Short&StoryS II
Gözlerinden yaşlar, şelale gibi akıp, önce avuçlarına sonra dizlerine dökülüp oturduğu kayayı ıslatıyordu. Çok sessiz ama içli bir ağlamaydı. Oturduğu seki biçimdeki kaya yosun kaplı olup nemliydi. Bu devasa kayanın dibine denizin hırçın dalgaları gelip bol köpük bırakarak tekrar geldiği yere dönüyordu. Sanki kadının gözyaşlarıyla deniz kabarmış gibiydi.
Kadın aniden ayağa kalktı. Dudaklarının arasına mırıltıya benzer “Yaşamın kucağına mı yoksa denizin kalbine mi dalmalıyım?” deyip bir hırçın denize bir de ayakuçlarının değdiği yere baktı; sonra gözlerini ufuklara dikti fakat gözlerinden, umuttan çok korku vardı ve etrafa çişil çişil yağan yağmur ıslatmaktan çok korku salgılıyordu!
Onu buraya getiren sebep neydi?
Sanırım kendi ağırlığından fazla problematikleri vardı; sanki ayaklarına bağlı ağır demirden prangası var bir haldeydi. Kadının oturduğu kaya hala ıslaktı ve üzerinde kadının kendi eliyle yazdığı bir not vardı.
Sonra aniden çıkan Rüzgâr, notu alıp önünden sürükleyerek dalgaların kucağına attı. Geriye dönüş yapan hırçın dalgalar da notu alıp hafızasız okyanusların akıntılarına kapılarak kısa bir süre sonra gözden kaybolmuştu...
“Bir hiç uğruna, hiç bir şey olmamıştı” kadın mı?
devam edecek...
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.