- 1156 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
SANRISAL DOKUNUŞLAR
“Sen sanrılarınla yaşa”, dedi ve gitti.
Gitmek nasıl bir eylemdi ki, yoksa hiç mi sevmemişti!
Seven gider miydi ya da sevse gider miydi, sorularının beynimi kemirdiği dehşet anlarındayım.
Bu sanrıdan da öte bir şeydi.
Bu sanrısalın ötesinde ayrılık çanları çalan derin bir nazım biçimiydi.
Sevmekten nasıl gidilirdi?
Bana hiç mi değer vermemişti?
Değerli olmak kaybetme korkusunu da beraberinde getirirdi.
Kaybeden ben miydim yoksa o beni, bile isteye kaybetmek, yok etmek mi istemişti.
Gecenin sanrılarında diken olup batıyordu buz kesmiş yatağım.
Buz kesen ellerimdi, sonra yüreğim, sonra bedenim…
Bu ne demekti? Buz tutan yatağım değildi.
Buz tutan sensizlikten donmaya yüz tutmuş kalbimdi.
Nefesimin kesildiğine aldırmıyorum. Ölsem şimdi üzülmeyeceğim.
Boğazımdaki düğümlerden yutkunmam zorlaşıyor.
Nefes borumdan aşağı doğru bir sancı iniyor ki hiç sorma!
Sonrasında cayır cayır yanan midemin de derdi, sinirleri alt üst olmuş ruhumun bir tepkimesidir.
Sana bakarken şefkatinden eriyip biten bendim.
Şimdi açamıyorum zeytin gözlerimi, ağlamakla şişen ve artık baktığı her noktayı bulanık sular içinde gören benim.
Ben aşkım. Aşk benim. Bizdik aşk, sanrılarında oyalanıp gün ile geceyi avutuyordum.
Omzunla kulağının arasında o huzuru aradığım sıcacık yerde olmaktan başka bir şey istemiyordum.
Ben o bölgeye aslında hiç yerleşememiştim.
Olduğunu sandığım ve hep olacağının sanrılarında kaybolmuştum.
Yokluğunun bile bekçisi idim.
Yokluğunun yarattığı sanrılarla ile avutuyordum kalbimi.
Yavaş yavaş alıştırıyordun belki de gidişinden sonraki yokluğuna ve alışıyordum seni görmeden severek yalnızlığıma…
Bir gitmek türküsüydü dilindeki!
Söyledin ve gittin.
Kulakları sağır eden bir yalnızlık çöktü üstüme!
Öyle ya; Gitmek böyle bir eylemdi!
Neşe CÖMERT
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.