- 1580 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
BİR KAMİL OĞUZ MANGIRCIKOĞLU HİKAYESİ - AY AKŞAMDAN IŞIKTIR / YAYLALAR YAYLALAR -2-
Nurten Hanım büyük bir hızla ve tabii ki hazla hazırlamıştı Kamil Oğuz’un valizlerini. Çünkü onun sağı solu pek belli olmaz, her an bir arıza çıkarıp ‘’Ben vazgeçtim ‘’ Diyebilirdi.
Efendim, burada ‘’ Valizlerini’’ Kelimesini kasten kullanıyoruz. Çünkü o valizlerin biri giyecek eşyası ile dolu iken, diğeri silme komple yiyecek doluydu. Mesela beş kangal sucuk. İki adet haşlanmış işkembe, İki adet ızgaralık hazır kokoreç, bir kilo leblebi, bir tencere mumbar dolması, iki kese süzme yoğurt, iki adet iri torik, dört düzine yumurta ve daha neler neler bulunmaktaydı.
Nurten Hanım süt sıkıntısı çekmesin diye bahçede besledikleri Malta keçisini de valize tıkıştırmak için çok uğraştıysa da maalesef onu yerleştiremedi. Ev işi poaça, börek, kek ve benzeri hamur işlerini de bir büyük naylon torbaya doldurdu.
Bu arada Yüzbaşı Eyüp Yaşar’dan uzun süre ses çıkmayınca Garnizon komutanı aradı onu.
-Yahu Yaşar. Hayırdır? Ses seda çıkmadı senden. İnşallah bir sıkıntı yoktur.
Yüzbaşı Eyüp Yaşar içinden ‘’ Eyvaaah. Nasıl unuttum yahu’’ Dedikten sonra Albay’a cevap verdi.
-Çok özür dilerim komutanım. O kadar sevinçliyim ki sevinçten bu mutluluğu sizinle paylaşmayı bile unuttum.
-Deme lan. Hallettin demek ki meseleyi.
-Evet komutanım. Tereyağdan kıl çeker gibi oldu. Şu anda eşyalarını topluyor.
-Alaaaahhhh. Dile benden ne dilersen Eyüp Yaşar.
-En büyük dileğim yerine gelmiş. Daha ne dileyebilirim ki komutanım.
-Valla sen de haklısın. Ben bu mutlu haberi Valiliğe bildireyim de şehirde üç gün bayram ilan etsinler bari.
Beş dakika sonra Tüm Türk özel ve resmi televizyon kanallarında günün flaş haberi aynen şöyle geçti: ‘’Flaş Flaş Flaşş. Şokkk Şokkk Şokkk. ‘’ Kamil Oğuz Mangırcıkoğlu Askere gidiyor. Ayrıntılar azz sonra’’
Bir beş dakika daha sonra Eskişehir Valisinin Yüzbaşı Eyüp Yaşar’a hitaben yazdığı mesaj geçti tüm televizyon kanallarında.
Eskişehir Valiliğinden Yüzbaşı Eyüp Yaşar’a…
‘’Değerli komutan ! Siz orada sadece Kamil Oğuz’u askere gitmeye ikna etmek gibi bir zafer kazanmadınız. Aynı zamanda Eskişehirli hemşerilerimizin makus talihini de yendiniz. Eskişehir ili size minnettardır.’’
Aynı anda Diyarbakır 2. Taktik Ana Jet Üssünde Astsubay Kıdemli Başçavuş Deli Bedri de televizyonda bu haberi görmüş ve merakla sormuştu ‘’ Kim lan bu Kamil Oğuz Mangırcıkoğlu?’’
Eskişehirli uzman erbaş Tatar Recep saygıyla ayağa kalktı.
-Komutanım ! Ne siz sorun ne ben söyleyim. Tam bir felakettir o.
-Nasıl yani? Nasıl bir felaket?
-Komutanım ! Şöyle izah edeyim: Hani bir türkü var ya ‘’Çekirgeyi salıverdim yazıya/ Ot koymadı koyun ile kuzuya’’
-Eeee?
-İşte o türküdeki çekirge gibi bir şey yani.
-Allah Allah. Merak ettim bu adamı şimdi. Askere gönderiyorlarmış. Buraya gelse de tanışsak şu arıza ile.
-Aman komutanım. Amanı bilir misin sen?
-O derece sorun mu bu adam?
-Komutanım! Onun sorunluk derecesini ne Fahrenayt, ne Reomür, Ne de Celsius ölçemez. Öyle bir derece yok çünkü.
Onlar aralarında böyle konuşurlarkan televizyonlarda ‘’ Flaş Gelişme… Az Sonra’’ Diye alt yazılar geçmeye başladı.
Az sonra da tüm kanallar o flaş gelişmeyi açıkladı:
‘’Değerli izleyiciler ! Şimdi aldığımız bir habere göre Kamil Oğuz Mangırcıkoğlu er olarak Diyarbakır 2. Taktik Ana Jet Üssüne gönderiliyor. Eskişehir ve diğer illerdeki kırmızı alarm kaldırılmıştır. Allah Diyarbakır’ın yardımcısı olsun.’’
Deli Bedri ‘’ Gelsin, gelsin’’ Derken Tatar Recep ‘’ Aha da şimdi ayvayı yedik ‘’ Diye hayıflandı ve kızgınlıkla bağırdı
-Ulan burası acemi birliği mi? Buraya niçin gönderiyorlar ki? Of Allah’ım ya. Nerede bir deli varsa buraya gönderiyorlar zaten.
Bedri Komutanın kendisine ters ters baktığını görünce hemen toparladı kendisini.
-Pardon komutanım. Sizi kast etmemiştim.
Efendim lafı fazla uzatmadan ve de Kamil Oğuz Mangırcıkoğlu’nun Eskişehir-Diyarbakır yolculuğu esnasında ne gibi arızalar çıkartmış olduğuna hiç dokunmadan direkt askere alalım isterseniz.
Kamil 2. Taktik Ana Jet Üssünün nizamiye kapısına geldiğinde içinde bir burukluk hissetti. İlk defa Nurten’den ve çocuklarından ayrılmıştı. Tabii ki kolay değildi. Neticede o da bir insandı. O hüzünle omuzundaki gitarını eline aldı ve Bir taraftan sabah kahvaltısı olarak bir ekmeğin arasına sıkıştırdığı bir kangal sucuğu yerken diğer taraftan Nurten’e ithafen bir şarkı okumaya başladı.
Kara gözlüm efkarlanma gül gayrı.
Üveyikler öter ötmez ordayım.
Diyorsun ki acele et gel gayrı.
Sucuk ekmek biter bitmez ordayım.
Kamil Oğuz Diyarbakır’da böyle hüzünlü bir şarkı çalıp söylerken Eskişehir’de Nurten Hanım hjiç de öyle ‘’ Acele et gel gayri’’ Demiyordu. Tam tersine pikaba gayet oynak bir taş plak koymuş ve arkadaşları ile güzel bir türkü eşliğinde göbek atıyordu: ‘’ Ayşe, Fatma , Hayriye / Haydi çiftetelliye’’
Nizamiye kapısında nöbet tutan erler bu garip vatandaşı görünce seslendiler.
-Heeeyyy. Birader. Burada bekleme yapma.Dilenciysen Ulu Cami önüne git. Değilsen İkile hemen. Görmüyor musun nizamiye kapısı burası.
Kamil, iki valizi ve iki dolu naylon poşeti ellerine alarak askerlere doğru ilerlemeye başlayınca nöbetçi erler hemen silahları doğrulttular.
-Dur yaklaşma yoksa vururuz.
Kamil seslendi.
-Nurteeenn Koooşşş.
Askerler ‘’ Ulan bir de Nurten varmış. O nerede ki acaba?’’ Diyerek bir anlık tereddütten sonra uyarı atışı yaptılar. Her ne kadar gelen bir teröriste benzemese de hırlı birine de benzemiyordu. Daha doğrusu onun neye benzediğini ifade edecek herhangi bir sıfat henüz Türk Dil Kurumu sözlüğüne girmemişti. Üstelik diğer arkadaşı Nurten kim bilir nereden çıkacaktı. Ne olur ne olmazdı.
Nizamiye kapısındaki bu gürültü patırdı üzerine olay yerine en yakın olan Bedri Komutan aceleyle bölgeye intikal etti. Nizamiyedeki nöbetçiler silahlarını Kamil’e doğrultmuşlar, Kamil ise aldırış etmeden adım adım yaklaşmaya devam ediyordu.
Bedri Komutan hiddetle bağırdı erlere.
-Oğlum ne diye uyarı atışı yapıyorsunuz?
Erler kamil’i gösterdiler.
-Komutanım baksanıza şu gelene.
Bedri Komutan dikkatice bakınca gelenin Kamil olduğunu anladı. Dün tv de görmüştü resmini.
-Yahu o Kamil. Yeni askerimiz. İnsan asker arkadaşına ateş eder mi?
-Komutanım bir de Nurten varmış. ‘’Nurteeeen Koşşş’’Diye bağırdı bu.
-Bakın o kısmı ben de anlamadım ama indirin silahlarınızı. İçeri girince sorarız Nurten kimmiş.
Derken efendim Kamil Oğuz, nizamiye kapısından içeri girdi. Bedri komutan ‘’ Gel benimle ‘’ Diyerek onu bir binaya götürdü ve ‘’ Valizlerini aç ‘’ Dedi. Kamil birinci valizi açtı. İçinde iç çamaşırı, kazak, gömlek vesaire vardı ve tabii ki bunlar normaldi ama öteki valiz açılıçınca gözleri yuvalarından fırladı. Hani bazı erlerin köyden pestil, ceviz, elma, armut getirmelerine alışmıştı ama haşlanmış işkembe ve çiğ kokoreçi ilk defa görüyordu. O değil de kavanoz kavanoz reçelleri kırmadan, dökmeden buralara kadar nasıl taşımıştı? Hiddetle bağırdı:
-Bunlar ne lan?
Kamil saf saf cevap verdi.
-Ne olabilir ki. Gördüğün gibi bir kaç günlük yiyeceğim.
Bedri komutan daha da kızdı.
-Bunların hepsi çöpe gidiyor.
Kamil şaşırdı. O şaşkınlıkla ne cevap vereceğini bilemedi ve ‘’ Nurteeen Kooooşş’’ Diye bağırdı. Daha Bedri Komutan ‘’ Nurten de kim?’’ Diyemeden bir er pat diye burnunun dibinde bitti Bedri Komutanın.
-Emredin komutanım.
Bedri Komutan daha da köpürdü.
-Sen de nereden çıktın yahu. Seni çağıran mı oldu?
Asker şaşkın şaşkın cevap verdi.
-Komutanım ! ‘’Nurettin Koş’’ demediniz mi?
Deli Bedri’nin gerilen kasları bir anda gevşedi.
-Yok . ‘’Ben Nurettin koş’’ Demedim. Bu angut ‘’ Nurten Koş’’ Diye bağırdı. Ama yine de iyi oldu geldiğin. Şimdi al şu valizi. Ne yapacağını söylememe gerek yok sanırım.
Askerin bir an tereddüt ettiğini görünce bağırdı:
-Nurettin Koşşş.
Kamil resmen abandone olmuştu. Giden valizi o anda umurunda bile değildi. Çünkü kendisini çok fena aldatılmış hissediyordu. Yüzbaşı Eyüp Yaşar ‘’ Orada Ne Nurtenler var ne Nurtenler’’ Derken şu valizle giden er gibileri mi kastetmişti yani?
Şaşkın şakın Bedri komutana sordu?
-Aga şimdi ben anlamadım. ‘’Diyarbakır’da bir sürü Nurten var.’’ Denmişti bana. Nurten diye karşıma çıkara çıkara şu giden eri mi çıkardınız yani?
Bedri komutan da şaşkınlık içindeydi. Hem şaşkın hem öfkeliydi.
-Bana bak Kamil Oğuz Efendi.Bana adıyla sanıyla Deli Bedri derler. Burada öyle aga, abi, baba, hacı gibi kelimeler kesinlikle yasak bu biiir. İkincisi o giden askerin adı Nurten değil Nurettin dir. Bundan sonra bana ‘’ Komutanım’’ Diyeceksin bu da üüüüç. Ve son olarak: Nurten kim? Neden olur olmaz her yerde ve durumda ‘’ Nurten Koşşş’’ Diyorsun?
Bir kaç madde birden sıralanınca haliyle Kamil’in devreler yandı. Sadece son soru aklında kalabilmişti.
-Nurten, benim sebeb-i hayatımdır. O koştukça ben yaşarım.
-Hımmm. Anladım. Nurten koşucu, sen de onun antrenörüsün?
-Hayır öyle değil. O benim eşimdir. Koşucu filan da değildir.
-Öyleyse sen bayağı bayağı manyaksın. Oğlum ne diye koşturup duruyorsun kadıncağızı?
-Zevk meselesi.
-Yani tamam. Renkler ve zevkler tartışılmaz ama böyle manyakça bir zevk de olmaz ki. Neyse haydi şimdi üstündekileri soyun.
Kamil, şok üstüne şok yaşıyordu.
-Dur bir dakika dur. Bana ‘’ Temiz iş ‘’ Demişlerdi. Hiç kimse striptiz yapacağımı söylememişti.
Bedri Komutan öyle pek de gülen bir adam değildi ama bu cevaba bastı kahkahayı.
-Merak etme. Burada hiç kimse senin kıl yumağı vücuduna hasta değil. Üzerini soyun da sana…
Gülmekten gözlerinden yaşlar gelerek devam etti.
-Üstündekileri çıkar da sana iş elbiselerini verelim. Haaa haaa haaaa.
Kamil buraya geldiği andan itibaren yaşadığı şokların etkisiyle hipnotize edilmiş bir psikoloji deneği gibi davranıyordu. Üstündekileri birer birer çıkarmaya başladı. Hatta Bedri Komutan ‘’ Ulan oğlum hoooop ‘’ Diye bağırmasa donunu da çıkaracaktı neredeyse.
Uzun arayışlardan sonra nihayet güç bela Kamil’in üzerine uyabilecek bir asker kıyafeti bulundu ve giydirildi. Daha sonra Bedri komutan ‘’Eveeeet. Şimdi de aşı olacaksın’’ Deyince Kamil heyecanla atıldı.
-Ben aşı oldum. Hem de üç tane.
Bu sefer şaşırma sırası Bedri Komutandaydı.
-Nasıl yani? Üç aşı birden mi? Ne aşılarıymış onlar?
Kamil gayet ciddi bir şekilde cevap verdi.
-Yarma aşı, kakma aşı, bir de kabuk aşı. Her üçünü de yaptılar bana.
Bedri Komutan gülme krizlerine girdi. Daha sonra kendi kendine söylendi: ‘’Ulan bir de bunun için arıza diyorlardı. Adam resmen komedi. Sayesinde bayağı neşeli günler geçireceğiz anlaşılan.’’
Ama çok yanılıyordu. Hem de çoookkk.
---------------------------------------------------------------------------------------
Tabii ki devam edecek. Hiç bu kadarla bırakır mıyım?
RESİMLER:
Kamil’in askerliğinin ilk günleri nasıldı diye merak edenlere. İşte aynen resimlerdeki gibiydi.
YORUMLAR
Hoş bir askerlik hikayesi olacağa benziyor! Mecburi hizmet gibi bekleyeceğiz Ağabey.
Selam ve dualarımla.
sami biberoğulları
Bence de hoş bir askerlik hikayesi olacak çünkü böyle bir askerlik hikayesi yoktur sanırım tüm dünyada.
Selam ve sevgilerimle.
bende eskişehire gelecek diye çok korkmuştum...deli bedri belki akıllanır veya toptan fıttırır diyorum.... olmazsa hemen istifa ederim....şiire bayıldım sucuk ekmek biter bitmez ordayım... teşekkürler güzel insan gülmeyi unutmuştuk en derin sevgilerimle
sami biberoğulları
Şu an için tam net olmasa da aklımda çılgın projeler var. Kamil Eskişehirden yola çıktı zaten. O bakımdan askerliği bitene kadar bir daha Eskişehir yüzü görmeyecek ama Kayseri, Malatya ya Merzifonda Astsubay Kıdemli Başçavuş Yedi Bela Tacettin Komutanın eline düşme ihtimali kuvvetle muhtemel))))))))))))
Selam ve sevgilerimle.
tacettin yıldırım
Devamını okumadan buraya kadar, her şey normal gidiyor. Selamlar saygılar Hocam. Devamını okuyacağız umarım.
sami biberoğulları
Bu yazılar sitemizde Kemnur nicki ile yazılar ve şiirler yazan değerli arkadaşım Kemal Paracıkoğlu ile aramızda nesir dalında bir atışmadır aslında. Ben araya zaman zaman başka arkadaşların da katarım. Sağ olsunlar var olsunlar engin hoşgörü gösterirler bana.
Yazının devamı için Kemal arkadaşımın cevabi bir yazı yazması gerekiyor. Ondan cevap gelince elbette ben de devam edeceğim.
Kısacası aslında bu yazılar iki ihtiyarın birbirlerine takılmasından, bundan zevk almasından ibaret yazılardır.
Selam ve sevgilerimle.