- 1242 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR BAŞKA AÇIDAN KADIN
BİR BAŞKA AÇIDAN KADIN
“Önce gelip elleriyle gözlerimizi oydular, şimdi de hiçbir şey görmüyorsunuz diye bizi suçluyorlar” Şehit Malkolm X
İnsan neslinin devamı için, sosyolojik, psikolojik, etimolojik olarak, ruhen ve fıtraten anne olmak eğilimindedir kadın. Bu gerçekle beraber doğurma kabiliyeti, imkan ve ikramı Yüce Yaradan’ın bir lütfudur kadına.
Kadın, insanoğlunu vareden en önemli parçanın yarısıdır. O yoksa diğer yarısı da yoktur. Ne kadının erkeğe mutlak üstünlüğü, ne de erkeğin kadın üzerine mutlak üstünlüğü söz konusudur. Her birinin birbirinden üstün ve zayıf yönleri vardır. Erkek fizikî yönden kadından güçlüdür ama kadın da sabır, hamiyet ve merhamet yönüyle erkekten üstündür. Ama her ikisi de kulluk açısında Allah katında eşit mesuliyettedir.
“Vahyin inşa ettiği ruhlar ve bedenler için kadının Allah nazarındaki yeri ve kıymeti o derece önemlidir ki bunun farkında olanlar, kadın olarak dünyaya gelmedikleri için hüzün ve hayıf duyarlar.” Mustafa İslamoğlu
“Cennet anaların ayakları altındadır” hadis-i şerifi hayatımız boyunca çok sık duyulduğu için sıradan bir sözmüş gibi geliyor, aslında cennet kokusunu da bu ayakların altında duymak pek muhtemeldir. Cenneti kazanabilmenin en kritik şartlarından birinin annelerin rızasını ve hoşnutluğunu kazanmak olduğunu bildiren bir sözdür. Anne, cennet rotasına girebilmek için, mutlaka incitilmeden, zedelenmeden katedilmesi gereken bir giriş yoludur. Zaten inancımıza göre önce Allah hakkı, Peygamber hakkı, sonra ana hakkı, en sonunda baba hakkı gelmektedir.
İslamın bu şekilde yücelttiği, manevi değer yüklediği kadını ve onun fıtrî özelliği olan anneliği sözde modern düşünenler (!) aşağıladı. Batılı zalimlerce sistemli bir plan ve program dâhilinde kadının doğurganlığı, anneliği elinden alındı ve zaman içinde çocuk doğurmayı istemeyen bir kadın nesli oluşturuldu. Bunun sebebi ise kadının etini serbestçe pazarlayabilmekti. Kadını köleleştirerek, ailenin kutsallığına da, analık hukukuna da, kadının aslî hüviyetine de dinamit koymak, değersizleştirmekti. Şimdi senede bir günü, kadınlar günü ilan ederek, çiğnedikleri kadının izzet ve şerefini sanki kadına iade etmiş oluyorlar, kandırdık sanıyorlar.
Bu bağlamda beşeri ideolojiler kadını önce aşağılayıp, değersizleştirdi, eziklik ve aşağılık psikolojisi yaşattılar, ardından da feminist fikirler ileri sürerek güya kadını toplumda onore ettiler, erkek karşısında yüceltmiş oldular. Kadının kadınlık, analık ve eşlik vasıflarını çiğneyerek, aile yapımızdaki ve toplumdaki en güzide rolünü de yok ettiler. Düşünce kirliliği yok edilir veya tamir edilebilir ama duygu kirliliği asla tamir edilemez. En basit bir araba reklâmında, motosiklet reklâmında, hatta sakız reklâmında bile kadın çırılçıplak soyulup eti sergilenirken, o reklama çıkan kadın da boynundaki kölelik zincirinin ve gözleri kör eden şöhret hülyalarının perde arkasındaki süflî ve kirli emellerin farkında mıdır acaba?
Bakınız batı ülkelerinde evlerde beslenen köpek sayıları evdeki çocuk sayılarının dört katını geçmiş vaziyette. Anneliğe razı olmayan, doğurmayan, kendi çocuğuna vermediği fıtratında var olan sevgiyi hayvanlara veriyorlar, Avrupai düşünenler. Yaradılış olarak var olan şefkat duygusunu insan, kendi evladına yönlendirmezse, kediye kaydırır, köpeğe kaydırır. Yani bu duygu bir şekilde ortaya çıkar, tatmin yolu arar. Genç nüfusun gittikçe azaldığı Avrupa ülkelerinde artık doğumu teşvik için milyarlarca Euro hibe ediliyor.
Vücudum bozulacak, kilo alacağım diye anne olmak istemeyip, yıllar sonra doğurganlık özelliği bittikten sonra pişman olan ve eline, yüzüne bir bebek eli değdiğinde “keşke ben de bir anne olsaydım” diye iç geçiren nice şarkıcı, modacı, manken vs. meşhur bayanlar var. Neler için nelerin feda edildiği anlaşılıyor bir gün, ama iş işten geçmiş oluyor.
Rusya Devlet Başkanı, dünya zalimlerinin en zalimlerinden biri Putin; “Benim islama düşmanlığım, tavrım bellidir, lakin Rus kadınlarının tekrar doğum yapmaları, anne olmaları için Müslüman olmalarını bile isteyebilirdim” diyor.
Ev hanımları evde günlük 80 parça iş yapıyorlar. Adı konmamış bir üretimi gerçekleştiriyorlar aslında. Herkes kadar çalışıyorlar, belki daha fazla. Fabrikaya ve okula gidenlerin çalışabilmeleri onları buna hazırlayan kadınların emeğiyle oluyor. Peki bunun ücreti ödeniyor mu? Hayır. Önce ev hanımlığının statüsü ve hak ettiği saygı arttırılmalı. Bunun için önce ev hanımlarına ücret bağlanmalı öncelikle. Zira ev hanımları, 4 Bin Lira maaş alıp akşama kadar masa başında oturan mühendisler kadar da mı iş yapmıyor?
Çalışan kadınlarımızın ne zor şartlarda çalıştıkları ise herkesin malumudur. Ev işlerine ilaveten türlü zorluklar ve streslerle dolu iş hayatındaki kadınların çocuklarını düşünelim bir de.
Analı babalı yetimler diye tanımlanan ve bakıcı dadılar elinde büyütülen bir neslin şefkat eksikliği, merhamet eksikliği ve ana hasreti nasıl ve neyle doldurulacak?
Bu hususta son soru:
Bu çocuklar cenneti hangi ayakların altında arayacak?
Selam ve dualarımla.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.