- Yaşarken Seni! -
Nedeni yok, tarifi yok hissettiklerimin, seni sevmek gibi yani…
Hani karnın ağrır, tuhaf bir sızı girer ya içine ve kalbine vurur sancısı
Ellerini nereye koyacağını bilemezsin…
Hani bir sarp düşünce gelir konar başına, bırakmaz ağlayana kadar
Gözyaşların mabedin olur, yüzüne yansır bir siyah sanrı.
Çaresiz içmek lazımdır artık, belki de çok içip seni unutmak… Unutmak mı dedim? ! Mümkün değildir…
Sarmaşıklar, artık kurtulamayacağın kadar sıkı sarılmıştır ki kurtulmak da istenmez
Hatta daha sıkı sarılmalı şimdi sana
Yönü şaşırtsa da sevdan, sürgün düşlere garp, şark farketmez…
Kasvetin hiddeti hafifler bu şekilde, belki zamanla
Cenupla, şimalden deniz yağsa nafile, yangın yeridir yüreğin sönmez…
Artık daha sık biter sigaran, kahven, çayın buz gibi.
Unutursun…
Düşünmektendir mutlaka, şaşırma doğrudur, şimdi değil ama zamanla onulur…
Damarların çekilir ya bazen, ya da sertleşir içinden kan geçerken
Belki kan da değildir geçen, sebepsiz akıyordur aşkla, başıboş bir sıvı
Ve oluyordur rengi kırmızı…
Dua et bence tutmasın ardından, sızının daha onulmazı…
Derin nefes almak gelir ya hani ama tam dolmaz ciğerlerin, haliyle derin değildir aldığın hiçbir nefesin…
Artık onsuz değildir düşünmelerin, anlamlı, anlamsız geliverir yanaklarına bahar...
Kış güneşi ısıtmaz, olmadığı zamanlar...
Kar altında çırpınan bir kardelen oluverirsin, çığından ürkersin…
Gökyüzü görünecektir ama çok acı çekersin, kanın çekiliyor gibi hisseder, kan kayıplarında tükenirsin
Fışkırıverir sonra an gibi bir zamanda, ‘-Bu da neydi şimdi? ’ dersin.
Çektiklerin suyunu çeker birden gülümsersin…
Pencerelerin güzeldir artık senin, umuda açılır. Baktığın yer bayram yeridir, içinden çocuk buseleri saçılır…
Anlatamazsın ama yaşarsın, hatta yaşadıklarına kendin de şaşarsın
Sus/arsın, susarsın…
Konuşmak gelir içinden yine sus/arsın, susmak gelir, duramazsın…
Konuşacak takatinde yoktur artık ama konuşmalısın…
Sessizliğin kurşun darbesi, küçük görünse de girişi, çıktığı yerde bir çağı parçalarsın…
Susmalarından kaçılır… Kaçılmalıdır…
Çünkü bacandan sevda tüter, içinde yangın sönmesiz başlamıştır, dudakların kopkoyu, yanakların nar gibi, ellerin alevli, gözlerin nemli…
Adres çıkmaz sokak sapağı, durdurmalı bu gidişi…
Yoksa gittiğin yerlerde bulursun iklimi kötü ülkeleri… Bütün Ankaların savrulur külleri…
Ben bir sende gördüm dilsizi ama susarken kurdun tüm cümlelerini…
Sen susarken sevdim seni
Ütopyası bozuk sevdam gel kurtar şimdi beni…
Burcu Bir
12/17.07.2008
Şark: Doğu
Garp: Batı
Şimal: Kuzey
Cenup: Güney
Sanrı: Uyanık bir kişinin, kendi dışında var sandığı ancak gerçekte olmayan olguları algılaması, yaşaması, varsını, birsam, halüsinasyon…
Burcu Bir