- 685 Okunma
- 5 Yorum
- 1 Beğeni
Adana Çok Delikanlı
Adana Çok Delikanlı
Adana; tarihte uzun yıllar baş şehirlik yapmış, ülkemizin her çağda, önde gelen bir ticaret ve kültür merkezi olmuştur.Güney Anadolumuzun bereketli ve şifalı topraklarında her zaman insanımız aş ,iş ve derman bulmuştur.
hastalığım sebebiyle de olsa Adana da olmak gerçekten çok onur verici.
1980’li yıllardı;
Adana’da Çukurova Tıp Fakültesi ,Balcalı Hastanesi, Ortopedi Ana Bilim Dalı polikliniği’ ndeyiz.
Doktor;
- Hanımefendi,başınızı omuzlarınızın üzerine alıp, boynunuzu dik tutacaksınız ,boyun omurlarınızda düzleşme başlamış, eğer dikkat etmezseniz , çelik boyunluk takmak zorunda kalabilirsiniz. Soğuk duş etkisi yapan bu sözler hep aklımda ve ben boynumu dik tutmaya çalışıyordum da,sekiz saatlik mesaimin, en az yedi saatini daktiloya eğilerek çalışmak zorunda olduğumu kime anlatacaktım ki Marko paşayamı!
Zaman zaman çağdışı hayaller kurardım, mesela; daktilonun üzerinde, bir yerinde alarmı olmalı, kullanıcının organlarında, alarm zilleri çalmadan önce, her saat başı uyarı vermeliydi .
Ve kişi kalkıp en az on dakika boynunu, beynini,gözlerini dinlendirmeliydi.Aksi halde bu robotik çalışmalar neticesinde postür bozukluğu,ruh bozukluğu yaşayan, bende dahil, kambur bir insan gurubu oluşacaktı.Birilerine söylesem ya gülerdi,ya da ölümü gösterip hastalığa razı etmek cinsinden’’ elinle yazmadığına şükret, hiç değilse daktilo var’’ derdi.
işte bu sebepledir ki hayallerim, içimde hep hâyâli projeler olarak gizli kalmış, ancak bu gün anılarımda tekrar karşıma çıkmışlardı.
Gün boyu ;
Balcalı,Tıp fakültesi Hastanesi ‘nde tetkik ve muayene sıralarında mücadele verdikten sonra akşam yemeğimizde eşimle, kendimize bir şölen verelim,stres atalım istedik. Büyük Saat Kulesi’ civarındaki ünlü kebap lokantası , Eski Onbaşılarda, on kişilik bir gruba dahil olduk ya, karşı masadan da gözümü alamıyordum,insanlar sıralı şekilde karşılıklı oturmuşlar, masa boydan- boya kebap, benim şaşkın bakışlarım arasında,
Garson;
-Efendim size de aynısını yaptırıyoruz şalgam da istermisiniz? deyince bakışlarımı çekip, masama döndüm, nasıl o kadar uzun kebabı herkes eşit şekilde yiyecek diye, fikir yormaya çalışıyordum ki , o upuzun kebap şişiyle servise başladılar.Benim siparişime denk gelen bölüm biberlerle sınırlandırılmıştı, İçecek ne alırsınız sorusuna şarap dahildi, eşim hemen atıldı!
-Kırmızı şaraplarınız hangileri?
Garson
-Efendim bizde Öküzgözü-Boğazkere bulunur.
İlk kez böyle bir kebap masasında, rengarenk salatalar ve şalgam eşliğinde , Adana kebabı yiyecektim.Öküzün Gözü de tatlısı.
Bu güne kadar kebabı hep et olarak düşünmüştüm, ancak bu geceden sonra,
Adana Kebabını;
Ateşe sevdalı, kekik kokulu , bir çiçek ,
Veya;
Yakut renginde cezbedici bir mücevher olarak tanımlayabilirdim. Pamuğun altın kozasına inat.
Konuk olacağımız evin sahibi sofi olduğundan bizim böyle kafalarımız hoş bir halde gitmemiz yakışık almazdı , eve yürüyerek gidersek açılırız diye düşündük.
Dışarda öyle tatlı,ılık bir bahar havası vardı ki ; bulut şakası gibi çiseleyen yağmur damlalarının altında yürüyorken, o güzelim portakal çiçeklerinin, baygın kokusunu soluyor,bu cennet bahçede , küçük kum kuşu gibi hafif ve kanatlanmış bir ruhla şarkılar söylüyordum, Adana’ya Nisan da GELLL..
Bir müddet sonra ayakkabılarım elimde olarak, çıplak ayaklı kontes rolünde,.Taş köprüde,Karatepe kilimleri üzerinde yürüyor, yürümüyor yalınayak dans ediyordum ve hatta Seyhan Nehri’ni antik bir Roma Salı’yla karşıya geçiyordum.
Kapıdan önce senmi gireceksin benmi gireyim tartışmalarımızın altında,eşimin hâlâ çok sarhoş olduğu gerçeği vardı, muhtemel kapıyı hacı baba açacaktı ve önce beni görse daha iyiydi,kadın olduğumdan dikkatlice bakmazdı , ayakkabılarımı ayağıma taktım,kapıdan önce girmek önceliğimle;
Gündüz Balcalı hastanesinde muayene kuyruğunda beklerken, benim arkamda duran , kontrole gelmiş , eli sargılar içindeki adamı. Parmaklarını makineye kaptırmış pamuk işçisini anımsadım , sıramı ona vermek istemiştim de , O’ delikanlıca hayır bacım , kadınsın sen önden gir demişti.
İkimizde makinedaşdık, O’ parmaklarını pamuk makinesine, ben hem parmaklarımı hem boynumu daktilo makinesine kaptırmıştım.İşçi,memur kaderdaşlığımızın verdiği samimiyetle Adana’yı daha çok sevmiştim.
ADANA
Şiir:Hülya ASLAN
Kutlu Mekân ,Büyük Saat,Ulu Câmii Arası,
Kurtuluşu simgeliyor, Türk Bayrağı,Bayrakların Âlâsı
Alp Dağları,Toroslardır,Türk Budunu Kalesi
,Kurtkulağı , Kervansaray,Tuz Hanı
Adana Târihi, Asil Şehir,Çok DELİKANLI
Ceyhan Bereketli Nehir,Sular Çukurovayı
Huma Çayı , Kuşlar Gibi Dolanır, Bahçe’yi,Bağı
Seyhan Akar, Aşar Taş Köprü’yü, Sarar Ovayı
Osmaniye Düldül Dağlarında, Bozkurtlar Şanlı
Adana Târihi, Asil Şehir, Çok DELİKANLI
.
Yumurtalık Akdenizin Parlayacak Yıldızı
Baharların Bayramında Kutlar Sultan Nevruz’u
Gel Seyreyle, Karataş’ı, Kuş Cenneti, Akyatanı
Pozantı da Milli Parkı,Gör Kozan da Varsağı
Adana Târihi, Asil Şehir, Çok DELİKANLI
YORUMLAR
Ne güzel anlatmissiniz Hülya hanim,
Bizimkiler her ne kadar Mersin tarafindan gelmis olsa da, önce Namrun Yaylasi, sonra Tarsus, sonra Adana tarafina gitmis olsa da Yörük oymaklarimiz, nihayetinde Adanali olmuslar Kirim isgali sonrasi gelen iskan emri ile... Adana müthis birsey, Evliye Çelebi'nin 17.yüzyildaki anlattigi Adana'yi okuyanlar da bu sehrimize asik olurlar, 2016 yilinda gidenler de asik olurlar...
Gurbetçilik varsa da serde, Adanaliyaaagh heryerde :) diyip slogani patlatiyorum...
Saygilarimla efendim bu güzel paylasim için tesekkürler,
Hülya Avşar'da çok delikanlı ama kimse anlamıyor... Geçenlerde aynı lokantada yemek yiyorduk. Garson " ne alırsınız" dediğinde "çek bir Adana" demişti. Daha dün gibi hatırlıyorum. Adana gelene kadar Hülya Avşar iki bardak Rize' çayını içmişti.
Oysa çay yemekten sonra içilirdi. Demek ki içtiği çay "kaçak çay"mış. "O ne anlar çaydan" diyeceksiniz. Bende onu diyorum işte. "O ne anlar "
Saygılar