12
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1482
Okunma
Zaman, belli belirsiz gölgeler eşliğinde, yarim yamalak düşlerle yelken açıyor, gözlerimin avuntusuz gözeneğinde..
Bir film şeridi eşliğinde seyrediyorum, çocukluğumun hiç büyümeyen ama hiç çocuk olamayan öyküsünü.Penceresiz kalmışlığım beliriyor, aynasız duvarlarıma yansıyan, çocukluğumun bir daha hiç geri gelmeyecek, o masum gülümsemeyle gelen mimiklerimin acı kazınan çizgilerinde.
Dünyadan daha kocaman bir dünyaya sahip bir düşüncenin evriminde, tek galip benim biliyorum..Hiç bir tesellide avuntu arayışım olmayacak, bir şefkat elinden başka…
Mutluluğun resmini çizmiyorum, bizzat benim resimdeki çocuk...
Çırılçıplağım…
Yalın ayağım…
Toz duman üstüm başım..
Hiç utanmıyorum…
Garip bakışların üçgeninde değilim bu kez…yargı/sızım.infazlarımdan hep gülümseyerek ayrılıyorum teslim olmadan…
Koşuyorum durmadan, uçsuz bucaksız ayaklarımın taşıyabildiği her yer ben/im.. hiçbir yasak tanımıyorum. Gözlerimin görebildiği her yere uzanıyorum. Hiç bir korkuya, yüreğimde yer bırakmadan yaşamın en uç noktasındayım…
Beni kurtaracak güleç yüzüm ve gittikçe derinleşen masum mimiklerim var biliyorum
Hayatin hiçbir sahnesinde figüran değilim. Her oyunda başrol benim.her oyunu kendi kuralımı koyarak ve mutlu sonlarla bitiriyorum…
Çamurdan arabalarıma, metrelerce yol yaparken geçiyor koca günüm. Hiç yorulmuyorum.Özenle saklıyorum,yeniden gün ışığında serüvenime devam etmek için..
Sonra sabah oluyor, tekrar bir servet değerinde bilyelerimle, rengarenk bir dünyanın hayal bile kurulamayan yolculuğuna, hiç kirlenmeyen yüreğim, kötülük görmeyen gözlerimden yol alıyorum...
Her şeyi seviyorum…
Herkesi seviyorum
Her canlıyı kendi dünyamın bir parçası olarak görmeyi seviyorum.
Çamurlu bir gölette boğazımda kırmızı renkte sular bile inerken bunu önemsemiyorum...Sadece mutluluğumdan bir parça veremiyorum zamana…
Bir keçi kadar inatçıyım bazen…
Her şey benim…
Ben bu hayata bir anlam katmak için geldiğimi biliyorum.Ama neden kimse beni önemsemiyor diye düşünüyorum…
Düşlerden uzağım
Mesafelerimde ayarsızım...Hiç bir takvime bağlı değilim.
Her gün benim çocukluğum,bilyelerim topacım
Ve hiçbir zaman hiç bir ağaca takılmayan uçurtmalarımın götüreceği keşiflerin peşinde sürükleniyorum…
Yükseldikçe maviliğine uyak düşüyor gözlerim.Ellerimi uzatıyorum durmadan tutmak istiyorum..ulaşılmaz neresi ?hangi ülke?özgürlük çocukluk mu?düşünmeye başlıyorum..
Büyüyorum…
Korkuyorum…
Düşünüyorum..
Korkularım başlıyor.
Oysa korkmazdım hiçbir gölgeden, hiçbir karanlık ürkütmezdi beni.Ellerim ıslanıyor gözyaşlarında, dokundukça heyelan oluyorum…sorgularım başlıyor.
Özgürlük benim zihnimde bir yolculuk.Koşabilmeliyim taylarla bozkırlarda delice…
Bir çoban kavalında ninniler dinlemeliyim annemden hiç duyamadığım, Yeniden uyumalıyım…kuzuların sessizliğinde,bir kuşun gagasından su içer gibi, gökkuşağına inat açmalıyım kollarımı.
Ve sarabilmeli her yanı boylu boyunca..Yer gök kızıllığa boyanmalı, yeşillerinde ben olmalıyım sadece…
Büyüyorum,
Antik çaglarda kayıp kıtaların hiç bulunamayan esrarengiz yanlarında savruluyorum.Çekip her takvim yaprağını, okumadan bir hüzün ağacı dikiyorum..zamanın bir yerinde bekleyip yelkovana tutunmak istiyorum ellerimle.
Uzanıyorum.
Dokunacakken
Kayboluyorum
Perde kapanıyor.
Aynadaki yansımaya bakıp gülümsüyorum..Mimiklerimdeki çizgi derinleşse de, hala duruyor en yalın halinde…değişen sadece ben değilim körleşen hayat..
Faik Danışman