- 744 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
Kesişen Hayatlar -3-
_Bu iş Olmaz. Neden diye soramamış çünkü sabaha kadar hayalini kurmuş ve patron olacakmış. Aradan bir hafta geçmiş yemeğe davet edilmişler Sinanlara. Aynı gurup toplanmış, herkes neşe içinde bir tek Emre Canın eşinin keyfi kaçıkmış. Çünkü bu gece yine aynı konu açılacak ve hisleri onu hiç yanıltmayacaktı. Zaman su gibi geçmiş ve yine iki aile başa başa kalmışlar. Sinan konuyu tekrar açınca Emre Canın eşinin hayır demesiyle konu alevlenmiş ve üç kişinin kararıyla bir şirket kurulacağı ortaklık olunacak yerde bozulmuştur.
Gecenin ilerleyen saatlerinden sonra ayrılmışlar ve evde tartışmalar başlamış. Huzurun yerini kavga ve münakaşalar almış bundan çocuklarında etkilenmesiyle ne yenilen yemeğin tadı oluyormuş nede konuşmaların. Aradan yirmi gün ya geçmiş ye geçmemişti ki, Emre Can eve son model bir arabayla gelmiş. Pencereden bakan eşini görmemiş ıslık çalarak kapıyı açıp içeri girince,
-Haydiii hazırlanın dışarıda yemeğe çıkıyoruz, demesiyle çocukların sevinç çığlıkları eşinin ise şaşkınlığı salonun ortasında birbirine karışmış. Eşinin,
_Emre Can bu arabada nereden çıktı, demesine fırsat vermeden,
-Aşkım yeni arabamızı ve iş ortaklığımızı kutlayalım, demesiyle eşinin suratı iyice asılmış ne diyeceğini bilememiş çocuklarının önünde. Giyinip dışarıda yemeklerini yedikten sonra eve dönerken Emre Can şirketi kurduklarını ofisi tutup içinin döşendiğini ve on gündür de işten ayrıldığını söylemesiyle kahkahayı patlatmış artık kendi işimiz ve kendi arabamız var aşkım diyerek arabasını sürüyormuş.
Eve döndüklerinde hala şaşkınlığı geçmemiş bizim gelinin. Sabahın kuşluk vaktinde kan ter içinde uyanmış bizim gelin. Gördüğü kâbus hiçte hayra alamet değilmiş. Bir şey diyemeden yataktan sıyrılıp bir bardak su içerek camdan dışarıyı seyrederken sabah ezanı yankılanmaya başlamış Minarelerden ?hayra çıkarsın’, diyerek yatağına döndüğünde hiç uyuyası gelmemiş. Çünkü sabah okula gidecek kızının hazırlanması gerekiyormuş.
Günlerin su gibi geçmesiyle yavaş yavaş gerçeklerde kendini göstermeye başlamış. Emre Canın o eski canlı sohbetlerinde ballandıra ballandıra anlattığı sözleşmelerin yerini suskunluk ve erken yatmalar yerini almış. Gün ışımadan evden çıkmalar ve eve erken dönüşlerin artmasıyla eşinin ilgisini çekmiş.
Her sorduğunda patronluk böyle bir şeymiş aşkım diyerek geçiştirmesi eşinin işkillenmesine ve gerçekleri öğrenmesine sebep olacakmış. Ama çok geçmeden bu da gerçekleşmiş. Bir gün postacının elinde beş resmi evrakla kapıyı çalışı,
_Emre Can Sancak burada mı oturuyor, demesiyle ben eşiyim buyurun dediğinde beş resmi evrakı eline imza karşılığı vermesi bir olmuş. İçeriye girdiğinde heyecanla teker teker açtığında dünyası başına yıkılmış ve korktuğu şeyler başına gelmeye başlamıştı.
İlk açtığı zarfta maliyenin tahakkuk eden vergileri, ikinci açtığı zarfta iş yerinin tahliyesi, üçüncü zarfta alınan arabanın haciz edileceği, dördüncü zarftan alınan kredilerin geri ödenmesi, beşinci zarfta ise alınan mobilyaların ödenmesi için gönderilen tebligatlarmış. İçine bir korku düşmüş ve eline telefonunu alıp Emre Canı aradığında telefonun kapalı olduğunu öğrenmiş.
Akşam ilk saatlerinde çocuklar okuldan gelmiş annelerinin hırçınlığına bir anlam verememişler. Gecenin ilerleyen saatlerinde Emre Canın gelmesiyle olayları anlatmaya başladığında teker teker gerçekler gün yüzüne çıkmaya başlamış. Sinan şirketi üzerine yapmış Emre Canı da mesul müdür yapınca bulunulmayan şirket sahibinin ardından tüm borçlar Emre Canın üstüne yıkılmış. Çünkü Sinan şirketin sözleşmesi yapılan ama tamamlanmamış projelerin paralarını, şirket üzerinde bulunan tüm banka hesaplarını çekmiş yurt dışına kaçmış.
Bankalarla uzun görüşmeler neticesin de haciz konulan malların alınmasıyla ödenilmesi gereken paralar için ailelerinden bir miktar maddi destek almalarıyla rahatlamışlar ama taahhüt edilen paralar ödenmeyince tutuklama kararı çıkmış ve Emre Can yakalanmamak adına ne evine gidebiliyormuş ne de bir işte çalışabiliyormuş...
O gecede bu konunun konuşulması için orada bulunduklarını anlattıklarında, saatin üç olduğunu ve genç kadının aklı evde ki çocuklarındaymış. İnanıyordum ki ne taksiye verecek, nede karınlarını doyuracak paraları vardı ceplerinde.
O saate kadar ismini dahi bilmediğim bu genç annenin neden bu kadar çaresiz olduğunu başını masadan kaldırıp gözlerime baktığında anladım. Kolay değildi yaşananlar; yaşamayanının anlayacağı bir şey değildi. Derin bir nefesten sonra cesaretimi toplayıp ismini sorduğumda Nurdan ismini söylemesiyle adını öğrenebilmiştim. O ana kadar masada iki çaresiz bir dinleyici vardı şimdi ise üç çaresiz nefes alıp veren kişi.
İnsanların egoları ve bencilikleriyle bir başka insanların geleceklerini felakete sürüklemesi böyle bir şeydi. Bilerek veya bilmeyerek ’başkalarının hayatlarına’ karışıldığında birilerinin felaketi birilerinin yaşam seviyeleri yükseliyordu. Hayatın bilinmez denklemi miydi bu yoksa düzenimiydi bilmiyorum ama gerçekten bir ailenin yok olması ile karşı karşıya kalmıştım...
Emre Canın yüzündeki mutsuzluğun sebebi ise Pazar günü küçük kızının doğum günü, mayıs ayının dokuzu imiş; yani güne merhaba dediğimiz gün kızın doğum günü. Aklıma hemen şansın nerede ne zaman doğacağı gelmişti. Cebimde duran beş adet milli piyango biletini çıkartıp masanın üzerine ters çevirip,
-Çocuklar elimden gelen bu kadar çekin bir bilet, dedim ve Nurdan’ın itirazıyla karşılaştım.
İtiraz istemiyorum ben sizin amcanızım çekin diyorsam çekin, dememle ortadaki bileti almışlardı. Veda saati gelmişti masanın hesabını ödedikten sonra elimi öperek ayrıldılar. Aradan uzun bir süre geçmişti. Ve ben yine kendimi dinlemeye gittiğimde aynı yere beni bekleyenlerin olduğunu gördüm. Karşımda duran bu çift Sancak ailesiydi.
-Hayırdır gençler neden buradasınız, dediğimde sarılmaları ve hıçkıra hıçkıra ağlamaları bir olmuştu. Orada bulanan kişilerin şaşkın bakışları içinde bir masaya iliştik ve bütün olayları anlattılar. Masanın üzerinden aldıkları bilete büyük ikramiye çıkmış ve tüm borçlarını ödemişler artan parayı da bana vermek için her gece buraya gelip beni aradıklarını öğrendiğimde, çok mutlu olmuştum.
--Başkalarının hayatlarına müdahil olmak böyle bir şey olsa gerek.--
____________ Son _________