Kırk Yıl Süren Gölge
Kırk yıl tamlamasının ardı sıra gölge sözcüğü uygun düşer mi düşmez mi bilmem. Ama bildiğim bir şey var. Keyif sözcüğünün içini tam anlamıyla dolduran meşrubat kahvedir. Şarkılarda şiirlerde neşvünema bulduğu kadar damakta bıraktığı acılıkla da muteber kahve... Telvesinin, köpüğünün şaire ilham vermesi bir yana, gönül sözcüğü ile bütünleşen bir içecektir. Kahvenin hazırlanışından ikramına, içilmesi kadar keyif verici durumlar söz konusu. Kahve seremonisinin içini dolduran cezve, fincan, öğütülmüş kahve çekirdeği ve benzeri malzemenin dahi hatırı var. Kaldı ki kahvenin hatırı olmayacak
Türk Halk şiirinin usta ve hercai gönüllü şairi Karacaoğlan bile yeri gelince:
“İller de konup göçerler
Lâle sümbülü biçerler
Ağalar, beyler içerler
Kahve de kara değil mi” diyerek karalığını kahve ile özdeşleştirir ve kahveden medet umar.
Ah Yemen dilberi kahve! Belkıs’ın rüyasından süzülüp kıtalar dolaşarak ülkemize gelen ve coğrafyamızı tüm hücrelerine kadar benimseyip Türk Kahvesi adıyla arzı endam etmen bizim de haza hoşumuza gidiyor. Ve bu minvalde kahve hakkında çalakalem de olsa yazmak alışkanlığının ikliminde buluyoruz kendimizi. Gölgesi kırk yıl uzayan bir ünsiyet çınarının gölgesine konuk olmayı ayrıcalık biliyoruz.
Fağfurinin zarafeti ile bütünleşen narin bir el geliyor yadımıza kahve sözcüğünü duyunca her mevsim. Karanfil katresinden damıtılmış dudağına, kahve fincanını götürürken yad ediyoruz güle emsal periyi. Kahve ile bütünleşen bir güzellik manzumesi harflerin başını döndüyor. Halit Arapoğlu merhumun bir vakitler icra ettiği “Bir fincan kahve olsam kırk yıl hatırım vardı./ Ömrümü ben sana verdim beni sevsen ne vardı” babında şarkının nağmeleri yankılanıyor kulaklarımızda. Ya da dilimizin ucundan dökülüveriyor yalın hâliyle bu sözler.
Sonra kahvenin kırk yıllık hatırı ve söz konusu şarkının bize ilham ettiği kahve şiirlerine imza atma cesaret ve gafletini gösteriyoruz naçizane:
Saba Melikesi Belkıs’tan beri
Damak buran haliyle itibar kazanmıştır kahve
Herkes bilse de kahveyi Yemen dilberi
Aslında yârin gamzesinden bir katredir telve
Türk kahve tiryakilerinin kahveye gösterdiği itibarı dünyanın diğer coğrafyalarında bulamayan kahve, menşei farklı da olsa; ne yapıp edip “Türk kahvesi” adıyla bütünleşmiş ve dünya literatürüne bu ismi kabul ettirmiştir. Tüm cihanda ve coğrafyamızda bunun keyfini sürmektedir. Mükeyyifattan sayılıp sayılmaması hiç de umurunda değildir. Köpüğünün ve mis gibi kokusunun albenisi damakları olduğu kadar gönülleri de fethetmiş, kahve üstüne özdeyişler de söylenmiştir. Mırra da bu cümleden sayılır. Kah mutlu günde, kah acı günde ikram edilir. Mırra hem düğün evlerinin hem taziye evlerinin ikram menüsünde bulunan acı içecektir. Kahvenin dayanılmaz acılığı, daha nice yazı ve şiirin kapısını aralayacaktır. Kahvenin acısından başka acı uzak olsun ikliminize. Sohbetleriniz ve dostluklarınız kahve koyuluğunda olsun. Kırk yıl uzayan gölgenin munisliği kuşatsın dört yanınızı.
Ankara,04.03.2016 İbrahim Kilik
YORUMLAR
Kahvenin Saba melikesi Belkis'la bağını ilk defa duyuyorum açıkçası. Kahvenin neden kirk yil hatiri var derler onu da bilmiyorum. Ama gercekten büyük keyif..
Bi de burada bazi dogu menşeili restaurantlar var. Gerçekten guzel mekanlar. Ama mırra oralarda cok yiyen insanlar kolay hazmetsin de yemeğe devam etsin diye veriliyor:/