Mutluluğun yolu (son)
Ertesi gün işyerine vardığımda Naci’yi erkenden gelmiş, masasının başında çalışır vaziyette buldum. Kendi odama gitmeden önce ona uğradım. Selam verdikten sonra “Ee, nasıl buldun?” dedim. Biraz şaşırdı ama sonra hemen toparlandı “Çok beğendim” dedi.
“Neyi?” diye sordum.
“Hikâyeyi...” dedi.
“Onu demiyorum, misafirimizi kast ettim.”
Heyecanlanmıştı. Ne diyeceğini bilemedi. Daha fazla sıkboğaz etmemek için ben devam ettim.
“Bak Naci! Evlilik yaşın geldi, hatta geçiyor. O yüzden artık düşünme safhasını geçip bir şeyler yapmaya başlasan iyi olur. Biz senin için uygun olacağını düşündük ve görmeni istedik.”
“Ne yani? Akşam beni bu yüzden mi eve çağırdın?”
“Biraz öyle oldu?”
“Akşamki ziyafetin sebebi şimdi belli oldu...”
“Evet. Senin için ziyafetler bile hazırlıyoruz. Daha ne yapalım?” dedim gülümseyerek. Naci biraz durgunlaştı, sonra içini dökmeye başladı.
“Aslında ben de bir süredir artık bu konuda ciddi bir adım atsam diye düşünüyorum. Ama akşam böyle bir sürpriz olacağını hiç tahmin etmediğim misafirinize bakamadım bile.”
“O zaman bu akşam yeniden gelirsin ve sizi tanıştırırız.”
“Olmaz abi. Önce annemlerle bir görüşmem lazım. Ondan sonra görüşsek.”
“Sen merak etme. Annenlerin de haberi var.”
“Nasıl yani?” dedi Naci hayretle.
“Bir süredir bu konuyu aramızda konuşuyorduk zaten. Annenle bu konu hakkında defalarca görüştük ve bu şekilde bir görüşme ayarlamayı uygun bulduk.”
“Kızın da mı haberi vardı yani?”
“Tabii ki! Ve artık senin de var.”
Naci bir süre düşünür gibi yaptı. Sonra da “Adı ne abi?” diye sordu.
“Sevgi” dedim yüzüne bakarken. Büyük bir hayret yüzüne yayıldı. Gözleri kocaman açıldı.
“Sevgi mi... Yani akşamki anlattığın Sevgi mi?”
“Evet.”
“Yani o anlattıkların hikâye değil miydi?”
“Evet, hikâyeydi. Ama sana söylediğim gibi yaşanmış bir hikâyeydi.”
“Bir dakika, bir şeyi merak ettim. Cemile Teyze kimdi?”
“Senin anneannen... Evet, Sevgi’yi İstanbul’a gönderme fikri onunmuş. Çünkü Sevgilerin burada tanıdıkları yok. Bu bir anlamda iyi de olmuş.”
Naci’nin zihninde taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Ben de artık yerime geçmek için ayağa kalkarken “Sen biraz düşün. Hatta istersen bugün izin al, çık. Biraz gezer, dolaşır iyice düşünürsün” dedim ve odama geçtim.
Naci o gün heyecandan çalışamadı. İzin aldı ve eve gitti. O günün akşamında beni aradı ve kararını bildirdi. Naci görüşmeyi kabul etmişti.
Altı ay sonra, eşimle birlikte Nacilerin binasının önündeydik. Aşağıdan zile bastım. Naci cevap verince aşağı inip yardım etmesini istedim. Eşim yukarı çıkarken Naci yanıma geldi.
Arabanın arka koltuğuna uzattığımız büyük kutuyu gösterirken “Bir el at da çıkaralım bunu” dedim.
“Bu ne abi?” diye sordu.
“Yukarı çıkaralım da orada açınca görürsün” dedim ve kutuyu beraberce yüklenip yukarı çıkardık.
“Başta ağır değildi ama merdivenlerde sanki iyice ağırlaştı” dedi Naci eve girdiğimizde.
“Bu ne abi?” diye sorusunu yeniledi Naci?
“Aç, bak” dedim.
Naci kutuyu açtığında gördüğü manzara onu çok duygulandırmıştı.
“Abi bunu kabul edemem!” dedi.
“Ettin bile!” dedim gülümseyerek.
“Abi bu babandan kalan bir yadigâr. Bunu kabul etmem mümkün değil.”
“Asıl şimdi yerini bulmuş oldu. Bir dostluk nişanesi olarak hediye edilmişti. Şimdi aynı görevi ifa ediyor.”
Naci’yle birbirimize sıkı sıkı sarıldık. Sonra Sevgi’nin sesiyle kendimize geldik. “Hadi! Artık içeri geçelim. Böyle hep kapının önünde mi dikileceğiz!”
Hep birlikte salona geçtik. Sevgi’nin hazırladığı birbirinden güzel yemeklerin tadına bakarken, belki ondan daha tatlı bir sohbete daldık. Geçen altı aylık süreçte yaşadıklarımızı, Naci’yle Sevgi’nin düğün heyecanlarını, düğünde yaşadıklarını, balayında başlarına gelen ilginç maceraları konuşurken hepimiz çok mutlu olmuştuk.
İç içe geçmiş onca ziyafetin ardından Sevgi elinde kahvelerle içeri girerken ben de Naci’den bir şarkı söylemesini istedim. Sesi güzel olan herkesin yaptığı gibi Naci de biraz nazlandı ama sonunda şarkıyı söylemeye başladı. Ama şarkının sadece son iki kıtasını okudu.
Sevgi’yle gündüz olur geceler.
Sevgi’yle şiir olur heceler.
Mutluluğun yolu Sevgi’den geçer.
Hayat sevilince sevince güzel...
Dostluğun temeli ilk harcı Sevgi.
Her derdin çaresi ilacı Sevgi.
Gönüller sultanı, baştacı Sevgi.
Hayat sevilince sevince güzel...
Şarkıyı dinlerken hepimiz duygulanmıştık ama Sevgi’nin hanımlara has hassas kalbi daha fazla dayanamamış, duygularını gözyaşlarına emanet edip gözlerinden dışarı akıtmıştı. Kimbilir bu yaşlarda neler gizliydi? İçinde doyamadığı annesinin sinesinin kokusu ya da henüz aklı ermeye başlamadan kaybettiği babasından dinlemeyi çok arzuladığı tatlı bir sözün hasreti? Belki de Naci’ye olan sevgisinin bir göstergesiydi sadece.
Duygusal havadan kurtulmak kolay olmadı ama artık müsaade istediğimizde vakit gece yarısına varmak üzereydi.
Naci’yle Sevgi bizi uğurlarken “Her şey için çok teşekkür ederim abi” dedi Sevgi. Ben bir şey demeye kalmadan konuşmasını sürdürdü:
“İnsan çok üzüldüğü ve çok mutlu olduğu anları asla unutmazmış abi. Ben de sizleri unutmayacağım. Dualarımda hep sizleri anacağım.”
“Sizin mutlu olduğunuzu görmek bizi de mutlu edecektir” diye karşılık verdim. Sonra Naci’ye dönüp şunları söyledim:
“Az daha unutacaktım. Başta doğru tahmin etmiştin Naci. Yaşar benim babamdı... Çok şükür şu an durumu iyi. Eski sağlığına kavuştu. Ama daha da önemlisi, bizimle yaşamayı kabul etti. Artık yalnız yaşamayacak.”
Yeni çiftlerle vedalaşıp ayrıldık. Eşimle beraber arabaya binerken Sevgi’nin sözleri hâlâ zihnimde dolanıp duruyordu.
SON
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.