- 568 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
GÜVEN HAKKA
Hayatta bir çok farklı konuda güvendiğimiz kişiler vardır.
Mesela (özellikle çocukken) yemeğimizi annemizin pişireceğine, harçlık konusunda babamıza güveniriz. Bir elbise dikişinde terziye, saç yapımında kuaföre, tamir işlerinde tamirciye, hukuk işlerinde avukata, mühendislik gerektiren işlerde mühendise, sağlık konusunda doktora...
Çünkü biz her işe yetişemeyeceğimizi, her şeyi bilemeyeceğimizi kabul ediyoruz.
Bu nedenle hasta olunca hekim olmaya, elbise gerekince terzi olmaya ya da mağaza açmaya kalkışmıyoruz.
Hem bir iş için güvenip işimizi teslim ettiğimiz kişinin yerine o işin kaygısını duymuyoruz.
Yani "bu işi yapacağım dedi ama acaba yapabilir mi? Nasıl yapar? Benimde bu işe hiç aklım ermiyor, hayret bir şey bu dümdüz kumaş nasıl takım elbise olacak, ya da bu alakasız demir parçaları nasıl, bilgisayar, araba, televizyon oluyor, bunları söken tamirci bunu şaşırmadan nasıl tekrar eski haline getiriyor" diye uykularımız kaçmaz.
Alacağımız sonuca bakıyoruz, ödeyeceğimiz bedeli biliyor ve belki onu ödemenin kaygısını çekiyoruz ve o işin bedelini ödeyince, borçtan kurtulduk diye seviniyoruz.
Özellikle işinin ehli olduğunu, yaptığı işi vakitlice yapıp bitirdiğini bildiğimiz kimselere işimizi teslim ederken kesinlikle gözümüz arkada kalmıyor.
Düşünsenize yirmi yıldır size her model elbiseyi mükemmel diken ve zamanında teslim eden bir terziye yine bir kumaş götürüyorsunuz ve ona şöyle diyorsunuz: " emin misin, bu kesimi ve dikişi gerçekten yapabilir misin"
Terzinin cevabı şöyle olsa sanırım ona hak verirsiniz:
" bu ne biçim soru, sana daha önce yapıp teslim ettiğim işler gerçekti ve ben onları yapıp ederken, sen ya da başkasından yardım almış değilim, önce yaptığım gibi yine yaparım, ben her türlü biçki dikişi bilirim."
Terzinin bu konuda haklı olduğuna şüphe yok öyle değil mi?
Bir işi yapmayı bilen ve yapan o şeyi tekrar yapabilir. Hem terziden istediğiniz iş onun zaten yaptığı işin dengi, benzeri olan bir iş. Bu nedenle onun bu işi tekrar yapması abes bir durum değil.
Peki, her sabah güneşin doğması işinde, ya da her akşam güneşin batması işinde Allah’a her hangi bir insanın ya da bir cihazın yardımı var mı? Haşa elbet öyle bir şey mümkün değil.
Acaba Güneş doğar mı? doğmaz mı? diye kaygı da etmiyoruz.
Hem biz güneşin her gün batıp gece olacağı ve gecenin de bitip, güneşin doğmasıyla sabah olacağı konusunda Rabbimize sonsuz güveniyoruz.
Yani yarın için yapacağınız işler şimdiden bellidir. Okula gideceksiniz belki işe, belki alış verişe bu işler kafamızda dönüyor olabilir: "altından nasıl kalkacağım onca işin, ödevin... gibi kaygılarımız olabilir.
Fakat hiç birimiz Yarın Güneş nasıl doğacak, ya bir aksilik olursa, güneş geç doğarsa, ya yarın 24 saat değilde 35 saat olursa" diye kaygı etmiyoruz.
Ya, Yarın bütün insanlar uykuda kalırsa, ya hiç kimse uyanamasa ve biz onları tek tek seslenip uyandırmak zorunda kalırsak diye kaygı etmiyoruz.
Çünkü Allah’a güveniyoruz. Allah (cc) sonbaharı/kışı, İlkbaharı/Yazı getirecek buna sonsuz güveniyoruz. Yani Allah’ın bu işleri yaptığına ve yine yapacağına ve zamanını geçirmeyeceğine inanıyor ve güveniyoruz ve onun yapacağı işin kaygısını biz çekmiyoruz.
Öyleyse bizi ve bizim için bu alemi yaratan Allah’ın (cc) bu işlerin benzeri olan bir işi tekrar yapması, bizi tekrar yaratması ve bizim için başka bir alem yaratması şaşılacak şey değil.
Hem aslında, yarın güneş nasıl doğacak, diye kaygı çekmeyen biz insanların "kabirden nasıl kalkacağız, Allah bizi tekrar nasıl yaratacak diye kaygı duymamız şaşılacak şey.
Kovulmuş Şeytan’ın şerrinden Allah’a sığınırım.
Rahman ve Rahim Olan Allah’ın Adıyla
Dirilten de O’dur, öldüren de O’dur. Gecenin ve gündüzün değişmesi O’nun eseridir. Hâlâ aklınızı kullanmaz mısınız? MU’MİN Suresi 80. ayet
Kaygımız, bizden istenen karşılık olmalı değil mi? Aklımızın almadığı bu masraflı, karışık işlere karşılık olarak bizden istenense kulluk. İşte bizim bu konuyu kaygı etmemiz hem uykuları kaçıracak derece kaygı etmemiz son derece yerinde ve mantıklı bir kaygı olur.
Çünkü Allah (cc) vaat ettiğini, zamanı gelince getirecektir.
Gecenin ve gündüzün ve mevsimlerin nasıl zamanı şaşmıyor.
Öylede vaat edilen hiç bir günün ve Kıyametin, Allah’ın Huzuruna toplanacağımız gününde geleceği kesindir.
" Hiçbir millet ne süresinden ileri geçebilir, ne de geri kalabilir. MU’MİN Suresi :43."
Dünya hayatı gibi büyük bir alem ve içinde biz, Allah’a kulluk için varız, Ahiret gibi yine çok büyük bir alemin varlığı bu kulluğun karşılığı olarak sonsuz yaşanılacak. Yani kulluğu kaygı etmek için fazlasıyla sebebimiz var.
Fakat imtihan dünyasındayız ve vesvese verenler var, bu nedenle aklımıza birden bire en umulmadık soru gelebilir. Eğer Allah’ın kelamını işitmiş ve ya okumuş ve düşünmüş isek, bu vesveseli sorulara verilecek cevapları önceden duymuş oluruz. Allah’ın yardımı ile bocalamadan huzur içinde hayatımızı devam ettiririz.
Eğer "acaba tekrar diriltilecek miyiz?" Diye kaygı duyulursa, bilinmeli ki, bu kaygı yirmi yıldır bütün elbiseleri muntazam diken hem zamanında size teslim eden terziye iş emanet edip sonra acaba nasıl yapacak diye sabaha kadar uykusuz kalmaktan, elbet kıyaslanmayacak kadar büyük abes bir durum olur.
Abes bir kaygı olur ama Merhametlilerin en Merhametlisi Rabbimiz, bu kaygıyı giderecek cevabı da verir.
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.
"De ki: Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O, her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.(YASİN Suresi 79.)
Rahmân ve Rahîm (olan) Allah’ın adıyla.
(Doğrusu o (Kur’an), takvâ sahipleri için bir öğüttür.
İçinizde (onu) yalan sayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.
Muhakkak o, kâfirler için bir iç yarasıdır.
Ve o, gerçekten kat’î bilginin ta kendisidir.
O halde, ulu Rabbinin adını yüceltip noksanlıklardan tenzih et.
HÂKKA: 48...52
De ki: “Ey Rabbim! Eğer onlara vaad edilen azabı bana mutlaka göstereceksen.
O zaman ey Rabbim! Beni zâlimler topluluğu arasında bulundurma!”
Onlara vâdettiğimizi sana göstermeye biz elbette Kâdiriz.
Sen kötülüğü en güzel bir usûlde defet! Çünkü biz onların vasıflandırmakta oldukları şeyi çok iyi biliriz.
De ki: “Ey Rabbim! Şeytanların vesveselerinden sana sığınırım.
“Ey Rabbim! Yanımda bulunmalarından da sana sığınırım.”MU’MİN Suresi : 93....98.
Lâ İlâhe İllâllahu Vahdehû lâ şerike leh. Lehu`l-Mulku ve Lehu`l-Hamdu ve Huve alâ Kulli Şey`in Kadîr"
"Allah Teala’dan başka ilah yoktur, tek ilah sadece odur, ortağı da yoktur. Bütün mülk ona aittir. Bütün hamdü senalar onadır. O Her şeye kadirdir."