- 1903 Okunma
- 23 Yorum
- 5 Beğeni
Elli Kuruş
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Sabah saatlerini çok seviyorum. Günün bana özel tek saatleri, öğleye kadar olan vaktim var. Kahvemi alıp günlük haberleri öğrenmek için bilgisayarımın başına kuruldum yine her zamanki gibi.
Telefonumun zili çaldığında gülümseyerek dokundum açma tuşuna ve “Merhaba ağabey” diye başladım söze; ama karşımdaki hıçkırık sesleri durumun normal olmadığını gösteriyordu bana.
-Az önce izlediğim bir program beni geçmişe götürdü kızım. Kendi çocukluğum geldi yine gözlerimin önüne.
-Anlat ağabey, dinlerim.
-Yazacaksın yine değil mi?
Bu sefer sesine gülümseme ve rahatlık gelmişti.
-İzin verdiğin müddetçe seni yazacağım ağabey.
Daha önce yazdığım “Dumanı Çıkıyor mu?” adlı öyküm onun hayatından bir kesitti. Kendisi istemişti kaleme almamı.
-Annem yirmi dört yaşında dul kalmıştı. Biz altı kardeş, büyüklü küçüklü hepimiz çalışıp eve katkıda bulunuyorduk. Artık o zamanlar elimize ne geçerse… İlkokula gittiğimiz yıllardı kardeşlerimle. Sabahçı ve öğleci olarak ayarlamıştı annem bizleri. Birimiz okuldan çıkarken diğerimiz evden çıkar, ortalarda bir yerlerde gömlek ve önlük değişimini yapar, öylece yolumuza devam ederdik. Ağabeyimle aynı önlüğü kullanırdık yani.
-Ah bu yoksulluk ah!
-Daha bitmedi ki… Önlüğümüzün göğüs bölgesinden yakasına kadar kocaman bir yırtık vardı. Annemin eline yama yapacak kumaş parçası geçmiyordu ki yamalasın. Okulda arkadaşlarım bana gülse de çaresizdim. Bir gün komşularımızdan biri, “Bunları yakacak yapın” diyerek bir çuval dolusu çerçöp getirdi. Annem, onların arasında bulduğu bir kumaş parçasıyla önlüğümüzü yamadı. İlginç olansa; önlüğün rengi siyah, yaması griydi. “Yırtık gezmekten iyidir” demiş, ona bile sevinmiştik.
Ağabey anlattıkça ben hüzünleniyor, sanki o anları yaşıyordum onunla. Devam etti anlatmaya hafif yutkunarak.
-Yaz tatiline az bir zaman kalmıştı. Mahalle bakkalından borca alışveriş yapıyorduk. Elimize biraz para geçince, annem ilk iş olarak borçlarımızı öderdi. Ne kadar zamandır borcumuzu ödemediğimizi bilmiyordum bile. Okulda eve geldim. Çok da acıkmıştım. Odanın mutfak diye ayırdığımız kısmına baktım, epey arandım yiyecek bir şeyler bulabilmek için. Nafile… Çabalarım boşaydı.
Sanki o anları yaşar gibi susmuştu telefonda. Hiç ses etmedim geçmişe hayalleri bozulmasın diye.
Fazla uzun sürmedi. Anlatmaya devam etti.
-Evden çıkıp bakkala yöneldim. Her zaman itirazsız bir şeyler veren bakkalımız, o gün sert sert bakarak, “Borcunuz çok birikti. Bunları ödemeden bir şey alamazsın” diyerek resmen beni kovdu. Karnım açken üstüne üstlük bir de gururum kırılmıştı. Ağlayarak, daha doğrusu gözyaşlarımı içime akıtarak eve dönüyordum. Mahallemize yaklaştığımda iki ailenin kavga ettiğini görüp uzaktan izlemeye başladım. Önce kadınlar arasında başlayan kavga, büyüyüp evin erkeklerine de sirayet etmişti. Sanırım bir alacak verecek davasıydı bu. Amcalardan biri çok sinirlenmiş, cebindeki para dolu keseyi gösterip, “Senden biraz zaman istemiştim, ödeyecektim bütün paranı!” deyip diğerine fırlattı ve etrafa bir anda bozuk paralar saçıldı. Akşam ezanı yeni okunmuş, ortalık yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Parası saçılan ailenin bireyleri adamı sakinleştirip, paraları toplamaya başladılar. İçimden dua ediyordum; “Ne olur Allah’ım, küçük de olsa, karnımızı doyuracak kadar birkaç kuruşu görmesinler” diye. Paraları toplayıp evlerine girdiler. Sokakta kimseler kalmamıştı. Dua ederek her tarafı iyice aramaya başladım.
Ben telefon elimde ağlamaya başlamış; ama ağabeye hissettirmemek için hıçkırıklarımı boğazıma gömüyordum. O konuşmaya devam ediyordu.
-Az sonra gözlerim ışıldadı. Duam kabul olmuştu. Tam tamına elli kuruş “Ben buradayım” diyordu. Hemen aldım. Avucumun içinde sıkıca tutuyordum, sanki düşecek ya da birisi görüp alacakmış gibi. Hemen uzaklaştım oradan. Borçlu olduğumuz bakkala değil, mahallenin diğer ucundaki bakkala doğru koştum. Avucumdaki elli kuruş bana ayrı bir güç veriyordu. Hiç unutmuyorum; o elli kuruşla o gün bir kilo patlıcan, bir kilo domates, bir kilo soğan ve eve yetecek kadar ekmek aldım. Eve geldiğimde annem yeni dönüyordu işten. Diğer kardeşlerim gelmemişti. “Anne, bugün usta bana erken verdi haftalığımı, ben de bunları aldım. Hadi yemek yap da yiyelim” dedim. Eğer doğrusunu söylesem, annem asla kabul etmez, derhal parayı geri vermem için gönderirdi. Nihayetinde parayı çalmamıştım ve hepimiz açtık. Annem getirdiğim malzemelere sevinerek, yutkunarak baktı. Az sonra evimizden yemek kokuları gelmeye başlamıştı. Çok mutluydum çok. O akşam bütün aile sıcacık bir yemekle karnımız doydu.
Susmuştum… Ağabey de susmuştu.
Gülhun ERTİLAV
YORUMLAR
Hayatın içinde yontula yontula tüketilen insanlığın acı bir kısmı bu.
Oysa eskiden bir tas çorba bile paylaşılır ve bundan şükrederek haz duyulurdu. Haa o dönemlerde kötü yok muydu sanki denebilir bakkal örneğinde olduğu gibi. Lakin, o zamanlarda insanlar daha insandı ve çoğunluktaydı. İçim geçti resmen okurken. geçti evet çünkü, yokluğu bilmek ve yaşamak o anları film şeridi yapıyor insanın gözünde.
Hele de o çaresizlikler yok mu?
Nereye koysan sığmaz nereye akıtsan dolmaz bir türlü.
Çok çok güzeldi Gülhun Hanım.
Tebrik ve sevgimle.
su_misali(Gülhun Ertilav)
paylaşımların azaldığı ve çok bencil olduğumuz bir dünyadayız
teşekkür ederim değerli yoruma
sevgilerimle
Bu gün bir öykü yazmak için internetimin başına geçmiştim ki. aklıma sayfama yorum bırakan dostların yürek sesini ortak olayım diye geçmişti ve bir heyecanla sayfamı açıp gelen yorum yerini tıkladığımda sizin bu yazınız düştü sayfama ilk defa böyle bir şey oluyor ..ben okumaya başladığımda heyecanlanırım her zaman içimde o okuyamamanın açlığı dururken nasıl doyururum duygusu mutlu ediyor beni..
Çayımı fincanıma koyup okumaya başladığımda şehirler farklı farklı olsa da hayatımın 13 senesi filime alınmış gibi okudum..Duygulandım ,ağladım, nedeni mi ? o günleri yaşayanlardan biride bendim.. Ve hayatımın bir kesiti düşmüştü sanki kaleminizden..
kendimi okudum ...
Yüreğinize Saygılarımı
Kaleminize alkışlarımı bıraktım efendim sayfanızın baş ucuna hepsi sizindir..
su_misali(Gülhun Ertilav)
keşke basit bir kurgudan ibaret olsa yazılanlar
ama öyle değil
içimizi acıtan cinsten, yaşamdan
teşekkür ederim değerli yoruma
saygılar
Güzel mi demeliyim aci bir hayatin içinden ani mi demeliyim bilemedim. Ama Açlığa tahammül edemiyorum bu dünyada, belki sebebi babamın anıları...Saygilarimla
su_misali(Gülhun Ertilav)
Mevlam kimseleri açlıkla terbiye etmesin inşallah
teşekkürler Lütfiye Hanım
sevgiler
su_misali(Gülhun Ertilav)
keşke bu kadar acı çekmese insanlar
teşekkür ederim Kemal Bey
saygılarımla
okul yolumun üzerinde leblebici vardı, bazen o yoldan giderdim eve, süpürge ile karıştırarak kavrulan leblebi bana öyle bir kokardı ki; sorma..
Benim yanımda bir bardak leblebi parası olmazdı..leblebicinin yanından geçerken yavaşlardım, mis gibi kokan kavrulmuş leblebi kokusunu derin derin içime çekerdim... aslında leblebiyi sevmezdim ama; işte o koktuğu anda sıcacık leblebiden bir avuç alabilseydim fena olmazdı:))) param olmadığı için maalesef alamazdım..
O soğuk kış günlerinde sıcacık leblebilier benim üşüyen ellerimi ısıtırdı, o saatlerde acıkan karnımı da doyururdu...O kadar çok leblebicinin önünden geçtim ve hala geçiyorum, leblebiler kesinlikle o günkü gibi kokmuyor...Yıllar var leblebicinin o tarafa geçmiyorum..Kim bilir belki de kapanmıştır...
Acıdan geçmeyen insan eksik kalır .
Aç tokun halinden dünde anlamıyordu, maalesef bu günde anlamıyor..
Ramazan ayında bir gün birisi, çorbalık arpacık istedi benden..Nasıl üzüldüm anlatamam, Oruçlu insanların çorba yapacak arpacığı bile olmaması..
Neyse gereğini yaptım,etinden sucuğuna kadar arabanın arkası ve bagajı doldurduk, hatta bayramlık kıyafetlerine kadar, Duyan herkes bir şey getirdi...Evlerine götürdük, evin küçük oğlunun bakışlarındaki mutluluğu anlatmam imkansız... Ne yazık ki; aldığımız oraletleri kadın pişirmiş, anlatmamız gerekirmiş demek ki...
Tabi bunları söylemek ayıp şeyler ama; konu açıldı işte ondan, o günden sonra zaten, herkes sıraya girdi, gerekli yardımı yaptılar, vesile olduğum için onlarında baya dualarını aldım..
Kardeşim oğlunu okula götürdüğünde, sırada beklerken bir çocuğun çantasının yırtık olduğunu görünce baya üzülmüş, üzülmesinin nedeni o çocuğun güzel çantaları incelemesi ona dokunmasıymış, gidip bir çanta alıp getirmiş, anlatırken bana gözleri doluyordu..Çocuğun sevincini görmeliydin abla ! diyordu..
Maalesef herkes kendini düşünüyor..Biraz duyarlı olup çevreye daha dikkatli baksak neler görürüz neler ?
Neyse sevgili arkadaşım çok uzattım..
Kutlarım yazını..
Sevgiler...
..
su_misali(Gülhun Ertilav)
Sare Hanım ağlattınız beni arkadaşım
Mevlam cümle güçlük çekenlere refaha erdirsin inşallah
Değerliydi yorumunuz, çok teşekkür ederim
sevgilerimle
Bazen derim ki gerçekten nedir güzel insan olmak ? Bu kadar zor mudur? Bu kadar ağır yük müdür gerçekten?Neden bir insan bir insana el uzatmaktan , bir dilim ekmeğini paylaşmaktan çeker kendini? Yaşam acımasız, insanlar acımasız dedirtecek örneklerle dolu bir dünyada yaşıyoruz. Yanındakinin yoksuluğunu görmeden kendi varsıllığıyla( ZENGİNLİĞİ) il övünen gerçekte ne kadar insandır ki!!!! Yine çok güzel kesitler. Bam teline dokunmuş usta kalem , güzel yürekli arkadaşım.
su_misali(Gülhun Ertilav)
Bahri Hocam, vefalı kalemdaşım
dünya sınav dünyasıymış gerçekten, yaşadıkça daha çok görüyor insan
değerliydi yorumunuz
teşekkür ederim
saygılarımla
Allah kimseyi yoklukla terbiye etmesin, Avrupa'da oldugu gibi, gida bankalari olmali, bu bankalarda ihtiyaç sahipleri haftalik gida ihtiyacini alabilmeli.
Devlet ve millet öyle bir dayanisma içinde olmalidir ki, açlik çekmek suç olmali.
Kimse temel ihtiyaçlardan yoksun kalmamali.
A4'e parsümen mi deniliyordu, taneyle bakkaldan alindigi dönemler, defterlerin çizgilerinin o çirkin yesilimtrak maviden oldugu dönemler, hayal meyal hatirliyorum.
Olaylardan ziyade anlatim çok güzel, Gülhun hanimin kalemi narin, anne abla sefkati var yazi edasinda.
Saygilarimla,
su_misali(Gülhun Ertilav)
ne güzel söylemişsiniz
"acı çekmek suç olmalı"
çok teşekkür ederim değerliydi yorumunuz Alp Bey
saygılarımla
KARDEŞİM YAZARDA BOMBA YAZI, HİKAYE OLMAZ MI? :)
YÜREKTEN KUTLARIM ABİM
YAZILARINI OKUMA KEYİF VERİYOR DİZDİĞİN ARI TÜRKÇE KELİMELERLE
ÇOK AKICI
YENİ HİKAYELERİNDE BULUŞMAK DİLEĞİ İLE YÜREKTEN KJUTLJUYORUM
SELAM VE SAYGILAR KARDEŞİME UZAKLARDAN...
direnis tarafından 2/27/2016 11:02:47 AM zamanında düzenlenmiştir.
su_misali(Gülhun Ertilav)
Zafer abim çok teşekkür ederim verdiğin destek ve moral için
çok çok selam olsun uzaklara
saygılar her dem
Yokluktan bir defteri altı kez silip yazdığımı, okulda açlıktan iki kez simit çaldığımı,karlı havada bez ayakkabılarla okula gittiğim dünler geçti gözümün önünden .Demek ki, hepimiz bu dünleri yaşadık ama az, ama çok ..
Şu anımıza şükürler olsun. Yok mu çevremizde şu an bunları yaşayan ...Sayısız yürek var Allah yar ve yardımcıları olsun .
KUTLARIM GÜZEL YAZINIZI
saygımla
su_misali(Gülhun Ertilav)
bunları yaşayan hala o kadar çok insan var ki
Allah yardımcıları olsun
teşekkürler yoruma
sevgiler
o 50 kuruş size helal olsun zaten olmuş da
bu gibi yazıları herzaman beğenmişimdir yazanı da yazar olunca daha bir zevkle okunuyor
şey vardı Kemalettin tuğcu nun kitapları ufakken okur okur ağlardım :)
selam sevgilerimle çok değerli dost varolunuz
su_misali(Gülhun Ertilav)
çocukken ben de çok okumuştum Kemalettin Tuğcu
sonrasında her ne kadar fakir edebiyatı yapıyor diye eleştiri alsada
hayatın gerçekleri idi yazdıkları
teşekkürler yoruma
saygılar
Daha bu sabah kahvaltı da zeytin yerken ,içimden geçen düşüncem,çocukken bir zeytini iki ,üç diş ısırarak yememizdi.Beş kardeştik ve baba cığımız hastay dı.O na yük olmamak için, o nu üzmemek için hep içimize attık tüm olumsuz yaşanmışlıklarımızı...Bu öykü nüze imiş içimden geçen bu sabah...Ne mükemmel anlatmış sınız çaresizliğin acısını.Kutluyorum değerli cann,kutluyorum kaleminizi ve yüreğinizi...Sevgilerim en içten.
su_misali(Gülhun Ertilav)
Bir çok insana masal gibi gelsede
yaşamın içinden, ve bizler yaşıyoruz bu olayları
teşekkürler Esma Hanım
sevgiler
su_misali(Gülhun Ertilav)
Tacettin Ağabey, değerli komutanım
çok teşekkür ederim
saygılarımla
Gülhun Ertilav'ın öykülerini seviyorum. Yaşanmışlık kokuyor hep.
Hani bir fırın önünden geçersin ya... Buram buram ekmek kokusu dolar ciğerlerine. Anlarsın yeni pişmekte olan bir ekmeğin odun ateşine verildiğini. İşte öyle bir şey senin öykülerdeki yaşanmışlık kokusu da.
Öyküyü direk olarak anlatmayıp, kaynakla görüşmeleri eklemek zordur aslında. Zordur; çünkü karşıdakinin uzun anlatımlarını aynı konuşma çizgisinde yazmak durumunda kalırsın. Ancak görüyorum ki bunu çok iyi bertaraf etmiş, ara konuşmalarla öyküyü zenginleştirmişsin.
Öyküdeki konuyla ilgili anılardan en dikkat çeken ise, şu anki neslin o elli kuruşu asla anlayamayacak olmasıdır. İki buçuk kuruşa dondurma alabilen bir nesilden elli kuruşa ancak yarım ekmek alabilen bir nesle yolculuk idi öykü.
Anlatım, konuya hakimiyet, imla kuralları, üslup gibi öykünün unsurları güçlüydü; bir solukta okuttu kendini.
Başarılarının devamı dileklerimle... Kutlarım.
Nicelerine...
su_misali(Gülhun Ertilav)
Turgay Hocam, bu kadar övgüye layık mıyım bilemedim şimdi.
Ama her dem yanımda olmanız ve vefa duygunuz için minnettarım her zaman.
Öykülerimde hayatın kıyısından bir şeyler çekip çıkarmaya çalışıyorum.
çok teşekkür ederim hocam, değerliydi yorumunuz
saygı ve hürmetlerimle
Galiba bu hikaye devam edecek.Yaşamdan kesitler de canlı olunca insan hem rahat yazıyor hem de okuyan lezzet alıyor.Bu fakirliğede gözün kör olsun demek kalıyor.Zamanında bu sıkıntıları hangimiz yaşamadık ki?Güzel hikaye için kutlarım.Selamlarımla..
su_misali(Gülhun Ertilav)
gözü kör olsun fakirliğin, parasızlığın
teşekkürler yoruma
saygılar
İlkokulda iken bir gün okuldan çıktım eve doğru ilerliyorum
Sıkça önünden geçtiğim tatlıcının vitrini o gün daha okşayıcı geldi
Tatlılar mis gibi dizilmiş ya, albeni diyor oradan
Ağlayarak eve gittim
Annem hayırdır oğlum dedi tabi
Dedim böyleyken böyle
Annem, aman oğlum ne var ağlayacak derken hemen yola düştü ve baklava alıp geldi
Düşünüyorum da, ya para durumumuz olmasa
Çocuğum o çağda canım çekmiş belli ki
Fakat imkânsızlık olsa; ister istemez yutkunup kalacağım ve bu kez gözyaşlarım içime akacak, hatta giderek benliğimin kuytularında kuruyup kalacak, dahası büyüdükçe topluma ve varsıllığa karşı ihtimal sıkıntı uyandıracak
"açlık mertliği bozar" sözü de pek meşhurdur ya!
Günümün yazısını içtenlikle kutlarım hanımefendi
Saygı ve selamlarımla...
su_misali(Gülhun Ertilav)
gördüğüm güne, yaşadığım ana hep şükrettim
ve biliyorum ki açlık çeken binlerce insan var
param yok diyemeyen binlerce kişi
teşekkür ederim Levent Bey değerliydi yorumunuz
saygılarımla
Böylesine bir yoksulluğu Rabbim kimseye vermesin.
Lakin yaşanıyor be arkadaşım.
Mesela ben de ilk okula giderken benzer bir yoksulluk yaşamıştım. O dönemlerde okullarda süt tozundan süt veriliyordu öğrencilere ama Erzurum'un Pasinler ilçesi gibi bir yerde kim içer ki ABD Malı süt tozundan sütü?
Bir tek bizim aile içerdi.
Öğrencilerin içmediği bir güğüm süt bizim eve geterilir ve annem o sütten yoğurt yapardı bize.
Hele bir gün cami halkının bizim aile için para toplayıp getirmesini ömrüm boyunca unutamayacağım.
Hâla şükrederim Allah'a ki öylesine bir yoksulluğa rağmen ailemizden bir tane bile hırsız uğursuz çıkmadı.
Selam ve sevgilerimle.
su_misali(Gülhun Ertilav)
Şükürler olsun hocam
her sabah uyandığımda ilk duam şükürle başlar
teşekkür ederim değerliydi yorumunuz
saygı ve hürmetlerimle
sevgili Gülhun hanım, bu ikinci yorumum: birincisi uçtu. :(
yüreğinize sağlık sevgili hocam, hüzün olsa da öylesine naif ve yalın bir anlatımla sunmuşsunuz ki etkilenmemem asla mümkün değil.
her duygu yine insana dair ve kaçış yok.
sevgilerimle sevgili Gülhun hanım...
Gününüz ve ömrünüz aydınlık geçsin.
su_misali(Gülhun Ertilav)
Gülüm Hanım, Değerli dost kalem,
olaylar hayatın içinden olunca sanki kalem kendiliğinden yazıyor
teşekkürler, değerliydi yorumunuz
sevgilerimle
Hüzünlü bir yaşamın hikâyesiydi kaleminizde canlanmış emekler var olsun selamlar
su_misali(Gülhun Ertilav)
Sanırım yaşamda güldüğümüz zamanlar çok az
çok teşekkür ederim Azimet Hocam
Değerliydi yorumunuz
saygı ve selamlarımla
su_misali(Gülhun Ertilav)
teşekkür ederim
çok vefalısınız
saygılar
Bu yazıyı ilk okuduğumda aklıma ne geldi desem belki şaşırırsınız Gülhun Hanım...!
Televizyondaki reklam programları. . .
İnsanları, özellikle de çocukları öyle fişekliyorlar ki, maddi durumu olmayan aileler o an ne yapsın? Hadi bakalım gel de alma. "Baba bana bundan al, şundan da al."
Adam cebinde ertesi gün işine gidecek bozuk parayı ayarlamışken, çocuk çikolata istiyor. (Tamam diyor, yürüyerek giderim.)
Tam o sırada, "Bulaşıklarınızı bununla yıkarsanız elleriniz bozulmaz." Yalana bak.
"Kocacım şu ellerime bak Hatçenin elleri genç kız eli gibi valla. Bende bu köpüklü deterjandan isterim."
Ne yapsın adam? Ceketini Ahmet çok beğenmişti, ona satar olmazsa. Nasılsa bahar geliyor, üşümez.
"Tamam hatun, akşam gelirken alırım."
Ah tv.ler . siz kazanın da bizler kaybedelim. Nasılsa bahar geliyor.
Sevgiyle.
su_misali(Gülhun Ertilav)
Benim de en çok kızdığım o reklamlar, hele hele cebinde parası olmayanlar gerçekten yaşıyor yazdığınız bütün çaresizlikleri
teşekkür ederim sayın yazarım değerliydi yorumunuz
sevgilerimle
Güzel ve harika bir anlatım. uykulu da olsam . çok duygulandırdı beni.. emeğinize sağılık,
hayırlı cumalar günaydınlar. efendim.
sevgilerim ile.
beren yılmaz tarafından 2/26/2016 9:34:22 AM zamanında düzenlenmiştir.
su_misali(Gülhun Ertilav)
çok teşekkür ederim
hayattan sıcacık öykülerde buluşmak üzere
sevgiler
Benim tatlı kalemli kardeşim acıyı bile böyle güzel anlatır işte...
Ne elli kuruşmuş ama !
Neler neler de alabiliyormuş.
Şimdi yarım ekmek bile vermiyorlar.
Selamlarımla.
su_misali(Gülhun Ertilav)
demek ki o zamanlar büyük paraymış
teşekkürler Bedri Bey
saygılar