- 350 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kurgulanmış Yüzyıllar
Her yüzyılın başı, dünyanın şekillenme anıdır. Geçen yüzyıl için bu saptamanın özeti şudur: Yahudi, devlet kurma peşinde koştu.
İngiliz, petrol peşinde koştu. Ermeni, büyük Ermenistan peşinde koştu. Yunan, çok uzak görünmesine rağmen kendine ülkü edinip, megalo idea peşinde koştu; bunun içinde İzmir ve çevresi, ileriki aşama için ise İstanbul için hayaller kurdu. Rus, meşhur sıcak denize inme politikası güttü. Alman ise Fransıza, Fransız ise Alman’a üstünlük kurma hevesindeydi. İtalyan’ı da kurnaz İngiliz kandırıp, Akdeniz hakimi olma hayallerini suya düşürdü. Sahte özgürlük galibi soykırımcı Amerika’nın gelişmesi için ise bu çekişmelerden iyi fırsat yoktu.
Bu saydığımız milletlerin her birinin kendine edindiği bir ülkü vardı. Osmanlı’nın ise, yükseliş devrinden sonraki dönemde yaşadığı ülkü boşluğu duraklamasına ve sonrasındaki felaketlere yol açtı.
Bu tarihi hatayı, Osmanlı’nın son yıllarına yakın gelen müthiş deha II. Abdülhamid onarmaya çalıştıysa da, iş işten geçmişti. Böyle bir fırsatı kaçırmak ise İngiliz’in genlerine aykırı bir hal olurdu elbette!.. Türlü oyunlar oynayarak ümmetçilik politikasının o yıllarda ne kadar içi boş bir mefhum olduğunu, varlık sebebi olan istihbarat teşkilatıyla iki-üç sözü geçen Arap’ı kandırdı ve kitleleri de bu şekilde ümmetçi Osmanlı’nın aleyhine çevirdi.
İttihat ve Terakki’nin, hain Şerif Hüseyin’i Hicaz’a göndermesi de bu işleri kolaylaştırmıştı. Sonrasında hainin Medine isyanı ve yaşananlar... Medine’yi savunan şanlı Fahreddin Paşa’nın, ordusunu nasıl ayakta tutmaya çalıştığı da herkesin malumudur.
Tabii o dönemde de barış masalları anlatılıyordu. Hem de o yıllarda cihanın göreceği en büyük savaşa yakın tarihlerde anlatılıyordu bu masallar. Savaşın kurgucuları olan sömürgeci devletlerin Afrika’da nasıl barış yalanları savurduğu da bilinen bir şeydir.
O kanlı savaş da 20. yüzyılın ilk çeyreğinde başlamıştı. Bugüne çok da uzak olmayan bir başlangıç. İbret alınması gerekilen bir başlangıç. Bugünlerde de kurgulanmış senaryoların nasıl yüzyılın başında aksiyona çevrildiğini görüyoruz. Uydurma Suriye meselesi... Rahmetli Erbakan’nın, " Bir gün Suriye karışırsa, bilinki hedef Türkiye’dir!" lafını bugünlerde daha iyi anlıyoruz.
20. yüzyılın başında başlayan ve ortalarına doğru seyreden savaşların şekillendirdiği topraklar ise hep birilerinin istediği gibi olmuştur. Bu durum ilk dünya savaşında da böyleydi, ikinci dünya savaşında da böyle oldu. Hitler’in Yahudi karşıtlığı ve Yahudilerin Filistin topraklarına yerleşmek zorunda kalması, bazılarının isteklerine önemli örneklerdendir.
II. Abdülhamid bu kurguyu önceden görmüş ve Theodor Herlz’in para karşılığı toprak talebine, Osmanlı şanına yakışır bir cevap vermişti: "Kanla alınan topraklar parayla satılmaz; yine kanla verilir. Bu toprakları da ancak bedelini ödeyerek alırsınız!" gibi harika bir yanıtla o adi teklifi reddetmişti.
Yahudi, birkaç bin yıllık devletsiz kalmasının cezasını, hamurunda olan zora gelememe ve çıkarcı yapısı yüzünden almıştı. Diğer milletlerce de adı dokuza çıkmıştı bir defa, ne o zamanlar değişti onlara karşı algı, ne şimdi. Çokça eziyet gördüler.
Yine ırklarına has ticaret zekalarının sayesinde para yoluyla yok olmamayı başardılar. Artık kılıcın değilde paranın asıl güç olduğu dönemler ise onların dönemi olacaktı; öyle de oldu. Fakat vatanları yoktu.
Onlarda yüzyılın başındaki kurguya kurucu olarak dahil oldular ve bugün istediklerini almış bir millet olarak rahatça yaşamaktalar. İstekleri de bitmiş değil; bir Yahudi özelliği daha...
Her ırkın kendine ait bir özelliği var demiştik. Türklerde olan özellik ise, tarih boyunca neredeyse çarpışmadığı millet kalmadığı halde, hala yok olmamasını sağlamıştır. Onlardan en önemli ikisi şunlardır: Teşkilatçılık, savaşçılık.
Savaşçı yapısıyla topraksız, teşkilatçı yapısıyla da devletsiz kalmamıştır Türk hiçbir zaman. Kurguyu başkaları kurmuştur fakat son sözü Türk söylemiştir hep. Geçmişte böyle oldu, gelecekte de olacak. Türk çocuğu "anasız kalacak belki ama, vatansız kalmayacak"
Bu kurguları geçen yüzyıl, mayasında iman ve kudretin bulunduğu Anadolu bozdu. Yine o kurguları Anadolu bozacak; öyle ya da böyle son hal bu olacak. Çünkü karşımızdakiler yenilmekle yükümlü kılındı "tuzakların en tehlikelisini kuran" tarafından.
Hem de bu dediğim, geçen yüzyılda ülküleri bulunan milletlerin daha tehlikeli hale gelmiş ülkülerine ve kurgularına rağmen böyle olacak.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.