- 467 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
KALBİM DİLE GELİRSE
Kalbim sağır olmuştu, duymuyordu. Kimseye açık değildi ki kapılar, çalmadan içeri giriyorlardı, merak işte. İçerisi karanlıktı. Bir köşeye sinmiş bir kadın, eli yüzü düzgün, yaşına göre genç ama heyecanları yaşını aşmış belli. Ellerini açmış dua ediyordu belki de, kim için ne içindi bu yakarış. Hiç durmadan bir şeyler mırıldanıyor, bir şeyler istiyordu Tanrısından ona en yakın olandan. Ağlıyordu, gözyaşları durmak bilmiyordu. “Tanrım beni azat et artık” cümlesi çınlıyordu karanlıkta. Bildiği ya da bildiğini sandığı ne varsa, kim varsa haykırıyordu. Beddualarının bini bir paraydı. Yakarışları, dilekleri, istekleri bitmek bilmiyordu. Yavaş, yavaş kusuyordu anılarını. Her beddua edişinde; yaşamını çekilmez kılanlara onu insanlıktan çıkaranlara sövüyor, sövdükçe içini boşaltıyordu. Bir an ses kesildi, duraksadı. Etrafına bakıyordu umutsuzca, kimsecikler yoktu, her zamanki gibi yapayalnızdı. İşte o an sessizce ağlamaya devam etti. Sessiz çığlıkları karanlığın içerisinde oradan oraya saplanırken bir siluet yanına yaklaştı usulca, aldırmadı kadın. Çaresizliği kör kuyular kadar derin ve soğukken, hala isyanlarda sessiz, sessiz ağlıyorken “Nereden çıktı bu gölge?” diye düşünmeye başladı. Kafasını kaldırıp yanına yaklaşana bakmıyordu, korkuyordu. Korkusu cesaretsizliğinden değildi oysa. Korkusu; bu zamana kadar yanına yaklaşanların saf görünen karanlık yüzlerine kanmasındandı.
Bir yabancıyla karşı karşıya kalmanın verdiği huzursuzluk, sessiz hıçkırıklarının yavaş, yavaş sona ermesini sağladı. Gölge öylece kadına bakıyordu. Kadının aldırmaz tavrı devam ederken Gölge bir hamleyle kadının gözyaşlarıyla ıslanmış ellerini yüzünden çekti. Kadın ağlamaktan şişmiş gözleriyle Gölge’ye bakıyordu. Bu gözler umudunu yitirmiş bir kadının gözleriydi. Gölge nazik bir hareketle kadının ellerinden tuttu ve ayağa kaldırdı. Gölgenin cümleleri uçurum sessizliğinde yankılanırken dudaklarından şu cümleler döküldü; ”Haykırışlarını duymamak mümkün değildi. Yüreğini yırtarcasına feryatlar ediyordun. En yakınından yardım istiyordun belki de. Sesin karanlığın içinde acı, acı yankılanıyordu. Nedir dilediğin, insanlardan istediğin?” Kadın ise; “Ben kimseden yapamayacakları hiçbir şey istemedim. Kimilerinden bana değerli zamanlarını vermelerini istedim, vermediler. Kimilerinden fedakâr bir dostluk istedim, yanından geçmediler. Kimilerinden vicdan istedim, ‘hesapsız-kitapsız’ bir vicdan veremediler. Kimilerinden bana dürüstlük vermelerini istedim vermediler. Kimilerinden bir omuz istedim yaslanacağım ‘omzum kırık sana faydası olmaz’ dediler. Bana ne vermediler biliyor musun? İnsanlık ve sevgi Gölge. Ben çok şey istemedim ki. Sadece beni anlasınlar ve sevsinler, hayatlarına ortak etsinler istedim. Onlardan para, pul, pırlanta istemedim insanlık istedim Gölge. ”
Kadın kömür karası anılarından, yaralı geçmişinden, umutsuz bugününden dökülen kırık dökük cümlelerini art arda sıralıyordu. Ağzından çıkan her kelime dudaklarını yakıyordu sanki. Dur durak bilmeden anlatıyordu. Gözyaşları karışıyordu hayatının satır aralarına. Yüreğine oturan, ağırlığını kaldıramadığı taşları teker, teker bırakıyordu, dağılmış ruhunun uçurumundan. Gölge, kadını ses çıkarmadan dinliyordu. Karşısında olgun bir kadın değil de pamuk şekeri hayalleri elinden alınan, sevgiye aç, savunmasız, küçücük bir kız çocuğu vardı sanki. Kadın bir anda sustu. Kelimeler ağır geliyordu artık, hem yüreğine hem de diline. Gölge’nin gözlerinin içine baktı ve “İşte benim gözyaşlarımdan çıkan hikâyem” dedi. Uzun bir sessizlik oldu. İkisinden de çıt çıkmıyordu. Bu sessizliği bozan Gölge oldu. “Her hikâye mutlu sonla bitmez ama kendi hikâyeni sen yazar ve sen oynarsın. Seçimlerin senin kaderini belirler. Hikâyende oynamasını istediğin kişilerde olacak muhakkak. Yaptığın her seçim bir aldanış, bir yıkım getirecek belki sana, bilinmez… Düşeceksin, her yanın kanayacak, acıyacak yüreğin. Her sefer senin için yeni bir başlangıç olacak. Yeniden seveceksin. Yârini, dostunu yüreğine misafir edeceksin. Acılarını başköşeye koyup dinleyeceksin. Kardeşim dediklerin çelme takarken hayatına yine düşeceksin. Her kalkışın senin için bir umut olacak. Yaraların zamanla kapanacak. Yenildiğin her gün daha güçlü uyanacaksın hayata. Hayat kötü sürprizlerle karşılarken seni sen, korkak geçmişini, diz çökmüş anılarını ardında bırakacaksın. Umudun geleceğin olacak. ” Kadın Gölge’ye pür dikkat bakıyordu. Gölge’nin sözlerini tek bir cümlesini kaçırmadan, nefes almadan dinledi. Yabancı doğru söylüyordu. Gölgenin sözleri, kadının düşüncelerine bir ok gibi saplandı. Kendine gelmeliydi artık. Hayat ne olursa olsun yaşamaya değerdi. Ne zamana kadar birileri, onu düşerken tutacaktı. Her bitiş, yeni bir başlangıçtı. Gölge kadının tükenmeye ramak kalmış umutlarını yeniden yeşertmişti. Beyninde düşünceler oradan oraya kaçışırken, kadın umut dolu gözleriyle Gölge’ye bakıyordu. Gözleri parlıyordu. Umutsuz bir kadının gözleri değildi artık bu gözler. Geleceğe umutla bakan, acılarından ders almış birinin gözleriydi. Gölge’ye döndü ve “İnsanlık, sevgiyle dostlukla beslenir, büyür, kocaman bir çınar olur Gölge. İnsanım bende. Kocaman bir çınar olsun sevdiklerim içimde. Sevgileriyle sulasınlar beni, umutlarıyla yeşertsinler çiçeklerimi. ” dedi kadın sevinçle.
Gölge; umutları bir filiz veremeyecek kadar derinden budanmış bu kadının, yeniden yeşeren yaşama sevincini görüyordu artık. Gitme zamanı gelmişti. “Unutma! Umutların senin yarınların, umudunu kaybedersen yaşayacak yarınların da olmaz” dedi ve geldiği kapıdan sessizce çıkıp gitti.
Gülşah ERCİYAS
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.