- 728 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
ZOR YILLAR
Saatler gece yarısını vurunca, kentin varoşlarında silah sesleri duyardık. Sokak lambalarının fersiz ışığında, yükselen mavi dumanlar dağılırken iyice fark ederdik o uğursuz karaltıları...Geceye yayılan çığlık ve küfürler şiddetlendikçe, mezarlığı andıran sus pus olmuş evlerin kapalı perdeleri aralanır, katillerin uzun paltoları altına gizledikleri gövdeleri aydınlanırdı...
Sonra yine aynı küfürler, aynı cayırtı, barut kokusu, alevler ve geceye sinen ölüm korkusu.Bu bir Türkiye gerçeğidir. Ay buluta battığında kentin varoşlarından birinde silah sesleri duyardık.
Ay buluta battığında bir gece, kentin yoksul kenar mahallelerinden birinde, silah sesleri ile sokağa dökülmüştük. Caddeden hızla geçen bir taksi, taksiden uzanan makineli tüfekler, taranan kahveler, yaralılar, bagajında boğazı kesik bir garip şoförle,birlikte yakılan araç ve biraz önce üzerine canlı dirseklerini dayayıp oturan yaşlı amcaya yas tutan kanlı masa. Aysız gecelerde olur ne olursa.
Gecenin içinden silah sesleri geliyor. Hem koşuyor, Hem bağırıyor bir kaç insan:Ölü var!...Öldürüyorlar!...
Bir Halim Şefik şiiri dökülüyor geceye.
Denizkızı girmiş düşünceme
Ben iflah olmam
Kestim kılıcımla karanlığını dibin
Yakamoz içinde bıraktım suları
Ah, aysız gecelerde
Atın beni mor kuşaklı bir takaya, götürün
İri gözlerimde keder
Kılıcımda hüzün
Satın beni satın beni
Rakı için...
Hava soğuk ve yağmurlu. Sokaklardan caddelere öfkeli bir sel akıyor, Uzaktaki bir megafondan ’dağılın’ sesleri geliyor. Sonra silahlar. Vurulup düşen arkadaşlarımın görüntüleri geçiyor gözlerimin önünden. Kalbim acıyla kavruluyor.Ve birden bir Çetin Altungüneş şiiri çınlıyor kulaklarımda:
Günler büyük acılarla geçiyor
Ama, büyük umutlarla da.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.