yaşamak ve yazmak
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
bir noktadan başlıyorum, büyük harfle...
"hayat ve ben"...
son dönem kitap isimlerini çağtıştırıyor olabilir ama zaten bu bir kitap değil. yazmaya hazırlıksız yaklanmak diye bir şey var. kağıdın olur kalemin olmaz, kalemin olur kağıdın olmaz ama en kötüsü kalemin ve kağıdın olduğu halde yazacak bir şeyin olmamasıdır.
yazamayacağın şeyler olduğunda sayfaya konuşmayacaksın, kapatacaksın defteri. ama hayır defter hiç kapanmaz. hesap defterleri, alınmış ahların damagalanmış gözyaşlarıyla dolu olması da kaçınılmazdır.
gözlerim kapanıyor. bir haksızlığın ve süregelen bu haksızlığın gözkapaklarıma yaptığı bir ağırlık bu. şimdi ne yapacağım diye düşünüyorum. palazlanmış dipçiklerin arasında zayıf bir organizma. şarkının dediği gibi "işime gücüme akacağım." insanların arasında bedeni çalınmış bir gölge gibi.
"sus" kime düşüyordu şimdi, bana mı diğerlerine mi? kendimi derisi süzgeçten geçirilmiş bir üzüntü yumağı gibi hissediyorum. güven kavramındaki sakatlıklardan dolayı düzenin alaycı, ayrımcı gülüşlerinin ağızlardaki damar duvarlarına nasıl çarpıp yankı bulduğunu duyar gibiyim. ve bu nefret ettiğim bir aşama. dünyanın doğrusu olmak ya da olmamak... ya da doğruya inanmak ya da inanmamak...
yazacakların olmadğını düşündüğünde korkma, otur ve bekle...
yaşadıklarından, yaşıyor olduklarından , yaşayacaklarından ufak ışıltılar parmağına konacaktır. yaşadıklarına bakıp kendini geride bırakırsın. o taşı alıp fırlatırsın denizin maviliğine. yaşıyor olduklarınsa bir organın gibi olur her daim seninle birlikte canlılığını sürdüren. o taş artık tırnağın olur, uzar ve kesersin zamanı gelince. yaşayacakların sana uzaktan el sallar. çürümeye başlamışlığına dokunur ve hafifletir sancıyı. ve biz bu taşa umut deriz. umut henüz yaşamadıklrında gizlidir; seni bekler ve bir anne şefkatiyle tutar ellerini. onu kaybetmeden çoğaltarak, içinde boğulduğun boşluğunu doldurarak karşı kıyıya geçmeni sağlayan birer sağlam kaya parçası oluverirler.
başlayacağın yeri en iyi sen bilirsin. bir yıkımın ardından tutunmaya çalışıyorsan o başlangıç, senin için bir "diriliş" olacaktır. dirilişini yine kendini, kendi enkazının içinden doğurcaksın. topraktan doğrulan bir çınar gibi. dalları kırılsa da , dökülse de yaprakları dimdik yaşamaya çalışacaksın. bu "çalışmak" eylemi, bir mecburiyet olmayacak bir "seçim " olacak. şimdi soruyorum "nereden başlayacağım?" tabii ki kendimden ve kendimde olandan, kendi kırılmışlıklarımdan ve dimdik duran yanlarımdan.
tapındıklarımız, artık cebimize ağır gelen yalanlar haline dönüşebilir. onlardan bir deri gibi sıyrılmalı insan. eski hüzünlere gıcır ümitler giydirmeyi başarabilmeli.
YORUMLAR
Yaşadıklarımızı ayrıntılarına inip doğru analiz etme, yaşayacaklarımızı da daha az hüzünle karşılamamızı sağlar. Güçlü, dimdik duran yanlarımızla, en sonda da belirtmişsiniz bunu sorarak. Boşluğun dolması, umutun tanımı hepsi çok güzeldi. Günün yazısı olmayı fazlasıyla hakeden bir yazı, tebrik ve sevgimle..
Yaşamak önce…Ya sonra ?
Leyla’nın Mecnun’la son buluşmalarında Mecnun’a anlattığı son bir masalı vardı. ‘’ Kulaklarını dudaklarıma yanaştır Mecnun, sonra hiç konuşmadan beni dinle…Söz veriyorum sana ,bu masal bitince , bizim asıl masalımız başlayacak’ demişti. Leyla’nın anlattığı masal, Mecnun’un kulaklarında son bulmuş ,ama onların masalı çağlar boyu yazıyla, şiirle devem etmektedir.
Onlar yaşarken bizler yazdık. Onlar severken bizler yazdık, onlar hasreti özlemle taşlarken bizler yazdık, onlar acı çekerken bizler durmadan bıkmadan yazdık. Sıra onların aşk’larını yazmaya gelince ,bizler çoğu kez kekeledik . Neden mi ? Bazı Aşk’lar yazılamayacak kadar ni’ce’dir ,uludur belki de ondan…Büyük aşk’lar kendini dahi büyülerken, biz ancak o büyünün gölgesinde kelimelerimizi öylesine dizeriz . O aşk, o kelimeleri ya yakıyor ya da yakmak için zamanını bekliyor.
Belki de harman vaktini işaret eder …Belki de yazarın yazdıklarının pişmesini bekler, belki de yazarın kendisini anlaması için zamanın koynunda yazılar uykuya dalar…
Ve bir gün uyandığında kendisi okumak ve o hayatı yaşamak isteyenlere vereceği en güzel cevap İkinci bir hayatı sunmak olacaktır…
Var mısınız ikinci bir hayatı yaşamak için hem yazmaya hem de çok ama çok okumaya ?
‘’yaşamak ve yazmak’’ diyorum değerli yazar gibi
Tebrikler...
Tekrar sevgiler...
Çoğu kez şaşarız değil mi?
Şaşılacak şey ! İmla kurallarını kendi kurallarıyla yüzleştiren zavallı kadın, neye uğradığını şaşırmıştı. Kural tanımaz bir ruhun açık seçik bir durumdan kendisine pay çıkarmasını çaresizce izledi. Öyle ki iki gündür okuduğu kitabın kahramanı, onu bir gün evvel evine çağırmıştı. Bunun verdiği heyecan ona randevu saatini unutturmuştu. Yola düşerken -Geç mi kaldım acaba ? Sorusu beynini kanatan bir burgunun vınlamasıydı sanki (!)
Ama şaşmakla kalmaz yaşamak ve onu yazmakla başlar aslında hayat...Yazalım ve yazılanları okuyalım...Bu sayede kendi hayatımızı iki kez, üç kez ve hatta defalarca yaşamış oluruz... Değil mi?
sevgiler