İ Y İ, K Ö T Ü , G I P T A, H A S E T
Yaşayan hemen tüm canlılar sadece kendi varlıklarını sürdürmek için bir başka canlıya kast ederler, biz insanlar hariç! Hani o Afrika’da uyanan aslan, aç olduğu için bir ceylanın peşinden koşar, bir balıkçıl aç olduğu için suyun içinden çıkarken gagasına takar bir balığı. Bir anne kedi ,yavruları için avda bekler de fırsatını bulduğunda tepeler serçeyi. Yuvaya gagasında yavruları oynasın diye solucan , kurtcuk getiren kuş gördünüz mü? Hayata kast hayvanlarda ya can koruma yada beslenip hayatı devam ettirme içindir. Hasmından ya da başka deyişle rakibinden, biz insanlar gibi hasetle “canından can koparma” , acıdır ki, başka bir türde yok.
İyi ile kötünün hikayesini Paulo Coelho İran mitolojisinden örnekle anlatır. Zaman tanrısı evreni yarattıktan sonra, bin yıl boyunca bir oğul için dua etmiş!? Çocuk dünyaya gelmeden önce iç dünyasında pişmanlık ve gelgitler yaşayıp, gerçeği bulmuşken, dünyaya gelecek oğlu ikiye bölünmüş Zaman Tanrısının. Karnındaki iyi oğul Ormuzd- İYİ- un önce çıkmasını , dünyada yetkiyi ele almasını beklerken, ikinci oğul Ahriman- KÖTÜ- zeka ve becerisi ile öne geçer evreni kargaşaya sürüklemek için önce doğmayı başarır. Zaman Tanrısı, işte bu sebeple Ormuzd‘a müttefik olarak insanı yaratır. Bu İran mitine göre, insanoğlu iyiliğin yanında yer almak, iyiliğin müttefiki olmak için yaratılmıştır. Yani insanın ruh mayası iyiliktir.
İslam inancımızda Bezm-i Elest ‘te ruhlarımız toplanıp da yaratanlarından sorgulandığında hep iyilik üzere olmaları öğütlenmiş, yani insana “ Kalu Bela”dan itibaren iyilik mayalanmıştır. Ademle Havva’nın yasak meyva sınavı sonrası dünya zindanında oğulları Habil’e kast eden Kabil örneği ile iyinin hep kötü ile sınanacağı belli olmuştu.
Şeytan yolumuza çıktığından beridir kötü dönderir dilimizi, kötüye uzatır elimizi. Terazide iyilik ve kötülük kefelerine, gıpta ve haseti nasıl yerleştirirsiniz deseler, şüphesiz cevap evrenseldir. İyilik mayası ile bir olmuş bir güzel huy, gıpta etmek. Gıpta , başkasında olan bir şeyin kendisinde de olmasını isteme, kıskanmadan imrenme,özenme anlamları ile eşleşiyor Misalli Büyük Türkçe Sözlük’te… Gıpta etmek güzel insanların, iyi düşünenlerin imbiğinden süzülen naif, özel, özlenen bir huy.
Bacon, “Haset, güneş gibidir. Yamaçlara, bayırlara, düzlüklerden daha çok vurur.” Der. Sosyolojik gerçeklik olarak kabul ettiğimiz bu kötünün ürünü huy, aslında derin bir psikolojik bozulma, kokuşmanın son halidir.Gözlerimizi yukarılara dikip gıpta ile bakacak yerde şeytanla otağ kurup, kötülük mayası ile hasetlik çıkarırız. Doğan güneşe, ışıldayan yıldızlara imrenecek yerde ,kapatırız gözlerimizi!
Charles Dickens çok küçük yaşlarda başladığı o imrenilen yazın serüveni ile hayatta ayakta kalmaya çalışırken ” İnsanlar bazen karşılarındakine kalben uzak oldukları için anlamakta güçlük çekerler.” Diye güzel bir saptama yapmış. Bu kalben uzaklık karşınızdaki için iyi düşünmenin önüne geçer ve arkası gelir: Haset
Atakan Korkmaz güzel bir iç döküş yazmış:
İddiacı ol ama haset seni yıkmasın
Hak doğruya yardımcı bu aklından çıkmasın
Yüksel başın dönmesin ihtirasla kör olma
Taş atana ekmek at Sakın ha nankör olma »
İyi, kötü, temiz, kirli, gıpta , haset adeta bir şifrenin çözümü gibiler! Mevlana kirli yüreklerle ilgili bakın ne demiş: Asıl kirlilik dışta değil içte, kisvede değil yürekte olur. Onun dışındaki her leke, ne denli kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır. Yıkamakla çıkmayan tek pislik, yüreklerde yağ bağlamış kıskançlık ve art niyettir.
Türk şiirinde ikinci yeni akımının en bilinen isimlerinden Sezai Karakoç o arayış içinde geçen hayat ve şiir serüveninde hep sorgular gerçeği, insanı terbiye etmek ve daha iyiye ulaştırmak için. Amacı “aşkın bilgi”dir.
"Yoktan da vardan da ötede bir Var vardır."
Yine Karakoç o harika şiir dili ile anlayana söyler:
Sana tavus kuşunun içime girdiğini
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
İçime girdiğini, tüyünü yolduğumu
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
İçimde tavusların kaybolduğunu
Bana da bir çift akkanat kaldığını
Son, en son söz olarak söylemek istiyorum.
O, bir defa kibir ve ben yükünü üstünden atmıştır. Herkese” aşkın bilgi” ile yaratılan olarak gıpta ile bakar.
Cıcero hasımlığı bile onurlu yapın der, “Açıkça nefret etmek, asıl düşüncesini gizlemekten daha asil bir harekettir. “
İbrahim En-Nahai ,” İnsan ancak, bir başkasına ait olan erdem için haset duyar.” Diyor.
“Aşkın bilgi” bizce hep iyi düşünmek, iyi gözle bakmak, iyi anmakla birdir.
Bir darbı mesel ile bitirelim :
“İyiliğe ‘ nereye gidiyorsun ‘ demişler, kötülüğe demiş.”
HARUN ÖZMEN
YORUMLAR
...
"Bacon, “Haset, güneş gibidir. Yamaçlara, bayırlara, düzlüklerden daha çok vurur.” Der. Sosyolojik gerçeklik olarak kabul ettiğimiz bu kötünün ürünü huy, aslında derin bir psikolojik bozulma, kokuşmanın son halidir. Gözlerimizi yukarılara dikip gıpta ile bakacak yerde şeytanla otağ kurup, kötülük mayası ile hasetlik çıkarırız. Doğan güneşe, ışıldayan yıldızlara imrenecek yerde, kapatırız gözlerimizi! "
...
Ne fazla? Ne eksik?
Bacon’dan sonra virgül fazla.
Güneş gibidir’den sonra nokta fazla iki nokta eksik.
Der’deki büyük harf fazla küçük harf eksik.
Sosyolojik gerçeklik olarak kabul ediyorsak güneşe, yıldızlara imrenme (yazı bağlamında gıpta) paragrafın anlamına fazla. Açıklayıcı, destekleyici başka bir örnek eksik.
Ayrıca: Kıskanmayla gıpta yazıda yan yana gelseydi fark daha net görülürdü: Onda olanın kendinde de olmasını isteme; onda olmasını istememe gibi.
Günün sorusu: Sokaktaki vatandaş kaç tane duygu adı sayabilir? Tahminim 15’i geçen olmaz. Ben 200 tane biliyorum desem abartmış olur muyum? Peki, sadece korkunun 500 çeşidi olduğunu söylesem: Yükseklik korkusu, böcek korkusu vs.
Konunun genişliği de fazla.
:)