- 585 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
CAMIZIN ( MANDA ) ÖFKESİ VE SEVGİNİN GÜCÜ
CAMIZIN ( MANDA ) ÖFKESİ VE SEVGİNİN GÜCÜ
1969 yılının yaz tatilinde köyümüz olan Kırıntı’ya geziye gitmiştim. O dönemlerde annemin annesi olan Gülhanım anamlar da kalıyordum. Köyde bir çok aile inek, öküz, koyun gibi hayvanların yanı sıra camız da beslemekteydi. Gülhanım anamların da 2 tane camızı vardı.
Çocukluğum dan beri bir çok hayvan besledim, o yüzden de hayvanları çok severim. Bizim akranlarımız kızlı erkekli köyün uygun olan meralarında hayvan otlatmaya giderdi. Sabah erkenden kalkar camızları gün ağarıncaya kadar otlatmak için akranlarımla beraber meraya giderdim.
Gülhanım anam bana yiyecek ve içeceklerimi koymam için bir tane azık heybesi ayarlamıştı. Heybenin içine genellikle o dönem de fırınlarda pişirilen; büyük bir ebatta esmer buğdaydan yapılan somun ekmekler bulunurdu. O somun ekmeklerin kokusu ve lezzeti hâlâ hafızamın bir kenarında durmaktadır. Yanına da genelde haşlanmış yumurta, çökelek, yeşil soğan vs yiyecekler konulurdu. Bir şişenin içine de yoğurt koyardık. Yoğurda biraz su katarak çalkalayıp ayran yapardık.
Camız yaymaya giderken elimizde ucunda çivi çakılı olan modul denilen bir veya bir buçuk metre boyunda düzgün bir sopa bulunurdu. Bu sopalarla herhangi bir tehlikeye karşı kendimizi korur, camızları da idare ederdik.
Camızlar yayılırken bir kişiyi sırayla gözcü koyar, kendi aramızda çeşitli oyunlar oynardık. En büyük eğlencelerimizden birisi de camızların sırtına ata biner gibi oturup, camızları koşturup kendi aramızda yarış yapardık.
Yine birgün camızlara binip yarış yapmak üzereydik. Aşağı mahallede oturan ismini tam hatırlamadığım kızlardan birisi camızın arkasından yaklaşıp kaba etlerine modulun çivisini batırdı. Camız can havliyle koşmaya başladı, ben biran sendeledim, camızın boynuzlarına tutunarak, (genellikle camızı güzelim bir tanem diyerek severdim) güzelim bir tanem diyerek kulağına fısıldadım. Camız biraz koştuktan sonra aniden döndü, kendisine modulu batıran kıza doğru koşturmaya başladı. Kız can havliyle koşarak ilerde bulunan ekinlerin içine girerek saklandı. Camızın sırtından indim; biraz sevdim okşadım, zora ki olsa da sakinleştirdim.
Camızları yaymaya her gittiğimizde camız, kızı gördüğünde öfkeleniyor, huysuzlaşıyordu. Bu birkaç gün devam etti. Bayağı endişelendiriyordum. Camızın kıza bir zarar verebileceğinden kaygılanıyordum.
Kızı camızla barıştırmaya karar vererek kafamda bir plan hazırladım. Camızın arkası dönükken kızı arkama saklayıp, usulca yanına yaklaştım ve elimle vücudunu okşamaya başladım. Kıza da işaret ederek elini camızın vücuduna değdirmesini söyledim. Kız ürkerek camızın vücudunu okşamaya başladı. Camız geriye doğru bakıp ilkönce homurdandı sonra sakinleşerek kuyruğunu zevkle sallamaya başladı. Ben sevmeye devam ederek yavaş ca camızın önüne yaklaştım ve kafasını okşamaya başladım. Camız dilini çıkartıp kolumu yaladı. Yeterince sakinleşmişti. Kıza işaret ederek aynı şeyleri yapmasını söyledim. Kız, camızın vücudunu okşayıp ürkerek de olsa yavaşça önüne doğru geldi, kafasını okşamaya başladı.
Camız tamamen sakinleşmişti, dilini çıkarıp kızın kolunu yalamaya başladı. Her zaman yaptığım gibi camızın alnının ortasına bir öpücük kondurdum. Kıza da işaret ettim, o da bir öpücük kondurdu. Nihayet camızın öfkesi dinmiş, kızla arasında güzel bir dostluk başlamıştı.
O günden sonra camız, kızı gördüğü zaman huysuzlaşmadığı gibi kendisini sevmesine de hiç ses çıkarmadı.
Bu olay hafızamda sevginin gücünün ne kadar kuvvetli olduğunu gösteren tatlı bir anı olarak kaldı.
Cemal Aydoğan 13 Haziran 2010