- 698 Okunma
- 3 Yorum
- 1 Beğeni
-IŞIĞIN KIRILDIĞI ANI YAKALAMAK-
Meşhur filozof Nietzsche’nin bir sözü apayrı yönde dikkatimi çeker. “Kadına mı gidiyorsun, kırbacını unutma!” Bu sözün kimi zaman ünlü filozofun kadına şiddeti kutsadığı yönünde anlaşıldığına rastlıyorum. Oysa yaşam öyküsüyle ilgili bazı hususlara bakıyorum da gerçek bundan çok farklı şekillenebilir.
Nietzsche, bir devrin kadın yazarlarından Lou Salome’a aşık olur. Lou Salome o dönemde belki yirmi yaşında vardır. Ancak Salome ile Nietzsche’nin konuya bakış açısı örtüşmez. Salome muhtemelen, Nietzsche’ye ünlü bir filozof olması itibariyle yakınlık duymaktadır. Ve ondan bu ölçekte yararlanmak ister.
Ne dersiniz? Objektif yaklaşmıyor muyum? Hemen söylemeliyim ki; Lou Salome sıra dışı bir karakterdir. Gençliğinden itibaren sanat, edebiyat ve felsefeyle de yakından ilgilenir. Kuşkusuz bu noktada bir sorun olduğu söylenemez. Ancak hayatında bu duruma paralel bir gelişme olarak düşündüğüm olaylar vardır. Sözgelimi, genç kızken yaşadığı yörede bir rahiple yakınlaşır. Rahip kırk yaşında vardır. Salome’yi etkileyen temel unsurun, rahibin edebiyat bilgisi olduğundan söz edilir. İşitte inanma demeyin. Rahip, Salome’ya sosyal çevresinde Dostoyevski’yi en iyi bilen bir sima olarak gözükmektedir. İşte Nietscche’ye de bu ölçekte ilgi duyacaktır. Ancak evlenme teklifini kabul etmez.
Yıllar sonra Salome, ünlü Alman şairi Rilke’ye ilgi gösterir. O dönem de Salome’nin 36-37 yaşlarında olmasına karşın, Rilke 21-22 yaşlarında bulunmaktadır. Anlıyacağınız bu kez döngü tersine işlemektedir. Salome denemeler, makaleler yayınlayan bir yazardır. Oysa, Rilke henüz Alman edebiyatında yankı yapan bir şair ve sanatçı değildir. Yani Salome’nin, Rilke ile entelektüel bağlamda yakınlaştığını söylemek oldukça zordur.
Demek istediğim; Salome dünyayı kendi üzerine kurmaktadır. Hayatı toplumsal bir düzlemde karşılamaz. Bir kadın yazar olarak dünyada ki tüm kadınların sorunları ve bunların çözümünün Salome’nin perspektifinin dışında kaldığını söylemek acep mübalağa mıdır? Yaşam karşısında düşünüş ve tavırları itibariyle bireyci bir söylemi benimsemektedir. Dünyayı tamamen kendi ferdi özgürlüğü çerçevesinde almaktadır.
Bunları neden mi anlatıyorum. Nietzsche, aşkına niçin karşılık bulamadı? Bulabilir miydi? Karşısında nasıl bir insan profili vardır? Bu soruların cevabını bulmak adına diyebilirim. İnternette görsel sitede görebileceğimiz bir fotoğrafları ilgi çekici gelebilir. Nietzsche ve Salome’a aşık diğer bir arkadaşı at arabasının önünde atların koşulduğu bölümde durmaktadır. Salome ise arka planda at arabasının kasa bölümünde dizlerinin üzerine çökmüş ve elindeki kırbacı kaldırmış vaziyettedir.
Nietzsche, bu fotoğrafı iyi analiz edebilseydi Salome’a evlenme teklif eder miydi acaba? Şüphesiz değerlendirirken, aşkın gözü kördür sözünü de unutmamak kaydıyla.
Nietzche’nin yinelenen buhranlarında frengi hastalığının yanı sıra evlenme teklifine ve aşkına karşılık alamamasının da önemli rolü olduğu söylenebilir.
Hatta spekülatif bir yaklaşımda bulunmak pahasına şunu sorabilirim: 1889 yılının bir kış günü Roma sokaklarında kırbaçlanmakta olan bir ata sarıldığı ve ağlayarak onu korumaya çalıştığı söylenir. Yukarıda arz ettiğim fotoğraf hususu da düşünüldüğünde; Nietzche’yi bu olayda kırbaçlanan bir ata karşı böylesine bir refleks göstermeye iten unsur ne idi? Sadece hayvan sever bir bakış açısı mı yoksa bir şuuraltı etkileşimi mi acep?
Kuşkusuz, insan psikolojisinin derinliklerinde dolaşırken unutulmaması gereken temel bir husus; nice dehliz ve labirentlerin bizleri karşılayacağı gerçeğidir. Dolayısıyla insan üzerine tanımlama yaparken daima bir pay bırakmamız faydalı olacaktır. Önyargıların tuzağına düşmemek adına hani. Aksi takdirde, Nietzche gibi bir düşünür bizi bir kalemde hiçe de indirebilir.
L.T.
YORUMLAR
Annanem yaşasaydı ve bu resmi görseydi :" vah vah, at suratlı kadının nesine aşık olmuş ki? " der ve çok üzülürdü Nıetzche'nin durumuna ve eminim eklerdi " gönül bu ...:))) "
Kesinlikle katılıyorum ki herkesin herkesten saklamayı başardığı; onu yöneten; hayatının bir arka planı vardır. Bunu tespit etme bir kırılma noktasına varmadan önce yapılabilse dünyada hiç kimse hiç kimseye beklemediği tavırlar sergilemezdi ya da savaşlar olmazdı heralde... Neyse; kadın gerçekten çirkinmiş ya :)))
Aydınlatıcı bir yazı idi
Saygıyla
levent taner
Ancak günümüzün moda tabiriyle rüküş sanırım
Katılım ve katkınızla onur bahşettiniz
Saygı ve selamlarımla...
Filozof 'dahi olsanız bir kadının ruhuna hitap etmiyorsanız hiç bir hükmünüz yok demektir ' bu kez kırbaçlar kendimize döne bilir .. hayatın cilvesi belki de :)
Severek okudum .Sevgili Taner '' sevgiyle
levent taner
Katılımınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...
levent taner
Ne şiir, ne bir yazı, özledik!
Katılımınız dolayısıyla şükran duydum
Saygı ve selamlarımla...