5
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1434
Okunma
Daha on beşinde ya var ya yoktular
Yeni sürgün vermişti ruhlarında,
Geleceğe dair yaşanacak umutlar
Öğretmen, doktor...olup,
Köy köy, kasaba kasaba gezecektiler
Çocuk denilecek yaşta, babası yaşındaki
Erkeklerle evlendirilen, ağalık düzenine,
Töre illetine acımasızca, kurban edilen
Çaresizce boyun büken, kadınların
Sesi, kulağı, savunucusu olacaktı herbiri..
Söz vermiştiler! Kimi koca dayağında
can veren bacısına, kızına..
Kimi daha kendini dünyaya getirirken, kaybettiği, kokusuna hasret büyüdüğü Anasına..
..... Her biri ayrı ayrı hikayelerin kurbanı olmuşlardı...
Nereden bilebilirdi ki, apansız üzerlerine,
Kara gölge gibi çöken karanlık ellerin
Tüm umutlarını, hayallerini ellerinden alıp
Umutla yola çıktığı yarınlarında
Beyaz örtülerinin kefeni olacağını,
Analarıyla aynı kaderi paylaşacaklarını..
Sessiz sedasız ebediyete giderken,
Gözlerinden yanaklarına inen iki damla
Gözyaşı içinde, son sözleri oldu!..
Çocuk yaştaki kadınlarımızın
"Sözümüzü tutamadık Anam!.
Kıydılar gencecik bedenlerimize,
Hiç acımadan, nefislerine, heveslerine,
Sınır tanımayan İNSANLIK dışı egolarına
Kurban ettiler!..
Hayallerimizin aydınlık süsü beyaz örtümüz,
Karanlık namert yüreklerde kefenimiz oldu!..
Biz yaşarken diri diri mezara koyarken
utanmayan vicdan sesinden yoksun
münafık beyinler!..
Biz öldükten sonra arkamızdan timsah
gözyaşı dökmesin yeterki...
18.01.2016