- 1174 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Okuldaki İlk Günüm
Hemen hemen herkes okula ilk başladığı zamanı anımsar . Benimki hala dün yaşamışım gibi aklımda .
Okulun nasıl olduğundan bihaber bana alınan beslenme çantasına , suluğa ve diğer ıvır zıvırlara bakıyorum . Neden veya nasıl kullanacağımı düşünmeden seviniyorum . Beni üniforma içinde sırtımda çantam boynumda beslenmem ile pohpohluyolar. Akşamı bu şekilde geçiriyorum ve öteki günün erken saatlerinde annemin dürtmesiyle uyanıyorum . O güzel gelen üniforma dar, sırtıma takarken gurur duyduğum çanta ise ağır geliyordu, eh sonuçta sabahın ağırlığıydı bu , bir küçük için . İsteksizce ve yarı acele ile yapılan bir kahvaltıdan sonra bi elim annemin elinin içinde okula yürümeye koyulmuşuz .
Okulun bahçesine girerken rahatlatıcı sabah havasına rağmen uyuşuk gibiyim, ama fark ettiğim bir şey vardı ; etrafta benim gibi olan bir çok minik vardı . Gözlerini tam açamamış, dünün heyecanını bir kenara atıp yarı zoraki okula gelen minikler. Bahçenin yokuşunu çıkarken sol tarafımdaki bekçi gelen gideni süzüyor . Yokuşu tamamlayınca bahçeye ulaştık . Kalabalığın ve uğultuların etkisiyle içimde bir heyecanlanma oluyor . Sanki kötü bir şey yapmışım da babamın öğrenmesine ramak kalmış gibi . Annem bizim girdiğimiz sıraların arka tarafında diğer velilerle birlikte bekliyor. Neden yanıma gelemediğini ve beni diğer çocuklarla birlikte bıraktığını ne anlıyorum ne de merak ediyorum . Yapılan bir kaç konuşma sonunda okulun içine giriyoruz. O an ilerlememin tek sebebi sürü psikolojisi .
Okulun koridorlarından geçerken duvarların yeni boyandıklarını hissettiren görüntülerinin yanında her zaman hoşuma gitmiş olan o boya kokusunu da içime çekiyorum . Sınıf yolunda birbirini tanıyan bir kaç çocuk kendi aralarında şakalaşıp konuşuyorlar . Ben ise bunları gördükçe daha bir yalnız ve annemi ararken buluyorum kendimi . İçimin o anki darlığının da bana özel olmadığının farkındayım .
Sınıfa girerken çocuklardan bir kaçı şubemizi gösteriyorlardı . 1-C , nasıl olduysa o görüntü hala aklımda ; sarı duvarın üstüne mavi dikdörtgen bir kartona yazılmış sayı ve rakam . Ben girdiğimde sınıf neredeyse dolu . Bi anda kendimi masada tanımadığım bir çocukla buluyorum . Sınıfa giren bayan kendisini tanıtıyor . O an dikkatimi çekmiyor aklım kim bilir nerde . Aklımda kalan tek şey , zil çalınca teneffüs olduğu , yani oyun zamanımız olduğunu .Küçüklüğün vermiş olduğu bir şey olsa gerek, hiç tanışmadan arkadaş olmuştum bir kaç kişiyle . Zil çalmış, bizler bahçede oyun oynuyoruz. Fakat yanlış anladığımız bir nokta vardı , biz her zil çaldığında bize daha çok izin verdiklerini sanıyorduk ve oyunlarımıza oyun katıyorduk . O anlarda okulu çok seviyorum . Okul demek oyun demekti . Ve, arkadaş sıkıntım da olacağa benzemiyordu . Okuldan ayrılırken öbür günü iple çekiyordum . Aklımda annemle veya bazen kaçarak gittim oyun parklarından birisiymiş gibi kalmıştı okul .
Diğer günün sabahında koşa koşa okula gitmiştim . Sırtımdaki çanta hafiflemiş , üstümdeki gömlek ise beni boğmaktan vazgeçmişti . Aynı yolları geçtik, bahçeye , ordan da sırama geçtim . Sınıfa çıktıktan sonra dışarı çıkacağımızı zannediyorum , sonuçta dün öyle olmuştu . Fakat dünkü kadın gelip , bize kitaplar dağıtmaya başladı ve artık ikinci zilleri duyduğumuza sınıfa gelmemiz gerektiğini söyledi . Okul gerçek anlamını göstermeye başlamıştı , yani bir çocuğun dünyasından ayrılmıştı .Arkadaşlarım ne hissetmişti bilmiyorum ama , o anki hayal kırıklığının sempatikliğini ve tatlılığı sanırım sadece o anda yaşanabilecek bir cinstendi .
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.