- 2293 Okunma
- 1 Yorum
- 1 Beğeni
YOL ARKADAŞLIĞI MI KOL ARKADAŞLIĞI MI
‘’canımı yakanın canına okurum arkamdan konuşan mı var..’’
Oldukça iddialı ve içeriğinde aleni tehdit barındıran bir söz…
Biz mi?
Biz Allah’tan gayrısından korkmadık. O’ndan korkumuzda eksik kulluk etmenin getirisidir.
Ömrüm boyunca başımın olmadığı yere asla gövdemi sokmaya çalışmadım. Bu sebepten dolayı da yine asla ne şahlık derdim oldu ne de vezirlik. Emelimiz Allah’ın rızasını kazanmaya çalışan bir kul olmaktır. Bilmediğimi öğrenme gayreti ile devam ettirdim hayat gailemi. Elimden geldiği ve aklımın yettiğince de doğru bildiklerimden şaşmadım. Bu demek değildi ki, inandığım doğruları, birilerine empoze etmektir. Ne kadar saygı göstermişsem saygı görmeyi de benim inandıklarım hak ediyor diye düşündüm. İnandığım ve savunduğum değerler adına ne yol ne de kol arkadaşlığım olmuştur. Olanlar da DOSTDAŞIMDIR.
Bu vesileyle dilime asla argo kelime yer etmemiştir. Hele de Allah’ın yarattığı kulları küçük görmek, yermek veya aşağılayan bir üslupla yürümek asla tarzım olmamıştır. Eleştiririm evet. Buda her okuyup yazan insan gibi en doğal hakkım. Yanlışa ve haksızlığa ne müsamaha gösterdim ne de tahammül ettim. Allah’ıma çok şükür, kibrin ve nefsin, insanın sonunu hazırlayan unsurlar olduğuna vakıflığımdan, ne uçan gördüm kendimi ne de zirvede. Bütün yazılarım ve şiirlerimde tek tek incelenmeye açıktır. İstendiği kadar da incelenebilir. Kendimden olmayanları değil, insan olmayan ve bu canım vatana ihanet edenler olmuştur tek derdim.
İspat edemeyeceğim hiçbir işe ne girmişimdir ne de dillendirmişimdir. Bu tür eylemlerin sonunun felaket olacağını, Hak’kı gücendireceğini, kul hakkına kadar uzanacağını kavrayacak kadar dini inancım ve bilgim vardır. Dedikodu, gıybet, iftira gibi garabet şeylerle de hiç işim olmamıştır. Hele de böyle bir durumla karşı karşıya geldiğimde de, ne dostlarımı dahil etmişimdir ne de birilerini gaza getirip yanlışıma ortak etmişimdir. Bunu bilenler de çok iyi bilirler. Çünkü: bu eylemlerine kendileri sıkı bir çalışma ve kulis yaparak muazzam bir devr-i daim yaptırıyorlar. Bildikleri halde, işin içine konuyla ilgisi olmaya masum insanları ortak etmekten de şaşılacak derecede gözlerini sakınmadan giriyor, girdiriyorlar. Bu durumda denilebilir ki, dostluk bunu gerektirir. Yanlış. Hem de çok yanlış. Dost olan dostunu yanlışa dahil etmez. Bu yüzden de seni Allah’a havale ediyorum. Size hakkımı da asla helal etmiyorum. Ahirette görüşürüz küçüğüm. Huzur-u mahşer de Allah kimseye demeyecek, bu kulum bunu dost hatırına yaptı. O MÜBAREK YER VE ZAMAN HERKESİN KENDİNDEN MESÜL OLUP SORGULANACAĞI YEGÂNE YERDİR… Allah her şeyi görüyor, biliyor. En azından kendi ahiretiniz adına hem kendinizi hem de etrafınızdaki insanları yalanınıza ortak edip, helak olmalarına vesile olmayın.
Tüm bunlar birer kul hakkıdır bilmekteyim. Israrla bundan imtina etmem de bu yüzdendir. Hele de esinlenme ile ç/alıntı arasındaki farkı çözecek kadar idrak sahibi iken… Her türlü ispatta ederim. Hem de hemen. Hatta, sen ne kadar değiştirirsen değiştir, sitelerin geçmişinde ilk hali ile de ekli kalır. Bu yüzden site linkinde şiir ismi ilk eklendiğinde ne yazılmışsa o çıkar. İstendiği vakitte de tıpış tıpış geri çağrılır ( Bir çok şiirinin karşılaştırmalı haliyle bile alıntılarını çokkkkk rahat ispatlarım hem de.). Yönetimin iznini alarak seni deşifre de edebilirdim. Ama ben hala sana insanca uyarı yapmaktayım. Bunu yaparsam veya yapmak zorunda kalırsam eğer, peşinden sürükleyerek yalanına ortak ettiğin arkadaşlarının yüzüne aynı efelikle bakabilecek misin? Şimdi en direk soruyorum: ben dediğim her şeyi ispat ederim… Ya siz? Kendi hırs ve tamahınıza nam-ı diğer kuyruk acınıza alet ettiğiniz bunca eş-dost adı her ne ise hem onların hem benim vebalimi Hak huzurunda nasıl bertaraf edeceksiniz?
Şimdi kim kendine tutmalı dersiniz aynayı?
Keşke sizlerde yazdıklarınızı değiştirmeden arkasında duracak kadar dürüst ve cesur olsaydınız…
Bir anektot:
Dua ile beddua telaşla ve hızlı hızlı gidiyorlarmış. Merak edip sormuşlar:
-’’ Hayırdır? Böyle telaşlı telaşlı nereye gidiyorsunuz?
Dua ve beddua, hız kesmeden yürümeye devam ederek demişler ki:
- ÇIKTIĞIMIZ YERE…
Yani: hem ‘’Kem söz sahibine aittir’’ hem de ‘’Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste’’…
Saygılarımla.
YORUMLAR
dogrudur diye başlamak lazım sanırım yazıya, nasıl büyüdük, nasıl büyütüldük, egitildik,neler yaşadık, kaç kişi kendini sorgulamıştır ve geçmişini düşünmüştür,sanırım çok azımız,
çok zor şartlar altında büyüdük,ac kaldık, yarım doyduk, lokantaların önünden geçerken aclığımızı bastırmışlığımız çok olmuştur,babamız anamız atalarımız, kurallarla yetiştirmişlerdir bizleri,
bayagımızı görünce aglamışızdır şimdiki gibi, topragımız anlatılmıştır, bizlere kutsal olarak ve türklüğümüzü ögrenmişiz,
mertliğide bu sınırlar içinde ögrenmişiz ve ögretilmişizdir, tabiki dogruyu egriyi güzeli çirkini de bunların içinden çıkararak,
dinimizi ve örf adetlerimizide önce dede ve ninelerden ögrenmişiz, kuran ögrenmek için hocaya da gitmişliğimiz var ama akşam eve gelince kafamızda sopaların meydana getirdiği şişlilerle ve kuranı kerimi ögretmemişlerdir bize, zaten dinimizi hocalarımız da eksik ögretmişleridr hala da öyle degilmidir,
dostlugu ögrenmek için vatanı sevmenin ilk adımı ilk okula gitmeyle ve alfabeyle başlarken
bizim alabemzi yazanlar UYU UYU YAT UYU diy bize okumayı ögretmişleridr, dinin inceliklini ögrenmemiz gerekirken de YASAK HARAM GÜNAH üçgeninde avutmuşlardır bizleri,
yarı aç, yarı çıplak okurken asla devlete millete bayaga ihaneti düşünmedi, asla çalan hırsızlara karşı kin gütmedi,islamdan aldıgımız iman gücünü, türklük şuuru ile birleştirerek
bir ayat felsefesinin üzerinde elif gibi dik durarak yaşamaı seçtik, satmadık, ihanet etmedik, nankörlük etmediki bagrımızı açtık dostlara ama hep sırtımızdan vurulduk ama düştük yine kalktık ve yine ayaktayız,
işte aziz kalem bizde ki hayat ta senin hayatın gibiydi ve sen gibiyiz seninleyiz düşüncelerie katılıyoruz selamlarımla