ÜÇ KADIN
THE HOURS / SAATLER
Film çok hazin ve gerçek bir olayın sahnelenmesiyle başlar. 1941’ de Virginia Woolf cebine koyduğu iri bir taşla nehre girerek intihar eder. Kocasına bir mektup bırakmıştır. Aşk ve çaresizlik dolu bir mektup.
Üç farklı kadın, farklı tarihlerde, farklı yerlerde, bir haziran sabahı aynı saatte uyanıp aynı cümleyi söylemektedir.
Yıl 1923, Londra’nın bir banliyösü
Virginia Woolf(ünlü yazar), bir haziran sabahı uyanıp, soluk mavi sabahlığıyla alt kata inerken kafasında yazacağı kitabın ilk cümlesini kurar ve cümleyi mırıldanır: ’Mrs. Dalloway, çiçekleri kendi alacaktı.’
1951, Los Angeles.
Loura Broovn, bir haziran sabahı uyanıp, elindeki kitabın kapağını açar, ilk cümleyi okur: ’ Mrs. Dalloway, çiçekleri kendi alacaktı.’
Yıl 2001, Newyork kenti.
Clarissa Voughan (takma adı: Clarissa Dalloway), bir haziran sabahı uyanıp, yatağından kalkar, arkadaşı Sally’ye : ’Daha çiçekler alınacak.’ der.
.
1. Bir roman yazarının varoluş sancıları
Bu ilk cümlenin yaratıcısı, Virginia. ’ Mrs Dalloway, çiçekleri kendi alacaktı.’ cümlesiyle başlayan kitap (Mrs. Dalloway) onun en ünlü eserlerinden biri olacak sonra. 1923’te, Virginia, Mrs. Dalloway’ı yazarken büyük bir varoluş sancısı yaşamaktadır. Sürekli depresif bir ruh hali içindedir. Kocası Leonard sürekli karısının peşinde olmasına rağmen Virginia yalnız hisseder kendisini. O, bu yalnızlığın başkaları tarafından anlaşılmayacak bir yalnızlık olduğunu düşünür. Yazmak için zoraki yaşamaktadır adeta. Virginia’yı oynayan Nicol Kidman, en iyi kadın oyuncu oscarını aldı bu filmle. Burun makyajıyla yüzü o kadar değişmiş ki N.Kidman’ın; tanımakta çok zorlanmıştım. Virginia’yı, 1923’te, Londra’nın bir banliyösünde, bahçeli bir evde, kendini var etmek için çabalarken buluyoruz. Kırılgan bir kadın; zayıf, incecik, hiç yemek yemeyen biri. Ansızın hastalanıverecekmiş gibi. Her şey bir sızı yaratıyor onda. Canlılık, ölümün patika yolu. Ölüm ise kaçınılmaz olan. Romanında illa ki bir ölüm olmalı. Önce Mrs. Dalloway için düşünüyor ölümü. Fakat sonra vazgeçiyor; çok daha deli ve acı çeken biri ölmeli, diyor. Hatta intihar etmeli bu kişi.
2. Bir kitap kurdunun nefes alma planları
Laura Brovn, o haziran sabahı (1951), V.Woolf’un 1923’te bin sancıyla yazdığı kitabı okuyor, yatağında. Bu kitabı kocası, doğum gününde hediye etmişti. Çünkü, Laura tam bir kitap kurdu. Hamile ve üç yaşında bir oğlu var. Nihayet yataktan kalkıp aşağıya -kocasıyla oğlu çoktan kahvaltıya başlamıştı- inince, iki çift göz ona sevgiyle dönüyor. Baba, oğul Laura’ya deli gibi aşıktır. Fakat Laura, Virginia’nın başka bir versiyonudur. Onu mutlu eden tek şey okumaktır. Okumak dışındaki her şey dev bir yük gibidir omuzlarında. Her an buharlaşıp yok olmak isteyen bir kadın. Birçok olasılık vardır kafasında; evde, kocasına doğum günü pastası yapan, mutlu bir eş ve anne olabilir, ya da her şeyi bırakıp kaçıp gidebilir, veya ölebilir...( filmi izlemeyenler için hangi planı uyguladığını yazmıyorum.) Laura’yı oynayan Jullianne Moor, bu rol için en iyi oyuncu olsa gerek. Koyu kızıl saçları, zarif yüzü, hafif kemerli burnuyla, ulaşılması zor kadın çekiciliği...
3. Woolf’un kahramanı Mrs. Dollaway
2001’deyiz. Clarissa, o haziran sabahı uyanıp, dostu için vereceği partiye çiçek almak için hazırlanır. Filmin üçüncü kadın kahramanı, Woolf’un kahramanının günümüz temsilcisidir. Canlı,neşeli,orta yaşta olmasına rağmen çok sağlıklı bir kadın. Çiçekçiye gider, bolca sarı gül alır. Sonra, gençlik aşkı ve daimi dostu olan Richard’in evine gelir. Richard, aids hastasıdır. Ünlü bir şair ve yazar olan Richard, kendisi için hazırlanan bu partiye hiç de gitmek istemez. Clarissa’yı Meryl Streep oynuyor. Her zamanki gibi usta Meryl. Herkesin hayranlığını bu filmde de kazanıypr bence. Clarissa bölümünde, seyirciyi sürprizler de bekliyor. Filmin sonu seyirciye bırakılırken, şunları eklemeyi gerekli görüyorum; Clarissa, yaşamın ağırlığını yüklenmeyi başaran insanları simgeliyor. Depresif bir ruh haliyle yazılan eserin ilk cümlesiyle başlayan film, tertemiz, berrak bir güneşle yeniden doğarak sonlanıyor.
...
Önemli not:
’Saatler’ filminin iki değerli edebi romanla ilişkisi var. Biri, Virjinia Woolf’un kült romanı ; Mrs. Dalloway; diğeri, filmin uyarlandığı kitap; Michael Cunnıngham’ın ’ Saatler’ adlı romanı.
Ben, roman olan Saatler’i filmi izledikten sonra okudum. (Genelde önce roman okunur.) En son, iki kitap ve bir film çok hoş bir üçlü oldu.
...
Yönetmen: Stephen Daldry / 2002
Oyuncular:
Virginia Woolf -Nicole Kidman
Loura Brovn -Julianne Moore
Clarissa Voughan.-Meryl Streep
(sinema söyleşisi -7-)
YORUMLAR
:) çok güzel bir yazı okudum.
Gülümsedim çünkü canmayybull gördüm yorum köşesinde, acaba neye yorum yapmış diye bakarken, sizinle karşılaştım Müget hanım.. Yazıyı okudum; en merak ettiğim, araştırdığım şairlerden biri olan Virginia Woolf hakkında bir film olduğunu öğrendim, hemen bu filmi indirme fikri geçti içimden.
Yorumları okudum, hepsi birbirinden güzel..
Gerçekten hafiften bir entellektüel esinti sardı tüm bu sayfada gezindiğim sürede.
Ve yine gülümseyerek ayrılıyorum. sevgiler. :)
"Mrs.Dalloway çiçekleri kendisinin alacağını söyledi."
Aslında bir kelime, bir söz ya da bir cümle ile başlar her şey.. Aslında, bir şiir gibi, bir nesir gibi. Yola çıkarsınız ,yolun sizi nereye götüreceğine mi kendinizi bırakırsınız yoksa yola giren aklınızın mı, duygularınızın mı ?
Düşünün , şu an hayatınız nerede ? Şu an düşündüğünüz her şey nerede?
bilinç akışı ve zamanın akışı arasında hareket alanınızı belirleyenin ne olduğunu, ne olabileceğini görmeniz açısından iyi bir örnek. Aslında her örnek hayatın bir zerresi, bir kısmı ya da birazı.. Birazları tamamlayan nice daha güzel eserler okumanız dileğiyle..
BeyazPerde edebiyatın gözleridir. O gözlerle okuduklarınızı daha güzel hayal edebilir ve o oyunda kendinize de bir rol çalabilirsiniz.
Tebrikler
saygılar
müget
Teşekkürler. Güzel bir yorumdur.
Nicole Kidman'ı da, Meryl Streep'i de beğenirim
’Mrs. Dalloway, çiçekleri kendi alacaktı.’
Roman giriş cümlesi beni roman giriş cümlelerine götürdü
Mesela Tolstoy'un "Anna karenina" adlı romanının giriş cümlesi de meşhurdur ya!
"Bütün mutlu aileler birbirlerine benzerler, her mutsuz ailenin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır."
Yahut "Yasımı Tutacaksın" adlı romanın "Ağlama Angelita, bu akşam ya sana bir ev alacağım ya da yasımı tutacaksın" şeklindeki giriş cümlesi
Yine Orhan Pamuk'un "Yeni Hayat" adlı romanına "Bir gün bir kitap okudum ve bütün hayatım değişti." cümlesiyle giriş yapması aklıma geliyor
Virginia Woolf'un intiharında 2'inci Dünya savaşı yılları da etkili olabilir
1942'de intihar eden Stefan Zweig'de aklıma gelir
Yine Herman Hesse'nin savaş yıllarında bunalıma düşüp psikoterapi görmesi de manidar bence.
Uygarlıktan ümidi kesmek misali hani.
Yazınız kadar, mükemmel bir yazı planı kurmanızda dikkate değer
Kutlarım hanımefendi...
müget
bunalım dönemiydi, insanlık çıldırmıştı, bir de hemingway var, hatırladıklarımdan jack landon...birçok sanatçı kaldıramadı o zulmü.
çoook teşekkürler...