- 446 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
YAŞAMSAL DÖNGÜ
İçgüdüsel yaşadığımız derin yalnızlığımız ve içinde kayboluşlarımız, bazen biri gelse diye kapıya bakışımız. Bazen de hayat sussun deyip kendimizle söyleyişlerimiz. Her birimiz yaşadığımız dünyanın içinde neler olduğunu görüyor ama suskun kalıyoruz. Çünkü tepkilerimiz içgüdesel bir eyleme dönüşüyor, arkadaşlıklarımız yarınlara dönük, ihtiyaçlarımız her gün değişiyor. Eskisi gibi bir hırka bir lokma dönemi bitmiş. Farkındayız, cinnet geçiren bir toplumun içindeyiz her gün bir çocuğumuzu bir kadınımızı kaybediyoruz, her gün bir eylem var. Her gün emekçi babalar fileleri boş çantalar taşıyor evine. Farkındayız teknolojik olarak zenginleşen bir dünyada olsak da duygusal bir fakirlik içindeyiz. Yoksuluz arkadaşlar, farkındalığımız körleşti, duygularımız samimiyetsiz, hayat gülüşlerimiz dostlar alış verişte görsün diye konuluyor suratımıza. Biz neden yitirdik kendimizi, aşkın özünü çürütüp keyfi açlıklara dönüştü, kavgalarımız küresel krizlerin çarpık aldanışlarında. Yok oluyoruz, özlemlerimiz soluk, bakışımız donuk bir silkeleyin kendinizi hayatımız kir pas içinde yok oluyor.
Yaşamsal döngü bu biliyoruz, bizlerlin karşılaştığı bu yitiklik bizden sonrakilere devredilecek, sadece amaçlar değişecek. Hayallerimiz nasıl başkalarının kölesi oluyorsa, yarıların düş ülkesi de kölelik anlayışında gelişecek. Kölelik bildiğimiz kölelik değil, kendi düşünün peşinden gitmezsen, başkasının düşünde işçi olursun. Kendi aşkına ait olmayı bilmezsen, ait olmadığın bir gönülde yabancı olursun. İki kişiliğimiz var biliyoruz, bunu kabul edelim kötüyken iyi olmak, ağlarken gülümsemeye çalışmak, içimizdeki çığlık varken susup kalmak gereksinim, bir nevi koruma içgüdüsüdür. Ancak aşırı baskı yaşam merdivenimiz de kırık bir basamağa benzer ve biz o basamağa mutlaka basar kaza geçiririz.
Böyle gelmiş böyle de gider anlayışımız da var, işlerimiz yolundaysa gönül acımız yoksa, umursamaz olmuşsak artık yaşananlara yaşamıyoruz demektir. Uyuyoruz, uyanıyoruz işe gidip geliyoruz çocuklarımızla kah oynuyor kah uykularında izliyoruz. İnanılmaz bir telaşımız var, ancak bu telaş içinde sevmeleri unutuyoruz. Sevmek kendini sevmekle başlar, sevildiğini bilmek ister ilgi ister, bilin ki siz nasıl sevilmek ve ilgi istiyorsanız çevrenizde aynı duygu yoksunluğu içindeler. Sevdiklerinize zaman ayırın, işiniz önemlidir. Ancak sevdiğinizi kaybettiğinizde, işinize ayırdığınız zamana küfredersiniz, çünkü size ihtiyacı olduğu yerde siz işinizle meşguldünüz. Unutmayın her birimizi bir gün yeryüzünde kaybolacağız. Kimse yeryüzünü parsellemedi, tapunuz bile olsa öldüğünüzde yanınıza konmayacak. Ölümü hatırlayarak yaşayın, aileniz, dostlarınız, arkadaşlarınız kaç gün yas tutar. Sizde kendinizden biliyorsunuz ki, yaşam döngüsü içinde kaybedilenlerin ardından yine devam edersiniz.
Yaşamsal döngü bu, kabul edin nasıl doğduysanız öleceksiniz de, çevrenize iyi bakın bu gün yanınızda olanlara bir gün sarılamayacaksınız. Söylemek istediklerinizi içinizde tutmayın, değer aldıysanız özden değer verin bu hissettirin. Geç kalmayın kendinize, geç kalmışlığın yanığı iyileşmez yaralar bırakır içinizde.
Aşk’La yaşama telaşına devam...
ilknur köknar-sokak kaçkını
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.