- 958 Okunma
- 4 Yorum
- 1 Beğeni
Taş III
Beyaz ısırgan adeta ortalığı yakıp yıkıyordu. Karşılaştığı tüm taşları paramparça ediyordu. Savaşlar sırasında yenileceğini anlayan rakipler teslim oluyordu fakat onları parçalamadan yollamak istemiyordum. Dur ihtarına uymayıp vuruşlar yapıyordum, kural tanımaz bir şekilde önüme gelen her şeyi darmadağın ediyordum. Beyaz ısırgan güçlendikçe ben de acımasızlaşıyordum. Akşamları dışarı çıkıp mahallenin arka tarafındaki kayalara atışlar yapıyordum. Onların ihtişamlı vücutları aldıkları darbelerle çatlayıp parçalara ayrılmaya başladığında kendimi daha da güçlenmiş hissediyordum. Nefretim eyleme dönüştükçe azalmıyor aksine çığ gibi büyüyordu.
Eve döndüm. Odanın ışığını kapatıp perdenin arkasından Esra ve Yusuf’u izlemeye başladım. Bir şeyler konuştular ve sonra Esra elini Yusuf’un alnına koydu, önce avucunun içiyle sonra elinin tersiyle O’nun alnını kontrol etti. Hafifçe gülümseyerek Yusuf’un omzuna dokundu ve onu evine yolcu etti. Öfkem tekrar kabardı. "İyi ki abisi öldü yavşağın, sömürdükçe sömürdü. Sürekli küçük emrah pozlarında, ilgi arttıkça boynu bükülüyor işin yolunu buldu göt herif!" kendimi durduramıyor odanın içinde dört dönüyordum. "Mal karı da hemen inanmaya hazır. Sürekli dibinde. Sanki anası... Bize gelince iki kelimeyi zor konuşur! Sikiyim ben böyle işi ya! Ellemeler, her akşam buluşmalar. Sikecem olum senin Krivetz’ini de lan en değerli şeyini elinden alacam lan senin!"
Sabah beşe doğru sızmışım. Kalkar kalkmaz hızla evden çıkıp Yusufların evine gittim. Artık savaşmanın zamanı gelmişti. O’na bu işi bitirelim artık diyecektim. Beyaz Isırgan ve Krivetz’in mutlaka yarın savaşması gerektiğini söyleyecektim. Kapıyı ablası açtı. Yusuf’un hasta olduğunu ve annesiyle birlikte erkenden hastaneye gittiklerini söyledi. Eve geri döndüm ve pencerenin kenarında tüm gün Yusuf’un dönmesini bekledim. Bu savaş için sabırsızlanıyordum. Fakat akşam Yusuf ve annesi eve dönmediler. Bir sonraki gün de dönmediler. Sonra annemden öğrendim Yusuf’u hastaneye yatırmışlar. Rahatsızlığı araştırılıyormuş. Ben öfkemi içimde tutamıyordum. Artık dayanamadım ve Yusufların evinin arkasında Krivetz’i koyduğu gizli bölmenin bulunduğu yere gittim. Onu aldım ve yere koydum. Beyaz Isırgan’ı kaldırdım, tam vuruşu yapacakken Esra "N’apıyorsunnn?!" diye bağırarak yanıma doğru koşmaya başladı. Esra’yı dinlemedim ve çok şiddetli bir vuruş yaptım. Krivetz tuzla buz oldu. Parçaları etrafa yayıldı. Beyaz Isırgan sapasağlam duruyordu. "Allah senin bin türlü belanı versin! Pislik herif. Sen nasıl bir arkadaşmışsın ya?!" Diye söylenerek ağlıyordu Esra. Bir yandan da Krivetz’in dağılan parçalarını toplamaya çalışıyordu.
On gün sonra haber geldi. Yusuf’a kan kanseri teşhisi konmuş. Doktorlar en fazla bir ay ömrü kaldığını söylemişler. Yusufların evinin önü kalabalıktı. Çığlıklar, ağıtlar, bağırmalar vardı. Koşarak mahalleden uzaklaştım. "Krivetz’in öldüğünü hissetti" dedim "Ve kanser oldu." Kesin ziyaret etmeye gittiklerinde Esra söyledi. Hemen Esra’yı aradım.
"Alo. Lan var ya sen nasıl bi kızsın lan! Böyle bi şey hasta olan adama söylenir mi, mal mısın kızım sen!"
"Neyi söylemişim ya manyak mısın sen!"
"Krivetz’i parçaladığımı neden söyledin hiç mi kafan çalışmıyo kızım senin!"
"Ya sen ne psikopat ne manyak herifmişsin ya. Çocuk kanser olmuş sen taş derdindesin. Taşına sıçıyım senin. Yusuf ölecek. Haberin var mı bilmiyorum ama?! Bir kere gidip ziyaret ettin mi onu? Benim işim gücüm yok çocuğa Krivetz anlatacam di mi? Gerizekalı. Siktir git!"
Esra telefonu suratıma kapattı. O an aklıma bir fikir geldi. Koşarak eve geldim, kömürlükten babamın büyük demir balyozunu aldım ve Beyaz Isırgan’ın tepesine tüm gücümle indirdim.
Devam edecek
YORUMLAR
Önder Kızılkan
Önder Kızılkan
Aslında tercihim farklı bir yöndeydi..Ama tercihim bende saklı... Ben tercihimi yazı bölümleriniz bitince toplu olarak ''Taş'' adlı bir yazı başlığı altında ''Taş'lamak' alt başlığı ile cevap yazacağım...
Benim düşündüğüm şey, sizin yazdığınız şey'den biraz kopuk ve uzak olsa da , sizin bitişi yapacağınız cümle ile ben başlayacağım... Düşüncelerimiz farklı olsa da mutlaka düşlerimiz bu yazılarda bir yerlerde buluşacak.. O buluşma sonrasında düşler, birbirinden ne kadar uzaklaşır şuan kestirmek zor....
İşte o zor noktadan ''Taş'' kolay bir noktaya gelene kadar, kaç kişiyi yaralar bunu da her ikimizin kestirmesi zor....
İki bilinmeyen düş ,umarım çok iyi bir bilinen bir sonuca ulaşır, dostum...
Başarılar....
sevgiler....
Önder Kızılkan
Tercihler çok fazla dediğin gibi, serileri eklerken bir çok arkadaşımdan yorumlar geldi: Daha fantastik olmalıydı, son bölümler aceleye gelmiş gibi vs.. Çok sevindim. Yazı yazmak kadar yorumlarda bunları tartışmak da ayrı bir zevk. Başarılar diliyorum..