- 1580 Okunma
- 5 Yorum
- 0 Beğeni
TÜRK KAFASI VE İKİ KAFASIZ : MİMAR SİNAN-ALAADDİN KEYKUBAT.
Genelde akıllı olmayan insanlar için kullanırız ‘’Kafasız’’ tabirini. O halde nasıl olur da bütün dünyanın bir dahi olarak kabul ettiği Mimar Sinan ve Türk dünyasının gelmiş geçmiş en büyük hükümdarlarından biri olan Alaaddin Keykubat için ‘’Kafasız’’Derim? Bu ne küstahlık, bu ne saygısızlık, bu ne terbiyesizlik öyle değil mi?
Değil efendim. Mimar Sinan da Alaaddin Keykubat da kafasızdır. Ancak akıllı insanlar olmadıkları için değil. Ya da hani deriz ya ‘’ Bu gün kafam yerinde değil’’Diye, işte o manada da değil.Gerçekten de kafaları olmadığı için kafasızdır bu iki zât. Yani daha da açık söyleyecek olursak bu iki zâtın, omuzları üzerinde olması gereken kafaları orada değildir. Yoktur kafaları. Dahası Yine Anadolu Selçuklu Sultanlarından II. Kılıçarslan ile Danişment Beylerinden bazılarının da kafasız olduğu söylenir.
Daha da açık konuşacak olursak mesela Mimar Sinan’ın, yaşadığı yıllarda omuzlarının üzerinde olan kafası, ölümünden 347 yıl sonra yok olmuş ve bir daha o kafanın izine rastlanmamıştır. Aynı şekilde Anadolu Selçuklu Devletinin en büyük hükümdarı olan Alaaddin Keykubat’ın kafası da kayıptır ve nerelerde olduğunu bilen yoktur. Dahası Anadolu Selçukluları ve Danişmentoğulları beylerinden daha kaçının kafasının yerinde olup olmadığını bilmiyoruz.
Bu birbirinden değerli kafaların kayıplara karışmasının ise oldukça ilginç bir hikayesi vardır. Daha doğrusu en bilinen hikaye Mimar Sinan’ın kafasının hikayesidir. Bu hikayeyi anlayabilmek için de 1935 Tarihli İki Gazetenin olayla ilgili haberine bakalım.( Yazım hatalarına hiç dokunmadan gazetelerde nasıl yazılmışsa aynen öyle yazıyorum.)
05.08.1935 Cumhuriyet Gazetesi:
Mimar Sinan
-----------------
Dahi san’atkarın kafası mezarından çıkarıldı.
------------------
Süleymaniyede büyük Türk Mimarı Sinanın mezarında araştırılmalar yapılmış, Mimar Sinanın kafa tası çıkarılmıştır. Koca mimarın kafatası sağlam ve bozulmamış olarak bulunmuştur.
Koca dahinin kafatasında yapılan tetkikat, büyük Mimarın yalnız kültür itibarile değil, ırk noktasından da Türk olduğunu göstermiştir.
Türkler ırk itibarile Barikisefal yani yassı yuvarlak kafalıdır.Mimar Sinanın kafasının muayenesinde bu büyük başın da Barikisefal olduğu ortaya çıkmıştır.
Mimar Sinanın kafatası Antopoloji Müzesinde muhafaza edilecektir.
Kültür Bakanlığının bir tamimi:
Ankara 3- Kültür bakanlığı tüm öğretmenlere bir tamim göndererek eski mezarlardan çıkacak olan Selçuk,Danişment oğullarına aid kafataslarını İstanbulda Antropoloji Müzesine göndermelerini bildirmiştir.
Ulus Gazetesi 06.08.1935
Koca Sinan Hakkında bir eser hazırlanıyor
İstanbul.5 (AA) Türk tarihi kurumu araştırma başkanlığından bildirilmiştir:
Türk tarihi araştırma kurumunun verdiği karar üzerine Türk sanatının evrensel ustası Koca Sinanın hayatı, şahsiyet ve eserleri üzerinde toplu bir eser hazırlanacaktır.
Bu iş için Türk tarihi araştırma kurumu şimdiden çalışmaktadır. Bu yönden aynı zamanda büyük türk dahi adamının büyük hususiyetleri iskeletinden de aranmak istenmiştir.
Türk tarihi araştırma kurumunun verdiği bu karar üzerine Koca Sinan’ın mezarının ufak bir kısmı türk tarihi araştırma kurumunun seçtiği bir heyet önünde büyük bir dikkatle 1.8.1935 tarihinde açılmıştır. Ve ne yazık ki iskeletin büyük bir kısmının çok bozulmuş bir hale geldiği görülmüştür. Zamanın ve tahrip âmillerinin tesirinden kurtularak bu güne kadar kalabilmiş iskelet kısımlarından bazıları üzerinde tetkik yapılmış ve yine aynı heyet önünde mezar kapanmıştır.Aynı zamanda mezarın toprak üstünde altındaki yapılış tarzı mimari noktasından anlaşılmak üzere ölçüleri alınmıştır.
İki gazetenin birer gün arayla verdikleri haberlere göre Mimar Sinan’ın mezarının açıldığı ve iskeleti üzerinde bir takım işlemler yapıldığı kesindir. Ancak Cumhuriyet Gazetesi bu incelemelerin sebebinin Mimar Sinan’ın Türk olduğunu kanıtlamak amacına yönelik olarak yapıldığını ve kafatasının alınarak Antropoloji Müzesinde saklanacağını söylerken Ulus Gazetesi bu araştırmaların sebebini Mimar Sinan hakkında yazılacak kapsamlı bir esere bağlamış ve mezardan kafatasının alındığına hiç dokunmadan incelemeler yapıldıktan sonra mezarın kapatıldığını söylemiştir. O halde işin aslı nedir?
İşin aslını doğrudan doğruya bu mezarın ve daha pek çok mezarın açılmasına öncülük yapmış olan o zamanki adıyla Türk Tarihi Araştırma Kurumu olan kurumun başkanı Afet İnan’dan dinlemek lazım.
Afet İnan diyor ki: ‘’ “1936’da bütün memlekette büyük ölçüde antropometrik bir anket yaptırma arzumu, Atatürk’e anlattım. Uygun gördüler ve beni teşvik ettiler. Bunu hükümetten rica etmemi emir buyurdular. O zamanki Başbakan İsmet İnönü’den rica ettim. Bu iş için; Savunma, Milli Eğitim ve Sağlık Bakanları’na meşgul olmalarını emretti.”
Bundan sonrası için Afet İnan, kafatası, boy ve kilo gibi 23 ölçüm için Türkiye’nin 10 bölgeye ayrıldığını ve on ekip oluşturulduğunu, hatta 2 bin kadar mezarın bile açıldığını, bunlar arasında Mimar Sinan’ın dahi bulunduğunu belirtir ve der ki: ‘’ “On ekip için İsviçre’den on takım ölçü aleti getirildi. Ekiplere askerlerin yanı sıra, bir doktor ve bir sağlık memuru eşlik etti. Ekipler, Prof. Aziz Kansu’dan ölçüm için kurs alarak yola koyuldu. Araştırma için hazineden ‘mühim bir miktar’ da para ayrıldı. 10 ay süren çalışma ile Anadolu ve Rumeli’nin dört bir tarafından tam 64 bin kişinin kafatası ölçüldü. 20 bin kadın ve 40 bin erkek üzerinde ölçüm yapılırken bazı mezarlar da açılarak 2 bin kafatası çıkartıldı. Mimar Sinan’ın kafatası da çıkarılanlar arasındaydı. Ancak daha sonra kafatası bulunamadı”
Bu açıklamada kafa karıştıran bir nokta var tabii ki. Afet İnan bir antropometrik araştırma için 1936 da Atatürk’ten izin istemekte, Atatürk bu iş için Başbakan İsmet İnönü’ye müracaat etmesi gerektiğini söylemektedir ama Mimar Sinan’ın mezarı 1935 yılında açılmıştır. Bu durumda Afet İnan ya anlatırken izin istediği tarihi yanlış hatırlamış, ya da bu izni almadan zaten başlamıştır işe.
Öyle ya da böyle, uçtu gitti Mimar Sinan’ın kafatası.
Ayrıca bilinen iki kafa daha yoktu ortalıkta: Alaaddin Keykubat ve II. Kılıçarslan… Ve bilinmeyen kim bilir kaç tane daha kafa kaybolmuştu.
1935-1937 yılları arasında 2000 mezarda iskeletler üzerinde çalışıldığı gibi aynı zamanda 64.000 canlı insan üzerinde de çalışmalar yapıldı.Kafatasları, kemik yapıları, derilerinin rengi vs incelendi. Bu incelemeler sonucunda “Türkiye’de yaşayan halkın çoğunluğu orta boylu, kafa karinesi bakımından yuvarlak (brakhi) kafalıdır. Gözler muntazamdır. Mongoloit tesir pek azdır. Burunlar düzdür. Cilt nadiren çok esmerdir. Gözler açık, hatta ekseriyetle çok açıktır. Saçların çoğunluğu orta yani kestane rengindedir. Şu halde Türkiye halkı umumiyetle ‘Homo Alpinus’ denilen Avrupa’nın büyük beyaz ırkına mensuptur.” Diye bir sonuca ulaşıldı.
Peki böyle bir sonuç elde etmek için bu kadar çabaya, geceli gündüzlü çalışmaya gerek var mıydı? Türklerin hangi ırka mensup oldukları çok mu önemliydi?
Böyle bir gerçeğe ulaşılması oldukça önemliydi çünkü kolej eğitimini İstanbul’daki Notre Dame de Sion’da tamamlamış olan Afet İnan, Fransızca olarak okuduğu bir coğrafya kitabında “Türklerin sarı ırka mensup, medeniyete katkısı fazla olmayan ikincil bir millet” olduğunun açıklanmasına fena halde kızmıştı. Kitaptan öğrendiklerini Atatürk’e de açtı. “-Bu böyle midir?” diye sordu. Atatürk, modern Türkiye’nin ilim irfan ordusunda görev alan genç, güzel, heyecanlı muallime Afet’in bu sualinden fevkalade etkilendi. Ve “Hayır, olamaz. Bunun üzerinde meşgul olalım. Sen çalış ve başka kitapları da tetkik et.” diyerek görüşlerini açıkladı.
Sarı ırka mensup milletler, Asya’nın bağrında yaşayan Türkler, Moğollar, Tunguzlar, Tatarlar, Çinliler insanlık aleminin medeni olamamış vahşi barbar toplulukları idi. Türkler, kesinlikle sarı ırktan olamazdı. Afet İnan, bir kendisine baktı. Bir de etrafına. Beyaz benizli, kumral, hilal gözleri ile Türk kızları insanlık aleminin en güzel yaratılmış örnekleri idi. Genç, güzel ve de alımlı… Türk erkekleri de öyle… Orta boylu, Pehlivan yapılı… Türk kadını ve Türk erkeği olsa olsa beyaz ırka mensup olabilirdi. Afet İnan’ın kafasındaki Türklerin beyaz ırka mensup olduğu düşüncesi, ispatlanacak bir ideale dönüştü. Etrafında tanıdığı tarihçilere, edebiyatçılara, arkeologlara haber verdi. “Haydi, hep beraber Türk ırkının medeniyet kuran vasıflarını, Ari(temiz) olduğunu cümle aleme açıklayalım” deniliyordu.
Mimar Sinan hakkında Türkiye’deki en büyük otorite olan Marmara Üniversitesi Sanat tarihi Bölüm Başkanı Selçuk Mülayim Mimar Sinan’ın mezarının açılması ve kafasının kaybolması olayını şöyle anlatır:
"Türk Tarihini Araştırma Kurumu üyeleleri Hasan Ferit Çambel, Atatürk’ün manevi kızı Afet İnan ve Şevket Aziz Kansu, Süleymaniye külliyesine gelip Sinan’ın mezarını kazmaya başlıyor.
Mezarı dikkatle kazıyorlar. 1-2 metre sonra iskelet dağılmış olarak fakat kafatasını sapasağlam buluyorlar. Antropolog Şevket Aziz Kansu derhal fırçasıyla kafatasının tozunu toprağını temizliyor. Pergeli ve ölçüm aletleriyle kafatasını ölçüyor. Kafatasının brakisefal olduğunu anlıyor. Ve ‘’Arkadaşlar Sinan Türk’tür.’’ Diyor.
Peki neden o kadar önemlidir Mimar Sinan’ın Türk olup olmadığı?
Prof. Selçuk Mülayim bu soruyu da cevaplıyor:
‘’ "Batıda o dönemde şöyle bir kanı var: Beyaz ırktan olmayan hiç kimse uygarlık tarihinde yüksek noktalara ulaşamaz. Avrupa ülkelerinde o günlerde dünyanın en büyük mimarı olarak kabul edilen Mimar Sinan sizden değil iddiası vardı. Bu şekilde onlarca kitap var. Mimar Sinan’ı Macar, Ulah, Sırp ve Avusturyalı gibi Avrupa’da bir yerlere bağlıyorlardı. Oysa Mimar Sinan bu topraklarda doğdu. Kayseri Ağırnas doğumlu.Batıdaki iddialar karşısında Ankara’daki Türk Tarihini Araştırma Kurumu daha sonraki adı Türk Tarih Kurumu olacak olan kurum "Mezarını açıp kafatasına bakalım" şeklinde karar alıyor.’’
"Şevket Aziz Kansu, kafatasının kurulacak Antropoloji Müzesi’ne konulacağını söylüyor. Ama hiçbir zaman Antropoloji Müzesi kurulmuyor. Mimar Sinan’ın kafatası da kayıp. İşte tartışmalar buradan çıkıyor. Nerede, kim kaybetti, nasıl kayboldu?"
Mimar Sinan’ın, II.Kılıçarslan’ın, Alaaddin Keykubat’ın ve bazı Danişmentli Beylerinin kafalarını kaybettik ama bu verimli çalışmalar bizlere oldukça büyük faydalar sağladı. O faydalar ne miydi? Onu da bize yine Afet İnan söylüyor:
Türk çocukları, biliyor ve bildirecektir ki, onlar 400 çadırlı aşiretten değil, on binlerce yıllık, Ari, medeni, yüksek bir ırktan gelen, yüksek kabiliyetli bir millettir”.
Bu gün geldiğimiz noktada Afet İnan, yukarıdaki sözlerde belirttiği amacına ulaşmış mıdır?
Ülkemizdeki ‘’Ben Osmanlı soyundanım’’ Diyenlere baktığımızda hayır ulaşamamış. Ama ‘’Ben Osmanlı soyundan gelmiyorum, Ben Türk ‘üm’’ Diyenlerin de bir o kadar çok olduğuna baktığımızda evet ulaşmış gibi geliyor.
Yalnız benim kafama takılan bir kaç soru var:
Bilindiği gibi Cumhurbaşkanlığı forsunda 16 Türk Devletini ifade eden 16 yıldız vardır. Bu on altı yıldızdan dört tanesi Hunlara aittir ( Büyük Hun Devleti, Batı Hun Devleti, Ak Hun Devleti, Avrupa Hun Devleti ) Dört tane Hun devletinin olduğu forsta Selçuklu Devletlerinden biri olan Anadolu Selçuklu Devleti niçin yoktur?
Kafası kayıp olan Anadolu Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’a izafeten ‘’Alaiye’’ olarak adlandırılmış olan ilçemizin adı -niçin bu ilçeyle hiç alakası olmayan Alan Türkleri ile ilişkilendirilerek- 1935 yılında Alanya ‘ya çevrilmiştir?
Haydi bitirirken bir de komplo teorisi yapayım:
Mimar Sinan’ın mezarı açıldı ve kafatası alınıp incelendi. Prof. Şevket Aziz Kansu bu kafatasının tozunu toprağını silip gerekli ölçümleri yaptıktan sonra ‘’ Sinan Türk’tür’’ Dedi ama aslında ölçümler Türk kafa yapısına uymuyordu. Olamaz mı? Bal gibi de olur. Çünkü Sinan zaten Türk asıllı değil, Ermeni asıllıydı. Devşirmeydi yani.
Sinan’ın kafatasının Türk ölçülerine uymadığını gördü ama bu gerçeği sakladı. Daha sonra da bu acı gerçek(!) Başkaları tarafından öğrenilmesin diye kafatasını ortadan kaldırdı: Olamaz mı?
Alaadin Keykubat peki?
Alaaddin Keykubat ‘ın mezarı ise Türk olmadığını kanıtlamak için açılmıştı.Çünkü Anadolu Selçuklu Sultanları ari ırkı bozmuşlardı. Öyle ki adlarına baktığımız zaman bile bunu görmek mümkündü(!) Ne demekti Keykubat, Keyhüsrev, Keykavus? Resmen İranlı olmuşlardı. Saf Türk ırkını bozmuşlardı.Türk çocukları 400 çadırlık bir aşiretten gelmedikleri gibi, kanlarına başka kanlar karışmış olan Keykubatların, Keyhüsrevlerin, Keykavusların soyundan da gelmiş olamazlardı. İlle velakin Alaaddin Keykubat’ın kafatası Türk kafa yapısına uyuyordu. O halde yok edilmeliydi. Olamaz mı?
Biliyorum. Bunlar çok fesatça düşünceler ama Şeytan da dürtüp duruyor ‘’ Olamaz mı?’’ diye.
Neyse netice itibariyle Beyza ırka mensupmuşuz. Ya Rabbi çok şükür. Bu çalışmaların sonunda bir de sarı ırktan olduğumuz gerçeği ortaya çıksaydı ne yapardık?
Ya gerçekte sarı ırktan isek? Kafa yapımız da barikesefal değil dorikesefal ise? Aman Allah’ım düşüncesi bile insanın tüylerini diken diken ediyor. Ama ya gerçekten de acı gerçek(!) bizden gizleniyorsa?
Ya git başımdan Şeytan. Gece gece günaha sokma beni. Biz beyaz ırktanız ve dahi barikisefal kafa yapısına sahibiz o kadar. Adamın asabını bozup kafasını karıştırma gece gece.
--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
RESİMLER:
1- Mimar Sinan’ın kafasının mezarından çıkartıldığı ile ilgili 5.8.1935 tarihli Cumhuriyet Gazetesi
2- Mimar Sinan’ın kafasının mezarından çıkartıldığı ile ilgili 6.8.1935 tarihli Ulus Gazetesi.
3-Afet İnan’ın ancak 1947 Yılında kitap haline getirdiği çalışmaları:Kitabın kağağında yazanlar: TÜRKİYE HALKININ ANTROPOLOJİK KARAKTERLERİ VE TÜRKİYE TARİHİ- TÜRK IRKININ VATANI ANADOLU( 64.000 Kişi üzerinde anket)DR. AFET İNAN
4- Afet inan’ın ‘’Türk milli ırkının ülkesi ‘’Anlamına gelen Fransızca eseri
5- Üzerinde anket uygulan 64.000 kişiden bir kaçı.
6- Afet İnan
7- Mimar Sinan
8- Alaaddin Keykubat
9- Üzerinde anket uygulan insanlarla ilgili verileri kaydeden memurlar.
10- Orta okullarda okutulan Tarih ders kitabından bir sayfa:
Bu sayfada yazılanlar:
a) …..Şimali Asya ve ve Avrupa beyaz insanların yurdudur. Fakat bu beyazlık her tarafta bir değildir. Asya’nın şarkına ve cenubuna indikçe koyulaşarak esmere yaklaştığı yerler vardır.Bunun için bu ırk beyazlık derecesine göre ikinci derecede iki veya üç ırka ayrılabilir. Sarı saçlı, mavi gözlü, uzun boylu insanlar en çok bu ırkta görülür.
b) Şarki Asya’da derileri ekseriya sarı,saçları siyah ve sert, boyları kısa başka bir insan grubu yaşar. Bu gruba Moğol ırkı denir. Bu günkü Moğolistan,Çin, Çin Hindi adaları ile Japonya ahalisi bu ırktan sayılırlar. Bir kısım sarılar Amerika’ya da geçmişlerdir.
c) Afrika’da siyah derili ırk yaşar. Hin’in ilk ahalisi de bu ırktan idi.
e) Amerika’da kırmızı derili insanlar yaşar.
İnsanları bu surette derilerinin rengine göre ırklara ayırmak doğru değildir.İnsanların derilerinin rengi ancak yaşadıkları sırada görülür. Halbuki insan ırkların geçmişteki değişme ve tekemmüllerini anlayabilmek için yaşayanlardan daha ziyade ölenlerin arzın tabakaları arasında kalmış olan iskeletleri üzerinde araştırmalar yapmak lazımdır. Bu iskeletlerde ise deriden ve renkten şüphesiz eser kalmamıştır…..
YORUMLAR
Kafa ve tas işi değil bu işler..Eğitim işi. Kültür biriktirme işi. Yerleşik toplum ögesi, kültürün kuşaklara daha çok aktarılmasıdır. İlkel ve barbar kültürü somut yaşar ve çok ileri ölçüde bilimsel gelişme sağlayamaz. İklim koşulları da uygun değildir zaten onları zorlamaya. Eğitildiği zaman Nobel Tıp ödülünü Mardin'li Arap asıllı biri de alabiliyor. Orhun Abideleri hala orada duruyor işte. Yüksek kültür düzeyi olan uluslara özgü bir davranıştır, geleceğe miras dikilitaş bırakmak. Osmanlının Dikili taşı Mısırdan sökülüp getirilmiş. Ama, Göktürkler dikmişler..Kimse aşağılık değildir. Eğitin de görün. O zaman 3 yaşında ki kızın donuyla kimse uğraşmaz..Kalın sağlıcakla..
Değerli hocam, sömürgecilerin Çin'i aynı zamanda afyonladıklarını biliyoruz...
Afyon deyince aklımıza sadece afyon bitkisi gelmemeli...
Bugün buna 'toplum mühendisliği' deniyor...
Zamanında Fransızın Türkler hakkındaki yargısı da afyondu...
Maalesef Afet hanımgiller de yutmuş bu afyonu...
Batılı bu afyonu üretirken, kendisi bilimden ve üretimden geri durmamış...
Böylesine vırt zırt işlerle uğraşmamış...
Batı afyon üretimine tamgaz devam ediyor tabii...
Şimdi de İslamiyet'i köktencilikle yargılayarak yapıyor bunu...
Elbette yargısını doğrulayacak operasyonlar da yapacaktı...
Selam ve saygılarımla.
Fazla tarih bilgisin sahip değilim. Ancak mimariye ilgim yoğundur. Şu kadarını söylemek istiyorum:
Sinan devşirme olsa, İstanbul dururken, Allah'ın ücra köyü Ağırnas'a gönderilmesinin anlamı ne. Ben onun köyünü yekın geçmişte karış-karış gezdim. Evini de ziyaret ettim. Her köşebaşında bir eseri var. 19 yaşındayken yaptığı çeşme halen durmakta.
Türklerin kafası çalışmaz, diyenleri kafası çalışmıyor aslında.
Yalnız; Türk insanına ''gaz'' vermeleri lazım, o kadar. O da çok pahalı olduğundan, şimdilerde biraz mağdur.
Gerçi tezekle de idare eder, fakat inek def-i hacet ederken, gazı hayava gidiyor nedense. Gazı biriktimeye çare bulursak, tam adam olduk demektir! (Doğaya ve atmosfere zarar, özellikle de ozon tabakasına zarar veren metan gazının en büyük üreticisinin, sanayi ve motorlu vasıtalar değil de, inekler ve öküzler olduğunu biliyor muydunuz?)
Türklerin soyu hakkında yazılan binlerce rivayet var.
Fakat şu bir gerçek: Moğollar ve Türkler aynı ırktan gelmektedir. Güvenilir tarihçilere göre; bırakın aynı ırktan olmayı, sarı ırkla(Çinliler) hiçbir zaman yıldızları barışık olmamıştır bugüne kadar.
....
İşin aslına bakacak olursak; bizim için dünden ve geçmişten önce, bugün ve şimdi önem taşır.
Sanırım, canı sıkılan ''bilimci'', günümüz ve geleceğimiz için akılcı araştırmalar yerine binlerce yıl önce kimin nerden geldiğini araştırmaya koyulmuş.
Aynısını ben de yaptım:
Tüm insanlar, tek bir baba ve tek bir anneden gelmekte! Adlarına Havva ve Adem demişler.
....................
Bir de ben kafaları karıştırayım bari:
Havva ve Adem cennetten felan da gelmiş olamaz. İnsanlık evrensel bir gelişim sonucu en son yaratık olarak dünyada mevcudiyet kazanmıştır.
Kutsal dinler bir yana; Darwin'in teorisi de öyle kolay-kolay yabana atılacak cinsten değil.
Şayet ben adamsan; ilk atam maymun kökünden de olsa, kafa yormam gerekmez. Alemdeki birçok insana nispeten, maymunlar da çok akıllı ve sevilmeye layık yaratıklardır.
Şayet adam değilsem de; nerden gelmiş olursam olayım, canım cehenneme..!
Allah,aklımızı başımıza almamıza yardımcı olsun, çünkü biz beceremiyoruz şu anda!
Selamlar
Kederli tarafından 2/14/2016 8:55:04 PM zamanında düzenlenmiştir.
sami biberoğulları
Öncelikle çok çok teşekkürler.
Yorumunuzdaki bir noktayı anlamadım. ''Sinan devşirme olsa, İstanbul dururken, Allah'ın ücra köyü Ağırnas'a gönderilmesinin anlamı ne'' Demişsiniz. Sinan Ağırnas'tan alınıyor bildiğim kadarıyla. İstanbul dururken Ağırnas'a gönderilmiyor.
Ağırnas'ı ve Sinan'ın orada yaptığı eserleri bilmiyorum. ( Görmedim yani) ama İstanbul Sinan'ın eserleriyle dolu. Sadece Süleymaniye yeter. (Yorumunuzun o kısmında sanırım ben bir anlama hatası yapıyorum)
Ben kendi adıma hep şöyle düşünürüm: Bir gün diyelim ki benim kafatasımı da incelediler ve sonuç: ''Sen dorikisefal bir kafa yapısına sahipsin'' dediler. İntihar mı etmeliyim böyle aşağılık (!) bir kafatasım olduğu için ))))))))))))
Ayrıca konuyu öyle güzel bir yere bağlamışsınız ki bayıldım. Öyle ya hepimizin atası Adem ve Havva ise ki buna sadece biz değil kitabi dinlere mensup olanların tamamı inanır, o halde Adem ile Havva'nın kafatası hangi gruba giriyordu?
Adem ile Havva'nın Cennetten gelip gelmedikleri değil ama ilk insan olmadıkları konusunda çok tartışmalar oldu bu ülkede. Mesela Prof Kezban Hatemi '' İlk insan değil. Bilinçli ve akıllı ilk insandı, ondan önce de insanlar vardı ama bilinçleri yoktu'' Dediyse de bu düşünce pek itibar görmedi.
Öte taraftan insan olamamış mahluklara '' Köpek, Ayı, hatta Domuz'' dediğimize göre demek ki öncelik hangi kemik yapısına sahip olduğumuz değil hangi ruh yapısına sahip olduğumuz olmalıdır diye düşünüyorum.
Selam ve sevgilerimle.
Kederli
Sinan, kökeni ne olursa olsun, bir Anadolu çocuğudur.
Selam ve saygılar
Not: O bölgeyi görmenizi ısrarla tavsiye ederim.
16 Türk Devleti konusu her halukarda çok saçma.
Cengiz Han devleti 16 devlet içerisinde yok, fakat torunlari Batu Han ve Berke Han'in ayni devletin batidaki en büyük eyaleti olan Altin-Orda var. Kubilay, Çagatay, Hülagü yine yok.
Halbuki Hülagü ile birlikte gelenler ve onun döneminde Asya'dan gelenlerin toplamini ele alirsak, Anadolu'nun Türklesmesinde Hülagü'nün etkisi Selçuklular kadar vardir, fazlasi da olabilir.
Artuklu'lara beylik deriz fakat Selçuk'lularin 4 hatta 5 ayri devlet gibi parçalara ayrildigi dönemlerde dahi varolmus ve devlet statüsünde incelenecek mahiyettedir.
Tarihte kurulan Türk devletlerinin toplami belki 500'den fazladir.
Biz kurar kurar yikariz, bos durdukça devlet kurariz :)
Nasil ki Istanbul alindiktan sonra Eski Roma (Konstantin veya Byzantium) Kayzer'ligi Türklere geçmistir, Iran'dan da Key'lik ünvani alinmistir. Ne ilginçtir ki, bugünkü Iran topraklarini Selçuklu kadar ilhan'lar abad ettiler, ilhanlar'in 2 milyondan fazla kisiyle ortadogu'ya geldiklerini Cüveyni (baba ve ogul 2 Cüveyni'de adaletten fütuhata, kudretten güce) detayli olarak anlatmis, yazmistir.
Acem şairi olan Sadi Şirazi'nin Hülagü'yü öven kasidelerine bakildiginda, Hülagü'yü ettigi tarif ve haraca bagladigi Rus'lar ve Rum'lardan itina ile bahseder, Hint mihracelerinden bahseder, fakat ayni Hülagü Selçuklulardan haraç almaz. Tabiki almaz ikisi de Türk. En güzel delil ise Halep melikine yazdirdigi mektup bugün delil olarak duruyor. O mektubu okursaniz dönemin memurlarindan Aksaray'i beg zaten vakanüvis'lik yapan yüksek memurlardan birisidir.
Zeki Velidi Togan ise sadece Aksaray'i de degil, dönemin baska bilginlerinin eserlerinde de bu konular geçer diyor.
Mektupta geçen konu, biz Tanri'nin görevlendirmesi ile, Tanri'nin askerleri olan biz Abbasiler'i yiktik diyor.
Abbasi Halifesine 3 defa elçi gönderdigini, barisla teslimin gerçeklesmedigini, sonra Bagdat'a girdigini Halife'yi huzuruna çagirdiginda 2 soru sordugunu fakat Halife'nin bu sorulara yanit vermedigini anlatiyor.
"Siz bize kafir diyorsunuz, biz ise size fasık diyoruz" cevabi tarihe geçen cevaptir Hülagü'nün halife'ye verdigi.
Mimar Sinan'dan daha güzel konuya dalinca bir türlü antroploji'nin esasli kaynaklarindan birisi olan kafatasi incelemesi konusuna gelmek kismet olmadi.
Mimar Sinan'in Ermeni veya Rum veya baska bir soya mensup oldugu konusunda ben emin degilim, Türk diyor geçiyorum.
Fakat bu kafatasi arastirmalari Hatay'i almamizda bile etken olmustur, Atatürk Hatay bölgesi için de kafatasi arastirmasi yaptirmistir, 1-2 defa da degil, bu çok detayli bir mevzudur.
Bu kafatasi arastirma isleri 1936'dan önce de vardi, Dr.Resit Galip'e baska organ arastirmalari da yaptirmistir Atatürk. Antropoloji ile arkeoloji es orantili sekilde yapilmistir o dönem, birçok kazilarin ilk kazmasini vuran da bizzat Atatürk.
Ne büyük adamdin Atam, ruhun sad olsun.
saygilarimla,
sami biberoğulları
Tarihe oldukça ilgilisin ve bir genç olarak ( Resmine göre konuşuyorum) tarihle bu kadar iç içe olman oldukça sevindirici. Ülkemizde '' Ben Atatürk için, onun ilkeleri için canımı bile veririrm'' Deyip de Atatürk ilkeleri nelerdir sorusuna cevap veremeyenleri gördükçe uğradığım hayal kırıklığı senin gibi gençler sayesinde tekrar ümide dönüşüyor.
Türklerin kurdukları devletler konusunda çok çok değerli hocam İbrahim Kafesoğlu 254 demişti. O 254 olarak tespit etmişti bunu.
Cumhurbaşkanlığı forsundaki 16 Türk devletine gelince: İşin doğrusu bunu sorup soruşturduğumuzda ''16 Türk Devleti değil, 16 Türk İmparatorluğu''Denmiş ve İmparatorluğun ise kendi tabii sınırları dışında başka topluluk ve devletleri hakimiyeti altına alan devlet olduğunu söylemişlerdi. Yani Cumhurbaşkanlığı forsunda sözde sadece imparatorluklar vardı. İyi de bu durumda dünyanın gelmiş geçmiş en büyük imparatorluklarından biri olan Cengiz İmparatorluğu neden yoktu?
Neden yoktu çünkü biz her ne kadar Cengiz Türktü ama hakim olduğu topluluk çoğunluk olarak Moğoldu desek de o dönemlerde tam tersi söyleniyor ve Cengizinin Moğol ama hakim olduğu topluluğun Türk olduğu söyleniyordu.
Bence de Mimar sinan Türktür ama kemik yapısı Türk kemik yapısı olduğu için değil. Beyin ve düşünce olarak. Daha da öz söyleyecek olursak ruh olarak Türk olduğu için Türktü. Ve bana göre Türklük barikisefal bir kafa ve beyaz bir deriye sahip olmak değil ruhen Türk olmak demektir.
Selam ve sevgilerimle.
Einstein'ın,Yunus Emrenin,Atatürk'ün de kafataslarının incelendiğini okumuştum ama yazınızdaki şahısları ilk defa sizden öğrendim.Yazınızı ilgiyle okudum,bilgilendim.
Okurken zaman zaman bana da o fesatça düşünceler musallat olmadı değil:))
Yok ya yok böyle bir şey olsaydı gavurlar çoooktan yüzümüze vururlardı bunu hem de kanıtlarıyla.
Çalışmalarınızda başarılar diliyor,saygı ve sevgilerimi yolluyorum.
sami biberoğulları
Selam ve sevgiler benden.