- 326 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
MERAKLA AÇILAN KAPI
Sene 3200… Yüzyıllar boyu bencilliğin kölesi olarak toprağını ve kaynaklarını çoğaltmaya çalışan ülkeler bu döneme gelindiğinde vazgeçer ama yaptıkları savaşlarda kullanılan kimyasal silahların etkisi en şiddetli boyutuna ulaşmış, hastalıksız insan sayısı neredeyse yok denilecek kadar azalmıştır. Nüfusun hızla artması ve aşırı boyutlara ulaşması üzerine yiyecek ve içecek kaynakları tükenecek kıvama gelir. Tüm bunlara rağmen dünyanın dikkatini çeken, daha doğrusu zamanla en büyük takıntısı, başka bir deyişle vazgeçilmez bir merak konusu olan iki soru ortaya çıkar:
1-Evrenin sonu var mıdır?
2- Sonu varsa bu evren dışında başka bir evren var mıdır?
Tüm bilim adamları bunların üzerine çalışmaya başlar. Bir merakla başlayan bu sorular zamanla dünyanın en büyük sorunu haline gelir. Bunların üzerine dünyanın en başarılı bilim adamları bir araya gelir ve bu sorun çözüme kavuşturulmaya çalışılır. Yıllar yılı süren çalışmalar sonucunda 3245 yılına gelindiğinde sorun çözüme kavuşur ama dünyada birçok şeyin olduğu gibi insan neslinin de tükenmeye başladığı görülür. Bu duruma aldırış etmeyen bilim adamları evrenin sonuna ulaşabilecek devasa boyutta ve güçte, dünyanın en ağır ve tehlikeli kimyasallarını içinde barındıran bir mekik icat eder. Yapılan ayarlamalara ve ölçülere göre mekik evrenin son noktasına geldiğinde duracak ve mekikte bulunan çeşitli ebattaki kameralar etrafı çekip dünyaya bilgi gönderecekti fakat sonuç beklendiği gibi olmaz. Mekik uzayın sonsuz boşluğuna girdiği zaman ise yapılan hesaplar altüst olur ve mekik uzay boşluğunda patlayarak evreni ikiye ayırır. Meydana gelen bu büyük patlamanın bilançosu tahminleri aşacak boyutta olur. Gezegenler yer değiştirir, dünya bir beşik gibi sallanmaya başlar, hatta 149.6 milyon km uzaklıkta olduğu halde dünyayı ısıtmaya, zaman zaman insanları sıcaktan kavurmaya yetecek kadar ısısı olan güneş sıcaklığını kaybetmeye başlar. Nitekim kafalardaki o büyük sorun da çözüme kavuşur ve evrenin ikiye ayrılmasıyla -bizim bildiğimiz- evrenin de içinde bulunduğu daha büyük bir evren ortaya çıkar. Bizim evren diye adlandırdığımız yerin ise aslında küçük bir gezegen olduğu, Dünya’nın ve diğer gezegenlerin ise bu küçük gezene içinde sadece birer meteordan ibaret olduğu anlaşılır. Bilinmezlerin mekanı olan asıl büyük evrende de yaşam olup olmadığını merak eden bilim adamları yeni evrene gidip kontrol etmeyi düşünür. Zira yaşanılan alem artık yaşanılmayacak bir boyut almıştır. Kafalarda oluşan bu soru için birçok astronot ve bilim adamı ortaya çıkan yarıktan geçerek yeni evrene girerler. Gittiklerinde gördükleri ise hepsinde şok etkisi oluşturur. Gidilen yerde hayat var olmasına vardır bu az çok beklenilen hatta umut edilen bir şeydir fakat onları asıl şaşırtan burasının bizim dünyamızdan çok daha güzel oluşu ve daha da önemlisi orada bizden milyon kat daha güçlü, gelişmiş bir teknolojiyle yaşayan canlıların bulunmasıdır. Ne oldukları, nasıl yaşadıkları hakkında en ufak bilgi sahibi olunmayan bu canlılar beyinlerde tasavvur edilen uzayalı profilinin tersine gayet iyi görünümlü, dış görünüş itibariyle olmasa da bir insandan çok daha güzel meziyetlere sahip ve gayet sevecen varlıklardır. Bilim adamlarını gördüklerinde onlara saldırmak yerine anlaşıp yardımcı olmaya çalışırlar. Orada kalıp keşfe başlayan bilim adamlarının izlenimleri tüm fizik ve biyoloji bilgilerini yok eder. Çünkü burada nehirler yukarıya doğru akar, yok denilecek kadar az olan dağlar ise sivri uçları zemine, geniş kısımları da havada durur şekildedir. Yaşayan varlıklar çok daha ilginçtir. Bu canlılar beslenme gereksinimini pek duymaz, çoğalmak istediklerinde de yedikleri bir bitki sayesinde hamilelik evresi geçirmeden çoğalırlar. Adalet duygusu gelişmiş, herkesin hakkı gözetilmiş, bünyelerinde kötülük damarı bulundurmayan canlılardır. Gece gündüz kavramı olmayan evrende canlılar ısınıp üşümeyi belki de daha doğru bir tabirle mevsimleri belirlenen ve değişmez çizelgeler doğrultusunda kendileri ayarlarlar. Besin kaynakları açısından da gayet lezzetli, faydalı ve sayılamayacak kadar çeşitli bitkilerle donatılmış olan yaşam alanına taşınmaya karar veren bilim adamları isteklerini oradaki canlılara sunarlar. Canlılar bu isteği kabul eder fakat bir takim şartları vardır. Bunlar; yaşadıkları dünyadan hiçbir şekilde bir kimyasal getirilmemesi ve uygulayacakları bir testten geçilmesidir. Yapılacak teste göre beyne ve kalbe takılacak bir cihazda insanların kalbinde ve beyninde kötülük barındırmayan ve hiçbir şekilde zarar gelmeyecek olanlar buraya kabul edilecektir. Bu şartları kabul eden bilim adamları hızla dünyaya döner ve insanlara gerekli açıklamayı yaparak taşınma işlemini başlatırlar. İnsanlar yeni evrene geldiğinde söylenilen testler uygulanır. Testten geçenler buraya yerleşir ve yeni canlı çeşitleriyle uyum içinde yaşarken testi geçemeyenler dünyanın kirinde yaşamaya ve dünyanın yok oluşuna şahit olmaya gönderilirler.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.