- 493 Okunma
- 3 Yorum
- 0 Beğeni
Gokyuzu
Gökyüzüne baktığında nereden başladığını ve bittiğini göremezsin ya hani, ya da bu sonsuzlukta bu kadar çok yağmurun nereden geldiğini?
Gökyüzüne baktığında ne görüyorsun?
Mavilik, değil mi?
Şimdi düşün ki şu balkondan aşağıya baktığında gördüğün evlerin üzerine gökyüzünün mavisi gelsin. Üzerine de şehre yağan yağmur sularını düşün. O kadar çok yağmur yağsın ki, sular biriksin ve evlerin üzerine geçecek kadar çok yağsın, hiç durmasın. Şimşekler çaksın, gök gürlesin. Gözünün görebildiği her yer su olsun. Sen balkonda otururken su yükselsin. Neredeyse balkondan içeriye girecek kadar çok su olsun. Bu sırada rüzgâr çıksın, biriken yağmur suları rüzgârla birlikte savrulmaya damla damla üzerine sıçramaya başlasın. Rüzgâr o kadar çok şiddetlensin ki, balkonunun duvarına rüzgârla birlikte sular savrula savrula çarpmaya başlasın. Bu sırada da, sıçrayan su dudaklarına değdiğinde tuz tadı gelsin.
O kadar çok gürültü olsun ki, deprem mi oluyor yoksa, diye düşün. Ancak bir taraftan da içini bir huzur kaplasın. Çünkü baktığın her yer gökyüzü gibi mavi, sonsuz ve huzur verici olsun. Her duyduğun ses şiddetli, yüksek ve başka bir yerlerde sanki bir yerler yıkılıyormuşçasına korkunç olsun. Ama sen gördüklerinin, yalnızca birbirine çarpan suyun çıkardığı ses olduğunu bildiğin için, bir o kadar da güven duy. İşte böyle bir şey, deniz.,
YORUMLAR
İMAMIN KAYIĞI...
Bir köyde çok dindar bir din adamı varmış.
Sabahtan akşama ibadet eder, ateşli vaazlar verir ve din yolunda canla başla çalışırmış.
Günün birinde köyü sel basmış. Sular gitgide yükseliyor, bizimki de minareye çıkmış bekliyor.
Bir kayık gelmiş "Hadi atla gidelim." demişler.
"Hayır, ben Allah'ın sevgili kuluyum O beni kurtarır." demiş ve binmemiş.
Derken sular biraz daha yükselmiş, bir kayık daha gelmiş
"Hadi imam efendi boğulacaksın!" demişler.
O yine "Hayır ben gece gündüz ibadet ettim Allah beni kurtarır." demiş ve binmemiş.
Sonra sular biraz daha yükselmiş ve yine aynı sahne tekrarlanmış, imam yine kayığa binmemiş.
En sonunda artık sular minareyi yutacak düzeye gelmiş; bu sefer kurtarma ekipleri helikopterle gelmiş, "Hadi imam efendi gel artık boğulacaksın burada." demişler.
İmam yine "Hayır, biliyorum Allah beni kurtaracak." demiş.
Sular iyice yükselmiş ve imam sel sularına kapılıp boğulmuş.
...
Öbür tarafa gidince melekler karşılamış imamı, fena halde kalbi kırık olan imam meleklere sormuş
"Ben gece gündüz din yolunda çalıştım, ibadet ettim, vaazlar verdim,
sorar mısınız beni neden kurtarmadı?".
Derinden bir ses soruya cevap vermiş:
"Üç tane kayık bir tane de helikopter gönderdim, daha ne yapsaydım?"
:)) yani demem o ki Nuh'un gemisi de olaydı iyiydi... iyimser bir yazı tebrikler saygı ile...
Ama sen gördüklerinin, yalnızca birbirine çarpan suyun çıkardığı ses olduğunu bildiğin için, bir o kadar da güven duy. İşte böyle bir şey, deniz.,
Pozitif duygular okurda pozitif enerjiler bırakır, okur sayfadan ayrılırken huzurludur, ve yansıtır ruhundan o güzel ışıkları. Yayılır evrene an be an...
Tebrik ederim...
Saygılarımla..
sayın çoban ütopik bir anlatı diye adlandıracağım ilginç hoş bir yazı. kutlarım kaleminizi ve sizi.
ben de iki adet savaşlar olmasın, silahlar üretilmesin,barıştan dostluktan yana olsun tek kaygımız diye yazdım.
Ama sen gördüklerinin, yalnızca birbirine çarpan suyun çıkardığı ses olduğunu bildiğin için, bir o kadar da güven duy. İşte böyle bir şey, deniz.,diyorsunuz. deniz güzel de yüzme bilene. duygularınız güzel de o güzel duygularınızı içselleştirme çabasını düstür edinenlere bir davet niteliğinde. dilerim insanlık sadece huzur veren eylemlere mesayi harcarlar,silah ve çatışmalara değil.
saygılarımla.