- 512 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
NEYE TAMAH ETMELİ
NEYE TAMAH ETMELİ?
Nurşen KAYGISIZ
Kırlangıçlar sürü sürü. Mavi gökteki raksına çoktan başlamışlar. Kumrular serçeler ve diğerleri. Seslerinden daha kalabalık oldukları anlaşılıyor. Araya karışan motor seslerini saymazsak muhteşem bir Pazar sabahı.
Karşıda çamlar yemyeşil. Yeşilin bir başka tonunda zeytinler. Çamlar, zeytinler ve çalılıklar henüz uyanmamış. Oysa cemre düştü.
Erikler bembeyaz. Çiçeğe durmuşlar. Mor menekşeler, papatyalar…
Bir uzun hava duyuluyor. Biri kendini kırlara, bayırlara salmış. Pek seçilmiyor sözleri. Dertle mi neşeyle mi söylüyor o da belirsiz. Gür sesiyle bir on, on beş dakikadır söylüyor.
Sevgili Mihriban teyze küçük yaşlardaki çocuğunun ölümünden duyduğu acıyı hep şarkı söyleyerek atlattığını söylerdi.
Koyunlar çoktan kuzulamışlar. Arada bir arkada kalan annesine yetişememiş bir kuzunun melemeri duyuluyor.
Tmolos’un başında kar kalmamış. Sis de yok, boran da pus da.
Ardında siyah köpeğiyle çalılıkların arasından toprak yola indi adam. Elinde siyah bir poşet. Köpek hızlı adımlarla yetişmeye çalışıyor adama. Döndü baktı köpeğe. Bekledi gelsin.
Torbasından çıkardığını köpeğe sundu. Şarkı kesildi.
Bir öykü bu. Güzel bir öykü. Belki iki farklı türden canlının bir dostluk, arkadaşlık öyküsü kim bilir?
Her evin balkonundan bu anlattıklarımı görmek duymak mümkün değil elbette.
Evlerin çoğu caddelere sokaklara bakıyor. Kaldırımlarda araçlar arasında yaşamını zar zor devam ettiren mevsimlik çiçeklerden ve zavallı ağaçlardan başka ne var ki etrafta. Bakınız şöyle bir. Ne ağaçlar dilediklerince dallarını gökyüzüne uzatabiliyor ne de çiçekler başka bir mevsim için toprağa kök salabiliyor?
Şimdi. Kuş sesleri azaldı. Havada kuşlar dönmekte hala. Hep birlikte uçuyorlar. Birbirlerine çarpmadan birbirlerinin kolunu kanadını kırmadan.
Belli ki gökyüzünü henüz paylaşmamışlar. Benim daha çok maviliğim, benim daha çok bulutum olsun derdinde değiller. Öyle olsa yerler kuş ölülerinden geçilmez sanırım.
Öyle ki kendi pisliğini bile temizleyemeyen insanoğluna büyük bir iş daha çıkar.
Ah. Ne çok şeyimiz var kuşlardan börtü böcekten öğreneceğimiz.
Kanatlarında muhteşem parıltılarla gökyüzünü nasıl da bir bayram yerine çeviriyorlar. Biraz vakit geçirince kuşbazların kuş aşkı daha bir anlaşılır geliyor insana.
Sabah saatlerinde ince bir hırkayla, öğlen saatlerini yazlık giysilerle geçirmek mümkün bu günlerde. Bir haftadır nerdeyse havalar bize mayıs ayını yaşatıyor.
“Yalancı bahar” diyorlar kimileri bu günler için.
“Yalancı bahar” insan her kötülüğü yanlışı hatayı tanımlarken bunu doğaya yüklemekte ne kadar da mahir(!) öyle değil mi?
Her yer büyük bir hızla betonlaşıp taşa duvara dönüşürken…”yalancı bahar”
Üstelik gün be gün artıyor ördüğümüz duvarlar. Yıllar boyunca okula giderken yürüğüm yolu bir süredir yürümek gelmiyor içimden. Ne yaprağına çiğ düşmüş papatyalar kaldı yol kenarında ne dikenler ne ebegümeci ne iğnelikler…
Sağım solum duvar. Mutluluğu daha geniş daha yüksek daha konforlu evlerde ve şık eşyalarda arayanların tamahı sardı her yanı.
“Bak ben daha iyisinde ve genişinde oturuyorum” cümlesiyle mutlu olanlar ağaçlar, çiçekler börtü böcek her gün biraz daha elini ayağını çekiyor sizlerden. Haberiniz ola.
“Deveyi yardan uçuran bir tutam yeşil ottur “derler. Bilirsiniz. Küçük bir güzellik daha çoğuna sahip olma adına büyük bir tehlikeyi görmezden gelmemek gerek.
Sonra, sonra “ o bir tutam yeşil ot” kimsenin yarasına merhem olmaz.
Gidenler dönmez geri…
Sevgi, dostluk ve umutla…
Küçük Menderes Gazetesi / 29/02/2016
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.