- 741 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Titrek Parmaklarınla Sokul Gönül Yangınıma
kan oturur bedenine
göğsündeki asi salkımlara değince dudak
doyumsuz sevişmelerin yangınlı alevlerine sür kadın ellerini
bir vedanın sularıyla yıka aklanmaya muhtaç damarlarını
sızılı bir yokluğun destelerini kararken ben
bilme içimdeki kanayan sevda lavlarını
adımlara çarp yaşamın bomboş sokaklarını
çağır sesimin küskün dalgalarını
kanat özlemle dudaklarını
Ne zaman ruhumun çapraz koşularıyla yuvarlanırken ben sıkıntılı bir sessizlikte, sen yapışkan arzuların diyetini ödüyorsun gerçeğine. Ne kaybedilmiş kazanımlar, ne aşkın gözlerine inen yorgun ağrılar hayata derin bir iç bakıştır gül yüreklim. Ben sızılı sevdaların gönlü kırık ozanıyım, bedenimin dirençlerini sana sakladıkça, yürek terlerimi özleminin denizlerine akıtmaktan asla vazgeçmeyeceğim. Her sancı kendine döner bir gün, bunu da nasılsa öğreneceğim.
Aniden kaybolan öz değerlerin fırtınalarıyla biriken her sancının bedelini beden öder. Ruhumuzun paslı gelgitlerine en umulmadık eller değince gül dalında fışkınlarla damarlarını aşka sarar. Bilinmez kayboluşların düşler tepesi hep yalnızdır, öfkemizi gece sarar, gündüzlerin kalabalık gürültüleriyle yaşlı bir çınar yerinden oynar. Sular yürür özlemin köklerine, yağmur daldan akar; gül yürekli bir kadın sevdanın kapısını inadına çalar.
Sular basmış bedeninin hurma kokulu gecelerine yürürken ben, bir bedevinin kollarında tiz çığlıklar atıyordun sen. Sevdamın kervanları geçti cennetinden, ıslak saçlarını sular içmeye geldiğim nehirlerde tarıyordun. Gülüşlerinin ve tutkulu öpüşlerinin yansımalarını ezip geçtim, sen sesimin öfkeleriyle kendine yenilenmiş entarileri biçiyordun. Soğuktu gecelerin, yorgundu bedenin ve dağılmıştı düşlerin, yoksul bir sevgiyi gelir diye boşuna bekliyordun.
- Ömrümüzün uçarı kanatlarıyla bulutlar aşarken yalnızlığın sırça duraklarında öfkelerin sofrasına otururuz. Özlem hüzünle karıştırılmış bir acılı çorbadır, en çok yapayalnızlığı kaşıklarken doyduğumuzu anlarız. Sular basan ovalarımızın ıslak toprağında bunun için sevda çürür, bunun için unutulmuş bir menzilde yaşamak ağrısı kalbimizi tam onikiden vurur. Aşk deriz en derin sızılara, sızladıkça sevdamız, ellerimiz gün yanığıyla kavrulur.
Gün yanığı yüreğimin özlemi görmezliklerinde bir sancının ıslanmış kirpiğiyle aralardım öfkemin susturulamaz kapaklarını. Çiğit yeşili gözlerinden düşen damlalar sel olurdu. Başıboş bir adamın mekânı o an sevgililerle talan olurdu. Yanardı şiirler Temmuz’un son deminde, kırıktı besteler, o an yaşamak haram olurdu. Sözcüklerimin kum fırtınasından gizlenmek için yüreğimi özleme gömerdim, gülüşlerin inadına gelip beni bulurdu.
Terli gövdemin savruk yalpalarıyla insanların kahkahalarına karıştım, sen perdeleri kapalı bir odada tutkunun nöbetlerine soyunurken. Dingin sarılışlara gözlerini yumarak okşardın hayalimi, ellerin yanık hasretler kokardı. Bir müzik sesi dolardı odana, danslara kalkan kadın endamın serin bir odada bir o yana, bir bu yana delice savrulurdu. Yorulurdun, içimden anlık kaçışlarla kovulurdun ve gül kokunun zemherilerinde içten içe kavrulurdum.
En onulmaz bekleyişlerin kasığında düşleri izlerken yorgun bir sevdanın döşeğinde aşka uzanır bir adam. Kokulu mevsimler dökülür avuçlarından. Dışarıda aşk kitabına cümleler sığmazken, dilde buruk bir bestedir hasret… Kemikte ağrıdır aşk, kat kat olmuş düğümlerce birbirine sarılıdır. Bir kadın bakar perdelerin arkasından, umudun koynunda sabıkalı, aşkın ovalarında hasatlı, bir adamın yüreğinde kara sevdadır.
- Suskularımızın yamalı güvertelerinden uzakları izlerken kırmızı bir şafağa dökülür gözlerimiz. Çeviririz gönül rotamızı yasak adalara, ruhumuzdaki bekleyiş gonklarına aldırmaz, kanarız sözcükleri sevdayı anlatan şarkılarla. Alışkanlıklarımız sulara karışır, yabanıl düşünüşlerle hep sol göğsümüz acır. Korsanlar basar uykularımızı bir gün, yaşamak ağrımızken, sevmek sancımız olur. Tükeniriz o gün, özlem yorumsuz bir şarkı gibi yüreğimizi vurur.
Gerili bir yay gibi birbirimizin yüreğine doğruluyken özlem okumuz, gecelerin bekleme odalarında suskularla artar korkumuz. Dokundurmadığımız bedenimizin karanlıklarına gizlenerek seslerini içe döner tutkumuz. Dinleniriz sabırla, aynı cevaplarla teselli bulur ruhumuz. Yüzümüze gülücükler yağar, yaz yağmurlarında coşkuyla ıslanırız. Sevda, katran bir ağrıdır, her birikintiden birbirine uzayan bir aşkın göklere tırmanan en mucizevî dalıdır.
Tek yürekte onca ağrıyı taşırken ben, süzülmüş sevgimle her gece aşkı geçiriyorum yaşamın imgeli gergeflerinden. Kimselerin sokulmaya cesaret edemediği, seven yüreğimle yıldız aşırıyorum sıtmalı göklerden. Seninle yolculuk düşleri kuruyor, seninle kovalıyorum bizi bize getirecek günleri. Dudaklarımdaki alevi kimselere göstermiyor, ellerimin sevda nasırlarıyla buluşma mevsimlerini kısaltsın diye her gün tanrıya avuç açıyorum.
özümüzle geçtiğimiz yollara
gül bedenindeki çiziklere aldırma
nasılsa kırık bir bestenin
bitmeyecek sözleriyiz
rüzgârı susmuş deniz göğsünde uyuyan
bir adam say beni
dil ol sevda puluma
suskularımın adresine isimsiz mektuplar yollarken
boşalmış bir gemiyle uğurla beni senli yolculuklara
kamaramda düşlerin pencerelerini yine sen aç
aldırma yokluğumun delinmiş sandallarına
unut hangi aya çizik attığımızı
aşk bende oldukça
kadın endamınla süzül
titrek parmaklarınla sokul gönül yangınıma
Selahattin Yetgin
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.