- 584 Okunma
- 4 Yorum
- 0 Beğeni
Tren / 3
Başım cama yaslı içim geçiyordu gözlerimi kapatmış bu güzel kokunun sesin nefesin ve ruhun sahibi olan kadının yanımda oturuyor oluşundan mutluluk duyuyordum. Evet onunla bir daha hiç konuşmaya bilir ve onu bu yolculuktan hiç görmeyecek olabilirim. Ancak şimdiki zamanda A şehrinden B şehrine giden bu trenin en son vagonunda yan yana seyehat ediyorduk.
İnsanları tanımak için ya uzun yola çıkmak gerekir yada aynı evde yaşamak gerekir derler. Bizim yolumuz pek uzun olmasada beni kurtardığı sorundan sonra
Vladivostok Moskova arasını onun yanında alabilirim.
Sapanca garına geldiğimizde trenin ağır aksak duruşu uykumu kaçırmıştı. Adapazarından kalkarken ağzına kadar dolu olan vagon artık boşalmış ayakta insan kalmamış hatta belli koltuklar boşalmıştı.
Benimle yer kavgası eden kadınlarda Arifiyede inmişti. Muhtemelen onbeş yirmi dakikalık Adapazarı Arifiye yolunun on dakikası yer aramış beş dakika benle uğraşmış beş dakika oturup inmişlerdi.
Onların kalktığı yere genç bir anne ve küçük kızı gelmişti. Annesinin kollarındaki küçük kız yemyeşil gözleriyle bana bakıyordu. Onu güldürmek için hafifce dilimi çıkarıp geri çekiyordum. Dilimin her hareketinde yüzündeki şapşal tebessüm kıkırdamaya dönüşüyordu. Vagonun en arkasında oturan lise öğrencisi olduğunu düşündüğüm grup hararetli hararetli konuşuyor arada kahkaha atıyorlardı. Gülüşleri ne zaman yükselse belli yaşın üstündeki yolcular onlara doğru bakıp cıklıyordu. Elinde bond çantası olan kırklı yaşlarındaki adam telefonda konuşarak para hesabı yapıyordu. Bir vagonda olması gereken herşey vardı.
Dil çıkardığım küçük çocuk kıkırdadıkça mutlu oluyordum. Yanımdaki kurtarıcı melek
Charles Baudelaire’ın Paris Sıkıntısını okuyordu ilk kez bir kitabı okumamış olduğuma içerlemiştim. Elbette şiir benim için vazgeçilmez bir uğraş olma yolundaydı o günler ancak daha okumamıştım bu kitabı. Keşke okumuş olsaydım diye düşünerek bana kıkırdayan küçük yaramaza sessiz sessiz ceeee eee yapmaya başladım.
Annesinin kollarındaki küçüğün gülüşleri yükselince annesi arkasına döndü tam bu sırada küçük kıza cee eee yaptığım için çok saçma bir hale dönüşmüştü herşey. Kadın bakışlarıyla gerizekalı herhalde diye düşündüğünü belli ederek çocuğun benimle olan görüş mesafesini kapatıp önüne döndü.
Minikle aramdaki iletişimde kopmuştu Tren yoluna devam ederken camdan akıp giden rayları gölü evleri izliyordum. Sapanca çok güzel bir yerdir aslında gölün tam karşısında Esentepede kurulu olan Sakarya Üniversitesi Türkiyenin en güzel kampüslerinden biri olabilir. İyi bir yönetim ve mantıklı sosyal aktiviteler ile burayı bir öğrenci mabedi haline getirebilecek yöneticiler. Herşeyi tam tersi halde yürütmek için var oldukları için sahip olduğu konuma rağmen zorunluluktan tercih edilen okullar arasındadır bu üniversite. Üniversiteyi boşverip trenin hareket ettiği kıyıya döndü gözlerim sazlıklar sesler ve zaman içim sıkılmıştı. Kalkıp Trenin arkasına geçip bir sigara yakmayı düşünmeye başlamıştım. Trenlerde sigara içmek yasak olsada vagonların birleşim yerleri veyahut en arka vagonun dışarıya açılan kapısında kolaylıkla yapabilirsiniz bu işi.
Bu sırada annesinin zorla önüne döndürdüğü minik kız ceeee eee ceeee eee diye annesine huysuzlanmaya başlamıştı dikkate alınmadıkça huysuzlanan çocuk en sonunda avazı çıktığı kadar ağlama kozunu kullandı. Bebeği nasıl susturacağını bilemeyen anne mecburi olarak çocuğu serbest bırakıp benimle iletişime geçmesine izin verdi.
Ardından tekrar arkasını dönüp çok rahatsız ederse lütfen söyleyin diye yineledi.
Karşısında beni gören küçük kız kopyala yapıştır yoluyla benden öğrendiği dil çıkarma hareketini bana yapmaya başlamıştı karşılıklı birbirimize dil çıkarırken geriye kalan herşeyi unutmuştum.
Tüm yavrular gibi insan yavrularıda kişide mantıksız bir şekilde yumuşama ve sevme duygusu oluşturur.
Küçük kız işi iyice raydan çıkarıp cama elini dayayıp tren hareket ederken gördüğü objeleri bu bu diye bana sormaya başlamıştı. Genellikle ev ağaç ve göl veyahut araç gördüğümüz için ona verdiğim cevaplar hep aynı idi. Çocuğun gözleri ise ona her cevap verdiğimde aynı şapsallıkla parlıyordu. Annesi arada bizi kontrol edip önüne dönüyordu. Küçük kız sorulardan sıkılınca küçük ellerini bana doğru uzatarak bana gelmek istediğini anlatıyordu. Bu mümkün değildi annesiyle uğraşmak istemezdim sadece ona elimi uzatıp küçük yumuk yumuk eline dokundum. Her nekadar çocukların tehlikeli birer canavar olduğunu düşünüyor olsamda bunlarda bilinçli olmadıkları için içlerindeki masumiyete hayranım.
Ellerine dokunduğum sırada küçük çocuk ondan hiç beklemediğim bir şekilde ve sesle Baba diyince afallayıp ellerimi çektim. Birde babasıyla uğraşamazdım ben sorunun kızın babasının vagona girmiş olması olduğunu düşünsemde.
Çocuk art arda baba diyerek beni gösteriyordu bu ilk durumdanda daha kötüydü. Çocuk beni babası olarak görmüş ve bana gelmek istiyordu. Duruma geç uyanan annesi kızgın gözlerle arkasına dönüp çocuğu önüne çekti.
Yavrucağın bütün ağlamalarına rağmen izin vermedi küçüğe.
Duruma hem üzülmüş hemde sinirlenmiştim. Yüzümde ki bıkkın ifadeyi hissedebiliyordum. Çevre ile iletişimim kesilmişti bu sırada yanımdaki kızın sesini duydum. Yavaşca ona dönerek gülümsemeye çalıştım ne dediğini anlamadığım için
- Buyrun dedim
Gülerek
- Sıkmayın canınızı olur öyle şeyler sizin bir kötülüğünüz yok
Durumu anlamadığımı fark edince
- Sizin ve küçüğün oyununu izliyordum çok güzel iletişim kuruyordunuz onunla taktir ettim. Kendinizi üzmeyin bence
Onunla yeniden iletişime geçmek kafamı yerine getirmişti çok sağolun diyerek izin isteyip yerimden kalktım. Vagonun arka kapısını açıp bir sigara yaktım yaptığım iş dangalıklığın daniskası olsada bu işi yapmassam olmazdı.
Geri döndüğümde kızın benim oturduğum yere geçtiğini gördüm. Tam artık benden sıkılıp tek oturmak istediğini düşünüp yeni yer arıyordum ki.
Bana bakıp
- Birazda ben oturmalıyım bence cam kenarında diyerek bana kalktığı yeri gösterdi
- Tabi ki diyerek onun yerine oturdum artık İzmite girmiştik
İzmitte inmeyeceğine göre onunla konuşmaya devam etme ihtimalim artmıştı.
Bu sırada kapıdan içeri vagona sekiz dokuz yaşlarında küçük çocuklar koşar adım girmişti. Kondüktörden kaçıyorladı bu gayet açık ve netti.
Yanımdaki kız kafasını kitaptan kaldırıp o tarafa bakıp bana
- Birazdan olacaklara iyi bakın diye fısıldadı.
YORUMLAR
Yolculuk yapacağı yere erkenden konuşlanıp, biraz umut biraz da tedirginlikle, aracın kapısında beliren yolcuların hangisinin yanında oturacağının bahsini oynamamış kimse var mıdır acaba?
Çok can sıkıcı vakalar daha fazla olmakla beraber, yolculuğun süresine bağlı olarak güzel vakit geçirilebileceği gibi, uzun ömürlü dostluklar dahi çıkabilir.
Sağlıcakla,
baştan çıkarıcının günlüğü aklıma geldi. yalnız, genç kızlarla genç kadınlar arasında farkı anlatıma dair biraz kederli bir şeyler duymak isterdim senden. (çocukla olan muhabbet beckettvari geldi. yalnız bunu dediğim için, şöyle diyeyim, orada geçen halin biraz dökümü gibi, nasıl desem, diyemiyorum, o dil uzatma, çamur içinde kalmış bir adamın ruh halini yansıtıyor gibi ya da alakasız bir apartmanın en tepesinde tek gözlü bir odada kalmak gibi) bu trendeki tuvalet meselesi üzerine bir gün tartışmaya girmiştik. birisi, yok ya raylara dökerler mi pisliği derlerdi?