- 3886 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Algılamak mı,anlamak mı?
Yeni ilköğretim programının uygulamaya konulmasıyla birlikte,en çok,"toplu algılama esası güzeldi,nereden çıktı bu değişiklik?"diyerek uygulamaya itiraz etmeye,biraz da alışkanlıklarımıza sığınmaya çalıştık.
Şöyle düşünelim:
Algılamak,anlamak mıdır?
Bunu aynı anlamda kullanırsak,dili de "kısırlaştırmış"oluruz.
Geştalt psikolojisine göre,bir fonun önündeki figürü ya da eşyayı toplu yani bütün olarak görürüz.Yani algılarız.
Anlamak ise,o gördüğümüz figürde saklı olan gerçekliği yani "derinliği"görmek,öğrenmek ve anlayabilmektir.
Ve şunu demek gerekir burada: İçgüdüler genlerle,değerler geleneklerle,anlamlar da kişisel keşif yani yaşantılar yoluyla elde edilirler.
Biraz daha açayım bunu:Algılamak,idrak etmek iken;anlamak,vakıf olmaktır.Yani aynı şeyler değildir!
Bir genç 18 yaşına geldiğinde bu yaşı idrak etmiş yani ulaşmış demektir.Ama 18 yaşın özelliklerine vukuf etmiş değildir.Yani anlamış değildir.
İşte fark da buradadır.
Gelin anlamayı öne çıkaralım,algılamayı değil!
Ya da Yunus’un şu satırlarındaki "derinliğini" görmeye çalışalım:
"Gözsüze el eyledim,sağır sözüm anladı;
Dilsiz çağırır,söyler,dilimdeki sözümü."
Bu satırlar sadece "algılanarak" anlaşılır mı hiç?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.