- 1269 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YİRMİ SEKİZ ŞUBAT-TÜRKÜN ASİL EVLADI !! POSTMODERN DARBE GÜNLERİNİ SAKIN UNUTMA!!......
Bugün 28 Şubat Asker darbesinin yıldönümü.
Yaşanan bu olay maddi ve manevi olmak üzere birçok kaybı beraberinde getirip tarihe adını yazdırdı. Peki 28 Şubat döneminde neler oldu? bu dönemin zararları nelerdir?
O noktaya nasıl gelindi?
İşte yakın tarihimizin bu derin olayı hakkında tüm detaylar...
28 Şubat ülke tarihinin unutulmaz olaylarından bir tanesi olmuş ve tarihimize 28 Şubat Askerlerin darbesi olarak geçmiştir.
Bugün 19 ’uncu yıl dönümü olan o dönemin tarihe geçmesinin birçok nedenleri vardır.
Herkesin duyduğu, bildiği, konuştuğu bu karanlık dönemin detayları her zaman merak konusu olmuştur.
O dönemin ayrıntıları her zaman dikkat çekmiştir.
Peki 28 Şubat 1997’de yapılan MGK toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan bu süreç nedir?
Bu darbe kimlere yapıldı?
Dönemin kararları nelerdir?
Darbe döneminin mağdurları kimler? İşte 28 şubat hakkında merak edilen tüm detaylar ..
28 Şubat süreci, 28 Şubat 1997’de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan ve irticaya karşı olduğu iddia edilen, ordu ve bürokrasi merkezli süreç.
Türkiye siyasi tarihine geçen kararlar ve kimilerince bir dönüm noktası olan bu kararların uygulanması sırasında Türkiye’de siyasi, idari, hukuki ve toplumsal alanlarda yaşanan değişimlere neden olan bir süreçtir.
Yaşananlar, çeşitli kaynaklar tarafından post-modern darbe olarak adlandırılmıştır.
Refah Partisi 1995 Genel Seçimlerinde birinci parti olmuştur.
1996 yılında, seçimlerin ardından kurulan DYP-ANAP koalisyon hükümeti, Refah Partisi’nin güven oylaması hakkında hukuksal inceleme yapılması için Anayasa Mahkemesi’ne yaptığı başvuru haklı görülerek güven oylaması geçersiz sayıldığından dağılmıştır.
Bunun üzerine TBMM’de birinci parti durumunda olan Refah Partisi ile ikinci parti olan DYP arasında kurulan 54. Hükümet (Refahyol hükümeti), 8 Temmuz 1996’da TBMM’de yapılan oylamada güvenoyu almayı başarmıştır.
RP-DYP Koalisyonu kurulmasının ardından bu dönemde yaşanan bazı olayların, 28 Şubat sürecini tetiklediği ve hızlandırdığı iddia edilmektedir.
Bu olaylar;
-2 Ekim-7 Ekim 1996 tarihleri arasında Başbakan Necmettin Erbakan sırasıyla Mısır, Libya, Nijerya’yı ziyaret etti.
Libya’da, Kaddafi’nin bir çadırda Erbakan ile yaptığı görüşmede sarfettiği sözler muhalefet ve basın tarafından ağır bir şekilde eleştirildi.
-Kayseri’nin Refah Partili Belediye Başkanı Şükrü Karatepe, 10 Kasım 1996 tarihli Refah Partisi İl Divan Toplantısındaki konuşmasında, Türkiye’de henüz gerçek demokrasinin olmadığını, hâkim güçlerin herkesi kendi görüşleri doğrultusunda hareket etmeye zorladığını söyledi.
Karatepe konuşmasında şunları söylemişti:
“ Süslü püslü göründüğüme bakıp da laik olduğumu sakın sanmayın.
Resmi görevim nedeniyle bugün bir törene katıldım.
Belki başbakanın, bakanların, milletvekillerinin bazı mecburiyetleri vardır.
Ancak, sizin hiçbir mecburiyetiniz yok.
Refah Partili olarak yeryüzünde tek başıma da kalsam, bu zulüm düzeni değişmelidir.
İnsanları köle gibi gören, çağdışı bu düzen mutlaka değişmelidir.
Ey Müslümanlar sakın ha içinizden bu hırsı, bu kini, nefreti ve bu inancı eksik etmeyin.
Bu bizim boynumuzun borcudur. ”
’Ne var bunda aynı sözleri herkes yıllardır söylüyor..
Memlekette hürriyet var yoksa yok mu diyorsunuz.
Kimse kimseyi de zorla sevmek önünde eğilmek zorunda değildir demiyorlar mı.
O günler geride kaldı.
Nemrut ve Firavunlar devrinde öyle şeyler vardı.
Müslüman ve de insan ancak Rabbinin önünde eğilir o kadar...
Sultan Abdulhamid dedeme o gün basın ve edebiyatımızın önde gelenleri yazı ve şiirlerinde en ağır hakaretleri yaptılar ve ceza almadılar.
Biz yapsak neler oluyor bugünkü siyasilere ve Devlet adamlarına görüyorsunuz...
Bunu diyenlere de saygı duyarım.’
-Karatepe bu konuşması nedeniyle 1 yıl hapis ve 420.000 lira ağır para cezasına mahkûm edildi.
- Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan, 11 Ocak 1997 Cumartesi günü, Başbakanlık Konutunda tarikat liderleri ve şeyhlere iftar yemeği verdi.
-Yüksek rütbeli subaylar 22 Ocak 1997 tarihinde Gölcük’te toplanarak irticanın iktidarda olduğunu tartıştılar.
Gölcük Donanma Kuvvetlerinin merkeziydi.
18 Ağustos Depreminin merkezide Gölcük olduğu yetkililerce belirtilmiş o günlerde Allahın bir ikazı dediği için Nur Cemaatinin ileri gelenlerinden Mehmet Kutlular muhakeme edilerek hapis cezasına çarptırılmıştı.
-30 Ocak 1997’de Sincan belediyesi Kudüs gecesi düzenledi.
Belediye başkanı Bekir Yıldız, İran büyükelçisinin misafir olduğu gecede sahneye konulan cihad oyunu basında tepki oluşturdu.
Star muhabiri Işın Gürel sakallı olduğu görülen iri kıyım bir Sincan Belediyesi işçisi tarafından saldırıya maruz kaldı.
Görüntüler ilk günkü gibi hafızamda yakın plandan zumlanarak günlerce medyada gösterilip askerlerin darbe iştahı kabartılmıştı.
Hulasa bize göre doğru olan şeyler yahudi basına ve bizden olmayan irtica karşıtı dönmelerce dillere dolanıp post-modern darbe zemini sağlam temellere oturtulmuştu.
Millet (Dönmeler,azınlıklar ve solcular )tencere tava çalmaya mum söndü ayinlerine başlamıştı o günlerde.
-Bekir Yıldız tutuklandı, mahkûm edildi.
-4 Şubat’ta Sincan’da askerler 20 tank ve 15 zırhlı araçla geçiş yaptı.
-5 Şubat’ta Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Erbakan’a birkaç mektup gönderdi.
- Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya ‘irtica, PKK’dan daha tehlikeli’ dedi.
-11 Şubat’ta Şeriata Karşı Kadın Yürüyüşü Ankara’da yapıldı.
28 Şubat’ta yapılan MGK toplantısı 9 saat sürdü.
MGK laikliğin Türkiye’de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu sert bir şekilde vurguladı.
28 Şubat 1997’deki MGK kararları Hükümete bildirildi.
Kararda, laiklik için yasaların uygulanması istendi, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB’e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı, deniliyordu.
Bugünlerde gündemde olan Fethullah Gülen gerekirse Türkiyedeki okullarımı Devletimize bırakırım dedi ama nedense asla bırakmadı.
İmam-Hatiplerin önü kesilip Gülen Okullarının önleri açıldı.
Hükümete de stayişkar bir biçimde Hürriyetin Milliyetin başı çektiği yahudi boyalı medyasında ’Yeter artık beceremediniz bırakıp gidin’ mesajını verdi.
28 Şubat Sonrası Yaşananlar:
-4 Mart’ta Başbakan Erbakan, MGK kararları yumuşatılmazsa imzalamayacağını söyledi ve imzalamadi.
-13 Mart’ta Başbakan Necmettin Erbakan, MGK kararlarını imzalamak zorunda kalmış ve daha sonra bu kararları imzalamadığını sadece ön yazıyı imzaladığını iddia etmiştir.
-21 Mayıs’ta Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, ‘‘Ülkeyi iç savaşa sürüklediğini’’ söyleyerek, RP’nin kapatılması için dava açtı.
’Bu zatın kim olduğu hakkında bir malumatım yok.
Karanlık günlerde işini icra eden bir takım mahfillerin maşası olan bu adamın Türklüğünden müslümanlığından şahsen bendeniz şüphe ediyorum.
Derin devletin adamıdır belki de bilemiyorum.
Arkasındaki güçlere baktığımız zaman,yapılanın kimin işine yaradığını iyice analiz ettiğimiz zaman bizim sağ muhafazakar cenahtan olmadığı kesin.
Ahirette kimin nesi olduğunu görüp yaptıklarının hesabı elbette sorulacak.
Sol zihniyetli,eski komunist kalıntısı bir kafa yapısına sahip böylesi adamların adını bile anmamaya gayret ederim.’
-3 Haziran’da Susurluk Davası 7 ay aradan sonra DGM’de başladı.
-7 Haziran’da Genelkurmay, irticai faaliyetleri desteklediğini iddia ettiği firmalara ambargo koydu.
’Faik Bulut adlı sol yazarın bütün kitaplarını okumaya çalıştım.
Bu sol ve Kürt tandaslı yazarın eserleri o günlerde askerler tarafından başucu kitabı olmuştu.
İslami sermaye ve irtica konulu bu eserlerde bütün tarikat cemaatlerin yapıları,nelerle meşgul oldukları,iricaya destek veren şirketlrin adları detaylı olarak veriliyordu.
Öyle ki Kırıkkale’deki bir süper markete bir avm ye kadar bütün Anadolu sermayesi İslamcı yeşil sermaye olarak deşifre ediliyordu.
2001 krizine sebep olan kıvılcımı ateşleyen A.Nejdet Sezer ile Ecevit arasındaki Anayasa Kitapçığı fırlatma hadisesi sonucunda Konya merkezli 50 kadar İslami grup başta Yimpaş ve Kombassan olmak üzere büyük zararlar görerek iflasın eşiğine bilinçli olarak getirilmişlerdi.
İşte bu süreçte MGK da alınan kararlarla bu şirketlere ihalelere girmeme cezası verilmişti.
Kimse İslami vakıflara para vermiyor verse de makbuza adını yazdırmıyordu.
Ülkerin kamyonuna kapısında besmele yazıyor diye askeri garnizona aldırmayan-bantlanıp kapatılarak alınmıştı-aynı zamanda Sultanbeyli’ye Atatürk heykeli diktiren İstanbul Karargah Komutanını-Doğu Silahçıoğlu-o günlerde gazeteler yazıp çizmişti.
Hepsi ahirete gittiler ben olduğu gibi duyumlarımı o günlerde okuduklarımı yazıyorum.
Günah yalan varsa o günlerde bunu yazanlara ait olup herkesin de birçok kanaldan olayları okuyup doğru kararı vermesi taraftarıyım.
Kimse de bunlara olmadı yalan diyemez.
Bu süreci yakınen yaşayanlardanım.Kesintisiz Akit gazetesi okudum hala da okurum.
28 Şubatta da okudum en hızlı solcuların yanında Öğretmenevi benzeri yerlerde darbecilere verdim veriştirdim.
Ali Nabi Koçak olması lazım Sultanbeyli Belediye eski başkanı,fiber-glastan mamul Atatürk heykelini laikler-solcular gece yakmasın başımıza iş açılmasın diye nöbet tutturduk demişti.
Heykeli kendi diker millete gadri kalır,milet aç çıplak gezerken bir de parasını alır.
Sözde şairlik var 28 Şubat günlerinde yazdığım şiirileri yazsam içeri artarlar hakaretin biri bin para.
Ne yapayım kinimi satırlara döktüm.
Bunu müslüman halkıma yaşatan yahudiye bedduları sıraladım.
Allah bin türlü belasını versin dedim.
Aklıma 1950 lerdeki Ticanilik hareketi geldi.
Beypazar’lı Kemal Pilavoğlu adlı lenger-i fötr şapka takan bir sözde hocanın müritleri tıpkı Müslüm Gündüz misali ortaya sürülür,ileriki günlerde Atatürk heykellerine saldırı yaparlar.
İrtica lailklik elden gidiyor vaveylası kopartılır.
A.Menderes Hükümeti meşhur müslümanların kafasının üzerinde Demoklasin kılıncı gibi duran birçok aydınımızın içeri girip enaz beş sene yatmasına neden olan 5816 Atatürkü Koruma Kanununu çıkartmak zorunda kalır.
Aynı oyun yahudilerce defalarca Menemen’de Sivas Madımak’ta oynandığı gibi oynandı da kimse birşey yapamadı.
Ama bu Hükümet dik durup oyunları kafalarına geçirdi.
28 Şubatı yapanlara ağır cezalar verilmeli kolları kanatları kırılmalı,mal varlıklarına el konulmalı annelerinden emdikleri süt burunlarından getirilmeli bu yahudi kopillerinin ki bugün bir daha yapmaya muktedir olamasınlar.’
Bin yıl sürecek dedi,dört senede bittiler,
Dört senede milleti nasıl da inlettiler,
Silivri’de kodeste,verdiler hesabını,
Ahrette Allahıma,verirler cevabını.
-10 Haziran’da Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay başkan ve üyeleri Genelkurmay Başkanlığı’na çağrılarak kendilerine irtica konusunda brifing verildi.
- 18 Haziran’da Necmettin Erbakan başbakanlıktan istifa etti.
İstifasının nedeninin başbakanlığı Tansu Çiller’e devretmek olduğunu belirtti.
-19 Haziran’da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, hükümet kurma görevini o sırada arkasında TBMM çoğunluğu olan DYP lideri Tansu Çiller’e vermeyip, ANAP Genel Başkanı Mesut Yılmaz’a verdi.
-30 Haziran’da Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Özkan’la birlikte ANASOL-D Hükümeti’ni kurdu.
28 Şubatın Sonuçları:
Eski Genelkurmay Başkanlarından Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu “28 şubat bin yıl sürecek” demiş olsa da Türkiye’nin toplumsal ve siyasi ortamındaki büyük çaplı değişimler daha güçlü çıktı; yaklaşık 5 yıl sonra kararların hedefindeki siyasi oluşumun bünyesinden çıkan Recep Tayyip Erdoğan ve partisi hükümet oldu.
İşte postmodern darbe süreci ile yaşanan uygulamalar:
28 Şubat 1997 tarihinde gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu’nda ‘irtica ile mücadele eylem planı’ ile tarikat ve cemaatler hedef alındı.
MGK’da laik sistemin korunması için 18 maddelik önlem planı açıklandı.
Karar ile mütedeyyin kesimler, cemaat ve tarikatlar devlet tarafından iç tehdit olarak algılandı.
Kur’an kurslarına, tarikatlara ve cemaatlere bağlı özel yurt, vakıf ve okullara sıkı denetim getirildi. Dönemin muktedirleri, MGK kararı ile irtica paranoyasını tüm topluma aşılamaya çalıştı.
On binlerce kişi fişlendi, başörtülüler üniversite kapılarından geri çevrildi.
Toplum, bu dönemde cuntacılar tarafından takip edildi.
MGK kararları öncesinde TSK içinde oluşturulan özel birimler siyasetçileri, dernekleri, subayları, öğretmenleri, öğrencileri, Kur’an kurslarını hatta ev kadınlarına kadar toplumun farklı kesimlerini fişledi.
28 Şubat sürecinde YAŞ kararlarıyla uzaklaştırılan askeri personel sayısı bin 626 kişiydi.
MGK kararıyla hazırlanan önlem paketinde, tarikatlara bağlı okulların denetlenmesi, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmesi, Kur’an kurslarına yönelik sert uygulamalarda bulunulması maddeleri yer aldı.
İmam hatip liselerinden rahatsız olan cuntacılar, katsayı engeliyle bu okullardan mezun olan öğrencilere üniversite yolunu kapattı.
Ayrıca yurtdışındaki Türk okullarının tehlikeli ve zararlı olduğu öne sürüldü.
İstanbul Üniversitesi’nde si mge haline gelen başörtülü ve dindar öğrencileri takip için ‘ikna odaları’ kuruldu.
Nur Serter bugün CHP milletvekili başı çektiği sol tandaslı çağdışı grup İkna odalarında zorla ikna edip müslüman kızlarımızın başını açtırdı.
Adının sonunda ER geçenlerin Ermeni olduklarını soyadı kanunu çıkarken bilinçli olarak Er hecesini yazdırdıklarını önemli bir kanaldan duymuştum.
Birçok ER’ i inceledim doğru gibi geldi bana.
MEN -MAN hecesini de isimlerinin sonunda dönme sabataist yahudiler kullanırlar.
Arman,Bezmen,Yalman, vs.YAN heceside Ermenilerce kullanılır.
Manukyan,Sebastiyan,Artin Agopyan vb..
Bülbülderesi Mezarlığında yatan dönme yahudi mezarlığını inceleyip mezartaşlarına bakıp bu sonuca vardım.
Birbirlerini kolayca tanımak asıllarını unutmamak için yaptıklarını sanıyorum.
Bunlar sözde Kemalist bir kere secdeye varıp camide dua ettiklerini gören yok.
İsraile giden pekçok Ağlama Duvarında ağlayan da çok.
Kararı siz verin adam çıkıp ben gavur oğlu gavurum derse onun malını kim alır?
Yökte bir Kemal İstanbul Ünüversitesinde başka Kemal vardı o sırada.
Bu Kemaller bizim Kemallerden değildi.
Bu Kemaller Kemal adına layık değildi.
Hiç Kemale yakışır işler yapmadılar da ondan diyorum.
Kemal adını müslümanlar çocuklarına korlar Kemale ersin diye.
Bunlar dinsizlikten başka iş çevirmediler.
Yirmi sekiz şubatlar,yahudinin tuzağı,
Oyuncaktı o günde,Müslim ile Kalkancı,
Şimdilerde eser yok,o meşum kara günden,
Unuttuk onu artık,dertler çoğaldı birden.
Muhafazakâr ve dindar camia hakkında ‘irticacı, gerici, örümcek kafalı’ gibi incitici ifadeler kullanıldı.
Siyasiler, imam hatipliler için yarasa imasında bulundu.
Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş’ın hazırladığı iddianamede dindar insanlar hakkında “habis, ur, kan emici vampir” ifadeleri kullanıldı.
Dönemin güçlü paşası Güven Erkaya, 25 Ocak 1997 tarihinde yaptığı açıklamada “İrtica PKK’dan tehlikeli.” dedi.
Büyük ve önemli şirketlerin yönetim kurullarına emekli askerler atanarak şirketler üzerinde hakimiyet kuruldu.
Birçok bankanın yönetim kuruluna emekli generaller getirildi.
Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Muhittin Fisunoğlu Sümerbank’a, eski Jandarma Genel Komutanı emekli Orgeneral Teoman Koman İnterbank’a, 28 Şubat’ın ünlü paşası Güven Erkaya ise Bank Ekspres’in yönetim kuruluna atandı.
Etibank’ın paşası ise eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Vural Beyazıt oldu.
Yine muhafazakâr insanların sahip olduğu Kombassan, Yimpaş, Petlas gibi şirketler “yeşil sermaye olarak” hedef haline getirildi.
Bu şirketler medya eliyle ve boykotlarla batırılmaya çalışıldı.
Köfteci salonlarının dahi sahibi sakallı olduğu için hedef alındı.
Kuşkusuz bu dönemin en önemli aktörlerinden biri de medya oldu.
Medya, Ankara merkezli brifinglerle yönetilerek, tek kalemden çıkmış haberler gazetelerin manşetlerinden inmedi.
‘Üst düzey bir komutan’ diye başlayan manşetlerle siyaset ve siviller baskı altına alındı.
Medya adeta Genelkurmay Psikolojik Harekat Dairesi gibi çalıştı.
Zulüm süremez asla,neticede Hak Kuran,
Firavun Nemrut var mı,hani Karun’la Haman!!
Onların yerlerinde otluyor bak merkepler,
Mevlana’ya Konya’da,tazim eder gelenler.
Bir kısım medya, postmodern darbenin en önemli ayağı oldu.
Cuntacıların talimatı ile gazeteciler ve siviller hedef alındı.
İftira dolu haberlerle toplum, birçok algı operasyonuna maruz kaldı.
Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand hain ilan edilerek işini kaybetti.
Mehmet Altan ve Ahmet Altan da kara propagandadan nasibini aldı ve kendileri hakkında birçok yalan haber yapıldı.
Hedef gösterilen isimlerden Akın Birdal’a da suikast düzenlendi.
BUGÜN...
Taraflarından birçoğunun ahirete hesap vermeye gittikleri 28 Şubatı tarihten bir kara sayfa olarak hatırlıyoruz.
Tıpkı 31 Martlar tıpkı 12 Eylüller gibi..
28 Şubatın baş aktörü ölünce cenazesini Devlet kaldırdı.
Necmettin Erbakanı Millet kaldırdı.
Turgut Özalı Millet kaldırdı.
28 Şubat aktörlerini inşallah bu millet büyük bir katılımla kaldırmayacak yaşarsak göreceğiz..
Şimdilerde o dönemin kudretli Paşalarının yerinde yeller esiyor.
Bin yıl sürecek diyen Paşaların mezarlarında otları keçiler kemiriyor.
Erbakan merhumdan ramazan günü sofrada rakı isteyen Paşalar hepsi öte tarafa gittiler.
O günlerde Libya ziyaretinde Kaddafi ile yaşanalardan dolayı Erbakan merhuma... diyen Paşa nerededir bilen yok..
Neye acırım biliyor musunuz?
Ey camilerde namaz kıldıran imamlar!!
Bu din düşmanlarının bu Allah düşmanlarının rakıdan pis pis kokan cenazeleri önünüze geldiği zaman neden onlara müslüman muamelesi yapıp, yapılan bunca zulmü görmezden gelerek cenaze namazı kıldırıyorsunuz?
Kim kıldırırsa kıldırsın nasıl olsa ortada kalmaz!!
Çevik Bire İslami cenaze töreni düzenlenir mi yaşarsak göreceğiz..
Bunlar eğer tevbe etmedilerse İslami dini tören yapılmasın derim.
Bu asil milletten özür dileyip helallik alsınlar ondan sonra...
Peygamber Din mukaddesat düşmanlarının,münafıkların cenaze namazını kıldırdı mı?
Kıldırmadı asla ona bu konuda vahiy geldi.
Habibim sen onların üzerine namaz kılma hitab-ı izzeti geldi.
Bizde en koyu münafığa İslam ve şeriat düşmanı,ölmeden beni yakın diyen Allahsıza bile müslüman muamelesi yapıldı maalesef.
Nasıl yaşarsan öyle mukabele görürsün.
Nasıl yaşarsan kime ne yaparsan aynını mezarda ahirette görürsün.
Ne yani cennete mi gideceksiniz sanıyordunuz ey dönme yahudi torunları.
Önden gidenler sizi bekliyor orada..
Yolunuz açık olsun..
Bana uzak olun başka birşey istemem..
28.02.2016//KIRIKKALE
HİDAYET DOĞAN OSMANOĞLU
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.