- 575 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Aşk-ölüm-zaman üçgeni
Ne kadar soğuk bir kelime değil mi ölüm? Ayrılıkların en soğuğu, geri dönüşün olmadığı kaçış.. Kaçmak mı yoksa yakalamak mı hayatı, orası tartışılır. Sadece nefes alarak geçirdiğimiz günler oluyor, adına yaşamak denirse. Düşünmeden geçen günler, yaşanmış sayılmamalı.
**
Çocukluğumdan kalma, bir köşesi yakılmış bir mektup dolaşıyor odamda. Rivayete göre, "aşkından yandım elimin dediği bu kâğıt da yandı" anlamına gelirmiş. Zamane gençleri ne kadar da hayta. Şimdi nerede öyle duygular. Sonra aklıma geçmişimden bir anı çıkageliyor, hüzünle karışık sevinç hissediyorum. Buruk bir sevinç. Boğazım düğüm düğüm. Empati kursun diye aldığım bir çiçeğin çağrışımı bu. Odunsuluğun vücut bulduğu bedene verilen, bir demet papatya.
**
Papatyaların kokusu geldi aklıma, ılık bir ilkbahar akşamında, tenimi süpüren rüzgârın hissettirdiği masum ürperti ile titredim. Sevmeye hasret kaldığım, teninin kokusunda eridiğim bir adama olan özlemin, dışa vurumuydu bu titreme. Biliyorum. Evet biliyorum. Artık beynim konuşuyordu, kalbim dinliyordu. Suskunluğumda büyüttüğüm aşk filizlerim çürümüştü, bir bir koparılan papatyalar gibi yalnız kalmıştı. Hayata karşı kaç sıfır yenilmek gerekiyordu, düşlediğim hayallere erişebilmek için? Daha kaç yenilgi, kaç ölüm lazım ; senin bana gelmen için ..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.