- 860 Okunma
- 6 Yorum
- 0 Beğeni
kayıp bi ruh için..
"utku, artık gel.."
diye çaresiz bekleyişlerin feryadındayım..
bazen seni sonsuza dek dinleyecek birilerinin varlığını hissetmek iyi gelebilir, herşeye rağmen..şiddetli baş ağrılarım ve umutsuz ve gerçekleşme ihtimali olmayan ve zavallı hayallerim var..
acınası düşler..
kandırılmaktan kusmak üzere olmak bazen iyi bişey olabilir..ya da çok fazla yalana maruz kaldığında gidip düşlerinin üzerine bi bardak nanelimon içebilirsin, çıkartmaya iyi gelir..
uğruna yorgun kalınası, pekçok şeyden ödün verilesi ve aşık olunası çay’ım için bile yeterli takatim kalmamış heybemde..ve monitörle mutfak arası mesafeyi adımlarımla şereflendirmek cesareti de yok omuzlarımda..
başım bu akşam cidden çok ağrıyor..
sevginle mutlu olmayı öğrenmelisin, dedi utku bana az önce..
öyle, çünkü bundan başka uygulanası bi durumum yok..’umrunda bile olmadığım o pek değerli insan’.....kavlinden, ajitasyona açık ucuz geyiklere girmeyeceğim, çünkü umurda olduğumu biliyorum..alıp bi köşesine fırlatılmış, hep saklanacak, fakat üzeri ağ bağlayacak bi umur bu..benim ’umur’larımdan biraz farklı..!umursadığım insanlara, ne olursa olsun, günün birinde hiç tanışmamışız tutumlarına girmem..kalplerini kırmam..beklentilerine büyük ölçüde cevap veririm..ve merak ederim..ve yaşamın üzerinden neler geçirdiğiyle ilgilenirim..ve severim..ve sahiplenirim..ve hatırlarım..
çünkü saçma’yım..!çünkü hala ’yalan’ diye bişeyin varlığını inkar etme çabasındayım..
çünkü marjinalitemi kaşlarıma altlı üstlü geçirdiğim piercin’lerime, siyah rujuma, kırmızı saçlarıma, yırtık çoraplarıma ve baget ucu kirliliklerine saklamıyorum..!
inadına ’doğru’, inadına ’doğru’, inadına ’doğru’yum..
birileri benim çocuk düşlerimi sermayeleştirirken hala nefes alabilecek kadar ’doğru’..!
şimdi kararan gözlerime inen perdede, ’anonim şehir efsaneleri’ne methiyeler düzen birine sitemlerimden oluşmuş bi silüet görüyorum..paşa, kusura bakma ama sen de yalan söylüyorsun..!geçtiğimiz perşembenin bi önceki tekrarından daha fazla geçmiş olamaz, hala güvenebileceğim birilerinin varlığından söz ediyordun..iki bukle saç’a ve çeperlerinden kalınlaştırılmış altlı üstlü bi dudak kombinesine düzdürdün ruhunu..
lanet olsun..!masamın üzerinde ashton var şuan ve o bakışlarındaki hayrete düşüren büyü, beni delirtmek üzere..hemen yanında da, neydi bu çocuğun adı, hatırlamıyorum, eski bi sticker olmalı bu, çok eski, ’in the shadows..!" diye çığırırlardı, o var..şakir’im var bi de..öpülesi mahlukat..bi iki hediye, kalemler, speakerlarım ve lavantalı tütsüm..
ouvv..anısı büyük..altında da tütsüdenliği var..son paramla almıştım bu ikiliyi..nasıl unuturum..
döndüm velhasıl..yine aynı buhran, yine aynı iç çekiş..
ama görülesi dostlar, yapılası planlar, uçulası büyükada sabahları ve şiir gibi bisiklet turları..
bi morella gözlerinden sızan tuzlu zerrecikleri dudak kıvrımlarından ağız mukozasına akıtırken, maşuk, kutsal iletişim sağlayıcımız msnde ’dışarıda’ tutumlarına giriyor..
’bu da geçer’ diyordu birileri ve morella kıyamadığı dudaklarını ısırıyordu ’yalnızım’ dememek için..oysa bilinmeliydi, yalnızlık bir’ine mahsustu; ve kutsal yalnızlığının nihai sona erdirgeci yolda olmalıydı..
çocuk morella gözlerini kapayıp ’sütümm’ diye bi kez daha iç geçirmeli ve cevapsız kalan çağrılarının proxy ayarları ile oynamalıydı..
ve batarken güneş ardında tepelerin...., tarzı savsak teletubbie tutumlarına girmenin lüzumu yoktu ama 19.5 yaşındaysanız ve eğer aşıksanız hayatın gerçketen çok güzel olduğu iddia edilebilirdi..
hatta çekinmeyip ’çok aşık’ diyen bi şarkının klibinde oynayıp ’ama ben çoooook, çoooooook aşığım sana..!’ diye bağrılabilirdi..ve klibin çekildiği konserde binlerce ağızdan ’beni bırakma...!’ haykırışlarının dinletildiği kutlu insana ’neden beni bıraktın..!’ çemkirişlerine girilebilirdi..
şimdi hep bi ağızdan,
gel bak,
bi elimde gökyüzü var hala
ötekinde kayıp giden yıldızlar
-burada bana izin verin, tek başıma haykıracağım, benim kadar güzel söyleyemeyeceğinizden eminim,
lalalala..
biricik,
im still burnin’ in ur flames..