- 419 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
ÜMİTVÂR İSENİZ, YOK; YOK OLUR!
Ümit var iseniz yok yok olur!
Şikâyet kâfi gelmez durumu değiştirmeye, ancak niyet değiştirir olayın mahiyetini, gayret yön verir resmetmeye, nasıl düşünürsen öyle görürsün, gördüğün ölçüde de yorumlarsın olayı, ister kötü ister iyi!
Şikâyet bütün bir olayda sadece olumsuzlukları görmek, gördüğünün negatif yönlerini ruhsal algıya göre ifade etmektir.
Sürekli olumsuzlukları öne çıkarıp yoku kendisine yaşam biçimi olarak seçen, kendi kendisi ile çelişen karamsar insanların ortaya koyduğu varsayımdır.
Aslında olay öyle değildir. Bir başka tabir ile nankörlüktür bu. Nankörlük umuda kör olmaktır.
Her bir şey nimettir, mesela nefes alabilmek, gökyüzünün fark edebilmek…
Güzelliklere sıradanmış gibi bakmak, güneşi yok sayıp geceyi öne çıkarmaktır ve bu hiçte vicdanî (insanî*)değildir.
Oysa gece de gündüzde eşit dengededir ve her ikisi de içinde sayılamaz derecede güzellikler gizlemektedir.
Her bir şeyin kendi türünden ruhu vardır, eşya dahi olsa. Kuraldır, şikâyet ettiğin şey bir şekilde gider, konu hep ret ise gelecek olan da ona göre yine kötüdür ve yine gidecektir. Yani senin durumuna cevaben oda seni reddedecektir.
Nankörlüğün karşıtı, pozitifi işaret eden şükre sırtını dönmek gibi…
Çünkü o aslında çok güzel sadece kişiye özel yoruma bağlı bir görüştür. Eşyanın aslında şer olmadığından sizin şer gördükleriniz ifadesi kâinat kılavuzu olan vahyin kati ifadesidir.
Düşünce yapısı değişmedikçe de hayat kısır döngü şeklinde kendini tekrar edecek olduğundan, demek ki; bu tür insanlar hiçbir zaman güzelliğin tanımını yapamayacaktır.
“Azı bilmeyen çoğu hiç bilmez” der atalar.
Yarısı boş bardağın bile kalanının hava dolu olmasına rağmen yine de bu karamsarların sıkça kullandığı bir tabirdir. Bu söylemle kendilerini haklı çıkartmaya çalışırlarken, bir daha geri döndüremeyecekleri sınırlı hayatlarından çalmaya devam ettiklerinden farkında olamamaları ise gerçekten vahim.
Mevlana hazretleri de “insan düşünceden ibarettir ”derken bunu kastetmiş olmalı.
Hâlbuki ki insan “nasıl anladığından ziyade olmasını istediği şeye bütün kalbi, ruhu ve aklı ile odaklanabilse, gerçekten istediğinde o şeyin öyle şekil alacağını, gücün kendisinde olduğunu bir bilebilse…
Ve geçmişe kader dendiğini, geleceğine kendi isteği ile yön verebildiğini bir anlayabilse, istediği olsun ya da olmasın sonucun hep iyi olduğunu kavrayabilse, mutlak hürriyetin ezelde nasıl bir özgürlük verdiğini idrak edebilse, her durumda dimdik kalabilmeyi fark edecekti.
-değil mi?
Kendince enerjisi vardır kelâmın ve dahi her bir eşyanın.
İnsanlar birbirine acı, üzüntü, keder nakli yaparken, onu gerçekten özveriyle dinleyen kişiye sıkıntılarını boşaltmakla aslında minnet duyması gereken insana çöp muamelesi yaptığının farkında değil sanırım.
Hâller bulaşıcıdır çünkü.
İyimser insanlar daima hüznü kendisine huzuru başkalarına ayırır. Kötümser insanlarda bunu sadece kendi lehinde kullanır.
***
Şimdi de umut desek, bedbinliğin karşıtı Umut!
Umut derken insan ağzına kadar inanç dolu olmalı, bütün kalbiyle inanmalı, olmuşta yaşıyor gibi o güveni taşımalı...
Umut kendisini, sadece kendisine güvenene gösterir.
Umut hayat ağacının tohumu, inanç suyu, meyvesi de mutluluktur…
Rehberdir umut. Onu reddetmek ise haramdır. Çünkü bunu şeytan şiar edinmişti. Bir hedefe tutunmak gücün kaynağı, boş vermek ise kaybedişin nedeniydi. Ancak korkaklar ümitsizdir, korkanlar ümitsizdir.
İnançtır umut, ödülü ise inandığına sahip olmaktır.
Olumsuzluklara rağmen hiç vazgeçmeyenlerin tutunduğu gelecek hep ileri, hep iyidir. Yarınlar hep güzeldir, muhtemele ne yüklersen oda aynen öyle gelir.
Hayal olmasını istediğin şeyleri zihinde şekillendirmek, umut ise benimsenmiş gerçektir…
Sayılarını çoğalmak gerek… İyiliği sevenlerin, güzeli gösterenlerin, sevgiyi şiar edenlerin.
Çünkü irade gücü ve kalp ayrıcalığı ile akıl farkındalığının insanın denetiminde olması başlı başına bir neticedir.
Her zehrin içinde saklı bir panzehrin olduğunu bilmek, kendisinin mucize olduğuna inananların özelliğidir!
Allah, Allah iken “her ne yaparsa yapsın ona muhtaç hiçbir varlıktan hiç umut kesmez iken gücün, kudretin, azametin, kaderin sahibinden hadsizce umut kesmesi insanın kendi değerinden habersiz olmasındandır. Her şey onun bir ol demesiyle mümkün iken hem de…”
Dolaylı olarak; her nefes insana şunları demektedir; içi ağzına kadar sürprizlerle dolu umut ile birlikte, bu gün yine yeni ve orijinalsin. Dalından kopan bir yaprağı bile alıp yerine takmadığı bir Allahtan söz ediyoruz. Anbean yeniden varoluş hakikati seninle. Toprak, bitki, hayvan ve her ne aklına geliyorsa var olan şeylerin tümü senin hizmet vasıtan ve varlığından dolayı onlar senden değer alırken sen ki; insan olarak ihmal edebileceğini düşünmen yaratanını tanıma fırsatından mahrum kalmaktır. İşte dünyada ki cehennemi yaşamak budur ki; kaynağı da sevgisizliktir.
Olumsuz bütün düşüncelerin kaynağı şeytandır. Çünkü ilk önce düzenin işleyişine o kafa tutmuş, içinden çıkamadığı kaos’un nedenini de insan görerek nefretini bulaştırarak hem insandan intikam almaya çalışarak hem de kendi haksızlığına kendince hak kazandırma çabasındadır.
Bu tuzağa düşense değerinden habersiz olan insan…
Çözümü nefrette arayanların kazanamamalarına rağmen yine de vazgeçmemeleri ayrı bir konu.
Daima iç seslerden biri iyiyi diğeri ise kötüyü telkin eder. İnsan bu sırra haiz tek varlıktır. Olumsuzluk karanlık his verdiğinden bu çağrıları birbirinden ayırabilmek kolaydır aslında. Varların alanı genişledikçe yoklar kendiliğinden varlığa dönüşecektir. Sis bilinç üzerine çöktüğünde hemen önceden edinilmiş bir gayeyi hatırlama heyecanı ile o bulut dağılacak ve yerini aydınlık kaplayacaktır.
Biri varsa diğeri yoktur, olmasını istediğini niyetinle oldur…
Paylaşılan şey çoğalır gerçeği ile; şayet ille de şikâyet olmalıysa sadece kendi düşünce sistemine olmalı. Umut, azim, şevk ise bilakis yüksek sesle konuşulmalı…
Ancak böyle baş edilebilir, sana rağmen çalışan aslında sen olmayan, içindeki yapay sen ile.
İşte şöyle;
Karanlık bittin tükendin derken, aydınlık fısıldar; “hayır” asla! Daha umut var …
Zehra Asuman – Denemeler
15.02.2016
YORUMLAR
Aklıma iyi şövalyelerle kötü şövalyelerin farkı ne diye geldi…
Kötülük her bir şeyin, başka her şeyle bağlantılı olabileceğini, nasıl ki , tek tek damlaların dereleri, nehirleri denizleri ve sonra koca bir okyanusu dolduruyorsa , sonra bunu kötülüğün tanımına koyarsak, aslında tek bir şarkı ,tek bir türkü, tek bir şiir gibi hareket ettiğini görebiliriz.
O zaman kötülük tek başına hareket edemeyen bir devinim…
Peki iyilik ?
Hasret gibi
Umut gibi
Uğur gibi
Yani insanın dilediği, kavuşmak istediği ,onu mutlu edecek her şey mi? Bence iyiliğin içinde de kötü şeyler çok…
Fakat bazen insan düşünüyor…Yaratılmışların en şereflisine ,en şerefli şeyler verilirken, insanın istekleri, dilekleri, arzuları acaba hangi ricadan sonra başlamıştır?
İnsanoğlu Tanrı’dan neyi, niçin istemiş olabilir? Ve istekleri karşısında insan Tanrıya nasıl bir söz vermiştir?
Sanırım bütün bu karmaşanın içinden çıkamayan akıl, nankörlükle karşı karşıya kalmaktadır…
Çok daha çok daha düşünmek lazım…İnsan nerede başlıyor insan olmaya ve nerede bitiyor bu sınır…?
Teşekkürler
Saygılar…
Zehra Asuman
Varlık yaratılmışsa şayet yaratanına muhtaçtır.
İhtiyaçlı olanın neyi tamamlanabilir ki.
Güneş bir derece yükselse bile bundan etkilenen bir varlık. Hele de Koskoca kainatın çekirdeği ise hem bu alemleri içinde taşıyacak kadar güçlü hemde bir sineğe yenilecek kadar aciz.
Bir doğum var birde ölüm. Bu ikisi arasında yaşadıkları kendini tanıma nisbetinde taşınabilir cinsten oluyor. Yoksa en ufak sıkıntı karşısında boğulup kalıyor.
Akla gelince o bir alet. kalbin iletişim aracı. Bilgi malzemesi. Eline ne verilirse ona göre çözümler üretebiliyor.
O nedenle kalbe ait olan vicdan ve hisleri doğru kullanıp aklı doğru hedeflere yöneltmeli.
Akıl kendi başına bırakılmamalı.
Evet yine başa dönersek aciz olan insan ister. Gayret ve çabası ile de donanımı ile beraber istediklerine ulaşır yada ulaşamaz, ve elde ettiklerinin sonucunda da yine kendisini yorumlar ve bir üst basamağa çıkar. Olduğu yerde de kalabilir.
Ulaşmak istedikleri ile kapasitesi arasında ki boşluğa da sıkıntı denilir.
Kötülük ve iyilik belli ahlak kuralları ve kanunlar dışında birde insanların kişisel görüşleri doğrultusunda birbirini yorumlaması ile alakalı.
herkesin bulması gereken bir cevabı var bu hayattta. ve kimsenin ki kimse ile aynı değil. Bu kişiye özel sır.
Yol aynı gözükse de çıkışlar farklı olacak. O nedenle insan acilen kendini tanımaya başlamalı ve huzurunu yakalamalı....
Ben teşekkür ederim...
Saygılar....