- 502 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
İLK TOSTU NASIL YEDİM
İLK TOSTU NASIL YEDİM
1968 Yılında Ankara Başkent Lisesi 2. Sınıfta okumakta idim. Başkent Lisesi evimize uzaktı; ancak bir vasıtaya binerek gidebiliyordum. Genelde okula otobüse binip gidiyordum. Öğrenci olduğumuz için, pasomuz bulunmaktaydı. Bilet ücretleri o dönemde tam 50 Kuruş, paso % 50 indirimli olarak 25 kuruş idi. Şimdiki öğrenci bilet ücreti; tam bilet ücretin yaklaşık % 25 ile 35 arasın da indirimli olarak satılmaktadır. Bana göre bu durum Liberal Ekonomi’nin getirdiği en büyük haksızlıklardan birisidir. Öğrenciler bu haksızlığı gidermek için dava açsalar tahminime göre kazanabilirler.
Babam o dönemlerde Vakıflar Genel Müdürlüğü’nde; Sürveyan kadrosunda Memur olarak çalışıyordu. Biz 7 kardeşiz, en büyük çocuk da benim ve 3 kardeşim daha okula gidiyordu. Kız kardeşim Zeliha’da Abidinpaşa Ortaokulu’nda okumakta idi. Okullarımız aynı istikamette olduğu için; ikimiz ancak otobüsle gidebiliyorduk. Babam Memur maaşının yettiği ölçüde bize okul harçlığı verebiliyordu.
Babam ikimize ancak 50 Kuruş ile 1 Lira arasında okul harçlığı verebiliyordu. Ben birde delikanlılık özentisi olarak sigaraya başlamıştım. Fiyatı 110 Kuruş olan Birinci sigarası içiyordum. Amcalarımın oğulları Hasan, Hüseyin ve Dursun’ da sigara içiyorlardı. 4 Amcaoğlu harçlıklarımızdan artırdığımız paralarla ortaklaşa sigara alıp içerdik. Yaz tatillerinde de inşaatlar da çalışırdık, o zaman sigara almak için sıkıntı çekmezdik.
Okulumuzun kantini vardı. Burada simit, poğaça, bisküvi, tost v.b. yiyecekler satılırdı. Acıktığım zaman genelde simit ya da poğaça alıp yerdim. Tost almaya paramız yetmezdi. Durumu iyi olan arkadaşlarımız tost yaptırıp yerlerdi.
Cüneyt adında bir arkadaşım vardı; genelde tost yaptırıp yerdi, bende imrenerek bakardım. Cüneyt arkadaşımızın bir özelliği vardı, çok iyi koşardı. Bu konuda da epey iddialı idi. Ama ben ondan daha süratli koşardım; fakat Cüneyt bu durumu bilmiyordu.
Bir gün Mustafa adında bir arkadaşım ile bir plan yaptık. Mustafa plan gereği Cüneyt ile benim daha iyi koştuğumu söyleyerek iddiaya girecekti. Mustafa ile birlikte kantine gittik. Cüneyt tost yaptırıyordu. Yanına gittik; Mustafa benim daha iyi koştuğumu onu geçebileceğimi Cüneyt’e söyledi. Cüneyt tostu yaptırıp eline aldı. Ben Cüneyt’in elinden tostu kaptım; kantinden dışarı çıkıp okul bahçesinde koşmaya başladım. Koşarken bir taraftan da tostu yemeye çalışıyordum. Cüneyt peşimden koşmasına rağmen beni yakalayamadı. Bir müddet sonra iddiayı kazandığımızı söyleyerek pes etti. Tabi ki o kargaşa içerisinde bende tostu bir güzelce yemiştim.
Zil çaldı derse girdik. Teneffüste Cüneyt kantinde tekrar tost yaptırdı. Mustafa ’’ iddiayı kaybettin ikimize tost ısmarla’’ diyince; Cüneyt ikimize tost ısmarlamak zorunda kalmıştı. Ben o gün 2 tane tost yemiştim; Mustafa da benim sayemde bir tost yemişti. Hayatım da ilk defa tostu bugün yediğimi Mustafa’ya söyleyince bende ilk defa yedim diye cevap vermişti. Birbirimize şaşkınlıkla bakarak gülmüştük.
Yaklaşık 10 sene sonra Cüneyt’le Kızılay da karşılaşmıştık. Ona yıllar önceki bu olayı anlattım. Beni boşuna koşturtmuşsunuz; deseydiniz birer tostta size yaptırırdım demişti. Cüneyt sana olan 3 tost borcumu bugün sana ödeyeyim dedim. Beraberce bir pastaneye gittik. Bana 2 tost ona da 3 tost yaptırdım. Cüneyt iki tostu yedikten sonra; bu tost fazla gelecek gel bölüşelim dedi. Tostu böldük yedik. Cüneyt bana dönerek; tost borcunu tam ödemedin bana hala yarım tost borcun var diyince beraberce gülmüştük. O tarihten sonra Cüneyt’le görüşemedik sizin anlayacağınız hala yarım tost borcum durmaktadır.