafam şişti, kim ne yapıyor diye açıklamaktan. Şöyle bir tepsi cevizli baklavaya kim hayır der.
YORUMLAR
Hele bir on numarada oturan var ki aman Allahım. Akşama kadar pazarlarda,
Sabahla kadar yazı şiir yazar bu kadar insanı nasıl takip eder hayret bi şey,
Aslında dedikoduyu da sevmez hani...
(Ayhan iki sefer okudum eğer yanılmadıysam 10 numaradan hiç bahsetmemişsin.
Heralde sen 10 numarada oturuyorsun)
Selam ve hasretle öperim gözlerinden.
Hayırlı kazançlar.
Ayhan Sarıkaya
Selamlar.