21
Yorum
6
Beğeni
0,0
Puan
2583
Okunma
Merhaba Oğlum!
Bu gün yeni bir 3 Mart…
Cemreler yine düşmeye başladı salkım saçak mevsimlere, zaman bahara doğru yürümeye başladı ağır aksak.
Kaçkarların doruklarında otağ kuran Mart dumanı, çoktan süzülmeye başlamıştır şimdi yeşile selam duran Karadeniz’in, tütün kokan, yosun kokan, iyot kokan, sevda kokan, özlem kokan sahillerine doğru. Martı çığlıkları yol gösterir olmuştur memleketimin yorgun taka kaptanlarına…
Yine Mart geldi oğlum sözün kısası…Yine bahara yürüdü zaman…
12 yıl önce, bir ikindi serininde, ciğerime doldururken heyecan solukları ile ılık havayı, yüreğime ateş olup, kor olup, boran olup sen düşmüştün yavrum…
Hayatıma, loş ve tenha bir hastanenin bodrum katındaki doğumhanenin, çift kanatlı, mavi boyalı, sevimsiz kapısına başımı dayamış, telaş, merak ve heyecan içinde beklerken girmiştin.
Kan kaybından ölüm sınırına dayanan anneni kurtarma telaşı ile, dünyadan aldığın ilk soluklarda yanında olamadım, mutlu bir tebessüm eşliğinde seyredemedim ilk ağlayışlarını. Doğumundan ancak bir saat kadar sonra düşebilmiştin aklıma; yüzünü görebilmiş, sesini duyabilmiş, varlığını hissedebilmiştim. Bu nedenle hep bir burukluk, hep bir mahcupluk duydum o günden bu yana sana karşı. Anneciğini kurtarmak daha elzemdi ama yavrum. Seni nasıl öksüz bırakabilirdik, nasıl ana sevgisinden mahrum edebilirdik?
Bu gün 3 Mart…
Doğduğun gün…
Hayatımıza, hoş ve asla tükenmeyecek bir tebessümü taşıdığın gün…
Renklerimizi değiştirdiğin, heyecanlarımızı dinçleştirdiğin, düşüncelerimizi berraklaştırdığın, gönlümüze mutluluğun resmini çizdiğin gün...
Sen bilemezsin, 2001 yılının, ekonomik yönden hayatımızı kararttığı günlerde, sizleri bakıp besleyebilmek için uzak diyarlara, sevimsiz coğrafyalara, yaban illere gitmek, senden ayrılmak zorunda kalmıştım yavrum. Bu nedenle de, ilk doğum gününde yanında olamamış, o güzel mutluluk anını seninle paylaşamamıştım. En sevimsiz 3 Mart’ı yaşamıştım o sene bu nedenle. İşte, bir de bu hatıra, oğlumun ilk doğum gününü görememenin sevimsiz realitesi, gönlümün bir köşesinde hep canlı kalmıştır.
Bu gün 3 Mart…
On ikinci doğum günün…
ON bir yıl sonra baban, yine sizleri bakmak, besleyebilmek için uzak diyarlarda, uzak iklimlerde, uzak mevsimlerde…
Bu kez yaşın büyük, bu kez durumu kavrayabiliyorsun…
Bilemiyorum oğlum, baban kadar sen de hüzünlü müsün, sen de üzgün, sen de mahzun musun bu gün? Senin de başın öne eğik mi, senin de yüreğinde yangınlar alevlenmiş mi, senin de gözlerine çöreklenmiş mi Mart dumanının nemi?
Bu gün 3 mart Pazar…
Hava açık, göğün maviliğinde sere serpe gezinen küçük bulutlar yorgun. Kopup geliyor kuzeyden bir deli rüzgar, iliğine işliyor insanın, tüm hücrelerde hissettiriyor soğuğu.
Ufuklarında geziniyor yorgun ve uykusuz bakışlarım Hazar’ın… Hiç Karadeniz’ime benzemiyor rüzgarla dansı köpüklerin. Sevimsiz bunlar, hırçın, delidolu…
Martılar da alıp başını bir yerlere saklanmışlar, rüzgara karşı cesurca uçuşamıyorlar memleketimin Karayeli misali…
Sevimsiz hava… Nemli gözlerimi acıtıyor rüzgar, üşüyorum…
Sağımdan solumdan insanlar gelip geçiyor, eski ve yorgun araçlar homurdanıyor bozuk yollarda…
Derin derin soluklanıyorum, kapıyorum gözlerimi hasrete ve usuldan bir memleket türküsü geziniyor dudaklarımda evlat sevgisini anlatan…
İşte böyle oğlum…
Baban buralarda, bu uzak diyarlarda, özleminle yorgun işte…
Üstelik, bir de 3 Mart dayanınca kapıya mart dumanı misali, yüreğimiz eridi gitti be oğlum…
Gözlerim kızardı, gözlerim acıyor…Bilgisayardan mıdır, yoksa senin özleminden midir bilemiyorum?
Elini tutamıyor, kestirmeğe kıyamadığın saçlarını okşayamıyor, sana üç beş kelime güzel söz söyleyemiyor, belki hoş bir de hediye alamıyorum…
Bu yazımı, on ikincidoğum günü hediyesi olarak kabul edersen, babacığını inan çok mutlu edeceksin canım oğlum…
İyi ki doğdun, iyi ki hayatımızı sevimli kıldın oğlum…
Doğum günün kutlu olsun.
Baban
03.03.2013
Sumqayıt
Azarbeycan