- 678 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Kesişen Hayatlar -1 -
Hayatta her şey tesadüflerle mi başlıyor, yoksa doğru zamanda doğru yerde olmakla mı bilmiyorum. Ama eğer ki bir şeyler yazmak kendinizle konuşmak için yalnızlığı seçip kaçıyorsanız, ayaklarınızın sizi götürdüğü yere gidin. Gittiğinizde muhakkak aradığınız huzuru bulursunuz, hele bir de kendinizle barışıksanız ve yalnız kalmayı seviyorsanız.
Ha bir balıkçı kulübesi, ha bir sahil, ya da bir kafeterya, olsun önemli değil. Muhakkak o an sizin gibi birileri de oradadır ve kendinden kaçıyordur; Cevabı olmayan düşünceler sokak aralarında bir birini kovalarken. Bazen sessiz bir gülüşle de denk gelirsiniz, bir koyu muhabbetin başlangıcına da ortak olursunuz. Yarım kalmış cümleler birbirini tamamlayamadığında siz düşersiniz o cümlelerin peşine ve yazdığınız yazınızın kahramanları olarak yerleştirirsiniz kendinizi hikâyenin tam ortasına.
Hele birde yanınızda kâğıdınız kaleminiz varsa, işte o an yazacağınız bir hayatın dramı, sevinçleri, hüzünleri, gözyaşları düşecektir sayfalara. Kendinizi bile inandıramayacağınız bir hayatın dramatik öyküsü alacaktır kulaklarınızda yerini.
Mayıs yağmurları İzmir’e bir başka yağar ve ben hep bu anları beklerim toprağın kokusunu içime çekerken. Ahmakıslatan yağmurunun tenimdeki yerini alması hep hoşuma gitmiştir. Islan malıyım ıslanırken de, gün boyu duyduğum üstüme sinen yalanları yıkamalıyım; Sabunsuz arındır malıyım gecenin ilk saatlerinde.
Yağmurun sessizce ıslattığı sokaklarından geçip iyot kokusuyla buluşmalıyım ki geceye merhaba diyebileyim. Yağan yağmurun her bir damlasını düşerken seyredebileceğim iki yer vardır, biri köşe başlarında duran sokak lambaları diğeri de denizin teninde. Bu güzel manzarayı seyredebileceğim en güzel yer Kordondaki İzmirlinin kıraathanesidir. Geleni geçeni boldur uğrak mekânların, ne dertler ne gizemli hayat hikâyeleri saklıdır...
Hafta ortası olması, gideceğim yerin biraz daha sakin olacağı düşüncesiyle vardığımda, tahmin ettiğim gibi beş altı masayla doluydu. Ama en çokta dalgalarınla öpüşen bir masanın ayakları ve etrafında oturan bir çiftte takılmıştı gözüm. Yan masanın boş olması benim için kaçırılmayacak bir fırsattı. Fazla göze batmadan oturuverdim.
Yanıma gelen garsondan bir çay getirmesini söylediğimde bu suskun çifttin hiç konuşmadığı dikkatimi çekti. İkinci çayımın gelişiyle uzun boylu, esmer beline kadar inen siyah saçları ve şık giyimiyle kendinden emin bir bayanın titrek sesi gecenin karanlığını yırtmıştı.
-Peki, şimdi ne olacak? Demesiyle Emre Can bacaklarının arasına sıkıştırmış olduğu iki elini çıkartarak ayağa kalktı.
_Bilmiyorum can bilmiyorum, diyerek tekrar yerine oturması masada soğuk bir rüzgârın esmesine neden oldu. O nazik kibar bayanın sert bir ses tonuyla
_Ne demek bilmiyorum, demesiyle ortalık yine sessizliği büründü. Bir an bu kadar çaresizliğe neden olan olayın ne olduğunu düşünmeden yapamadım. Ama soramıyordum da biraz daha beklemenin konuyu daha iyi anlamama neden olacak diye düşünürken, bayanın titrek sesi yine genç adamın kulaklarında çınladı, benim gibi.
_Buraya kadar Emre Can buraya kadar, demesiyle ayağa kalktığında Emre Can’ın gözlerinde ki yaşların süzülmesiyle ismini bilmediğim ama kendinden ödün vermeyen bayanın ellerine sarılışı o an hala bir şeylerin bitmediğine, gözlerim tanıklığını yapıyordu. İkisinin de ayakta bir birlerinin gözlerine bakarak ağladığını, farkında olmadan şu kelimeler çıkmıştı dudaklarımın arasından.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.