SEVGİLİ GANNUŞ
Sesin sesime değmeden aldım kalemi elime. Öyle mürekkepli sinden değil, kurşun kalem. Tahtası sıcak karbonu yumuşak. Senin gibi yumuşak, sevecen, naif kırılgan.
Biz yaşamın hangi noktasında rastlaştık seninle. …Neden şimdi şu anda. İşte bunun bir sebebi var. Ya sınanacağız ya da yaşayacağız avaz avaz.
İnsanın yüreği bu kadar uzaktan etkilenir mi ? deme. Oluyor işte . Duygu köprüsünden bazen sen geçip geliyorsun; bazen ben yola çıkıyorum. Mecalim kalmıyor bazen. Ya öyle değilse, ya yanılmışsam derken . Tükeniyorum ben….dememe kalmıyor sesindeki tınılar yetişiyor imdadıma. Tutup kaldırıyorlar beni. Yürüyorum güneşe doğru. Çok parlak, hiç bir şey göremiyorum diyorum. " Aşkın gözü körmüş diyordun ya ondandır" diyorsun.
Bedenim şeffaflaştı sanki. Ne yaşım ne kilom var. Ne de yaşanmışlıklarımı yük etmişim kendime .
Öylece anadan üryan , ama çıplak değilim.Üzerimde hiçbir terzinin dikmediği, hiç kimsenin dokumadığı dikişsiz nakışsız göz alıcı bir elbise var. O elbisenin içinde ben, daha ömrümün başındaymış gibi fettan, diri ve özgürüm.
Sen yine yüzünde o beni rahatlatan gülüşünle bekliyorsun . Beklediğin kendinsin aslında. Sendeki beni , ben deki seni bekliyorsun. Görsen nasıl muhteşemsin. Bakıyorum : ne yaşın var , ne dilin , ne de kekremsi dediğim kokun. Saf hale dönmüşsün tepeden tırnağa ruh.
İkimizin de bedenlerimiz yok.
Ayakların , ayakların bu kadar düzgün müydü? Hani örnek sayılabilecek cinsten kırk bir numara. Uzanıp ayaklarını okşamak geliyor içimden. Erişemiyorum.
Üzülüyorum kokunu kaybedersen diye. “ Üzülme “ diyorsun göz kırparak. Bak buraya sakladım diyerek küçük bir gözyaşı şişesini işaret ediyorsun. Çok seviniyorum buna. Hep merak ederdim ne işe yarar diye. Şimdi işe yaramış işte.
Ya Ellerin, ya düşündüğüm gibi değillerse, ellerine bakıyorum ,düşündüğümü anlamış gibi . “Gel hele “ diyorsun. Uzatıyorum ellerimi. Ellerim ellerinde kayboluyor. Ne yapacağımı şaşırıyorum ellerimi göremiyorum avuçlarında. Eriyorlar adeta. Senin ellerin oluyorlar.
Bir taş duvara oturuyoruz. Ayaklarımızı sarkıtıyor uz. Ayaklarımı sallıyorum….sallıyorum….Ayaklarımın sallan tısında koşuyorum sana doğru. Sen de koşuyorsun. K o ş u y o r u z.
Nefeslerimizin hızı birbiri ile yarışıyor.
Duruyoruz nefesleniyoruz bir süre.Yürü diyorsun beni çekerek. Bir bahçeye giriyoruz. “Seç” diyorsun . “Hangi ağacı istersen onu seç “
Her cins ağaç var. Bakıyorum o ağaçtan bu ağaca. Bir çınarın önünde duruyorum. Kocaman dallarında tek tük yapraklar.
Tamam deyip urgandan salıncak kuruyorsun. El çırpıyorum “unutmamışsın bana verdiğin sözü “diyerek.
Kuruyorsun salıncağı.İçim içime sığmıyor. Yaşasın diyorum yanaklarım al al. Sevgilisi tarafından öpülmüş bir genç kız gibiyim.
Hadi diyorum hadi sen de gel, sen de gel. Deli olma diyorsun.Nasıl sığarız.
O beni iterek hızlandırıyor salıncağı. Birimiz salıncakta diğeri onu sallarken gökyüzünü yarıp geçiyoruz.
Hafifçe korksam da mutluluk fışkırıyor bedenimden.
Bana dokundukça içim pır pır ediyor Arada dönüp bakıyorum yüzüne. Sen de al alsın. Beraber özgürleşiyoruz. Bedenimizden sıyrılıp, yükseliyoruz.
“Mutluluk diyorum “ sen atılıyorsun “sensin” diyorsun. Şu güzel yüzün.
Ben bağırıyorum avaz avaz , mutluluk biz olmak demek.
Kendimi bırakıyorum rüzgara, özgürlüğe, sana … ne kadar
sallandım, kaç saat sen beni rüzgara karşı savurmak için kollarınla tutup bıraktın….ne sen farkındaydın ne de ben.
Hava kararmıştı ama bizim çevremiz aydınlıktı. Sanki , ışık veriyorduk çevreye. Bir baykuş kondu yakındaki bir ağaca başladı ötmeye. Hayra yorduk. Yorulmuş olmalısın dedin. Kucaklayıp indirdin salıncaktan. Geceye baktık korkusuz, umut dolu.
İçimizde sevgi dolu tıka basa , eksilecek diye konuşmadan yürüyoruz ...
Vücutlarımız birbirine yaslanmış , elin belimde.
Uzanıp öpüyorum yanağından. Mahcupluğunu hissediyorum. Yanağın mis gibi sen kokuyor, derin derin içime çekiyorum.
Birden bire bir tepenin ardından ay yükselmeye başlıyor, aramıza katılıyor tam zamanında. Hafifçe dönüyor başımız . Ay bedir....
]
YORUMLAR
Bir kurşun kalem, yumuşaklığıyla ve kırılganlığıyla ne güzel uyarlanmış sevilene: “Senin gibi yumuşak, sevecen, naif kırılgan.”
Bir tarafta hüzün bir tarafta yaşama sevinci...Güzel harmanlamışsın bu iki duyguyu. Diyalogların arasından sızan duygu, üstü kapalı bir iç hesaplaşma gibi.
Kalemine sağlık Ayşe.
Sağlıcakla kal,