- 503 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
HÜSEYİN AT ARABASI ALTINDA
HÜSEYİN AT ARABASI ALTINDA
Tuzlu çayır’da oturduğumuz dönemde 6 yaşlarında yaşadığım bir olay; belleğimde hala tazeliğini korumaktadır. O dönemlerde Mamak Tren İstasyonu’nun arka tarafında kömür deposu bulunmaktaydı.Genelliklede gazı alınarak elde edilen kok kömürü kullanılırdı.Tahminime göre de Maltepe semtinde Havagazı Fabrikası vardı,kömür oraya getirilip gazı alınıp kokkömürü haline getiriliyordu. Sobada yakıldığı gibi birde yemek pişirmek için; Mantıs denilen şimdiki peynir tenekesinden yapılmış olan aparatta kullanılıyordu. Mantıs şöyle yapılmaktaydı; Bir teneke alınıp üst kapağı çıkarılıyor, dikine olan yerin tam ortasından ızgara yapılacak şekilde; karşılıklı 4 tarafından delikler delinip ince inşaat demiri konuluyordu. Tenekenin yarısından üst tarafında kalan bölümün iç tarafına kiremit parçaları ya da sobalarda kullanılan ateş tuğlaları yerleştirilip, yüzeyi çamur veya ateş toprağı ile sıvanıyordu. Alt kısmından hava akımını sağlamak için tenekenin bir yüzeyine de küçük bir boşluk açılıyordu. Üst tarafta elde edilen boşluk kısmına da kokkömürü konulup; yakılarak kullanılıyordu. O dönemlerde şimdiki bildiğimiz mangal yoktu , aynı zamanda mangal işlevini yerine getiriyordu.
Kömürleri taşımak için de genelde iki atın çekmiş olduğu at arabaları kullanılıyordu. Yollar bozuk olduğu için kömürler dökülmekteydi. Dökülen kömürleri de toplayıp eve getirirdik. Genelde kömür toplamaya giden bizden büyük çocukların peşine takılırdık. Akrabamız olan Mustafa AYDOĞAN kömür deposunda bekçi olarak çalışmaktaydı.
O dönemde kömür toplamaya giden çocuklar; Bekçi Mustafa’nın oğulları Ali, Hüseyin, Sefa, Mehmet amcamın kızları İpek, Güleser, Emine, Mustafa amcamın kızı Fatma, oğlu Hüseyin , Muharrem Günel’ in oğlu Yakup aklıma gelenleri sayabiliriz.
O dönemlerde ki oyunlardan birisi de; at arabaların peşinden koşup arkasına takılmaktı. Genelde at arabası sürücüleri bu duruma ses çıkarmazlardı. Bazı sürücülerde at sürerken kullandıkları uzun kamçıları; bize doğru savurup arabadan inmemize neden olurlardı. Yine bir gün kendi akranlarımız olan çocuklarla kömür toplamaya gitmek için; at arabasının peşinden koşup arkasına takıldık; Laz bakkalın oraya doğru yaklaşırken sürücü kamçıyı üzerimize doğru salladı, biz can havliyle atlayıp kaçmaya çalıştık. O sırada Mustafa amcamın oğlu Hüseyin yere düştü; kalkmaya çalışırken arkadan süratle gelen at arabasını altında kaldı. Sürücü arabayı yavaşlatmak istemişti; fakat atlar Hüseyin’ in üzerinden geçip ancak durabildiler.
Hüseyin yerde yatıyordu; bacakları, kolları ve bedeninin bir kısmı yara bere içindeydi. Laz bakkal bizi tanıyordu,Hüseyin’i yerden kaldırıp kucaklayıp bakkalın yanına getirdi, su içirdi. Askeri bir cip yoldan geçiyordu Laz bakkal cipi durdurdu, cipe bindirip Hüseyin’i hastaneye götürdüler. Amcamların evi bakkala yakındı haber vermişler, biz eve dönerken amcama rastladık, durumu anlattık,amcam hemen hastaneye gitti. Hüseyin’in bedeninde ezilmeler ve yaralar oluşmuş herhangi bir kırık olmamıştı.
Eğer Hüseyin atların arsında kalmayıp da; tekerlerin arasına düşseydi hayatını kaybedebilirdi. Birkaç gün hastanede yattıktan sonra eve getirdiler. Tabi ki bizde ziyaretine gittik. Bir müddet sonra Hüseyin iyileşti; yine kömür toplamaya gidiyorduk . Arabaların peşinden koşup arkasına takılmaya tabi ki son vermedik ama daha dikkatli olmaya özen gösterdik.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.